Liste

Film Önerileri: Bitince Aynı Kişi Olmayacaksınız!

Film önerileri listemizde birbirinden kafa açan 10 filmle karşınızdayız.

Bir filmden beklentiniz ne? Buna çoğunuzun cevabı farklı olabilir. Kimisi aksiyonu, oradan oraya uçuşan arabaları veya iç içe geçmiş görsel efektleri sever. Kimisi kendi hayatında edinemediği aşk ve romantik ilişkileri izlemeyi. Kimisiyse geleceği düşleyen, kendi ve hayatın sınırlarını aşmayı amaçlayan bilim kurguları

Benim için bir filmi film yapan “Evet, şu an ben bir aydınlanma yaşıyorum” dedirtmesi oluyor genelde. Elbette, şalteri kapatıp izlediğim filmler de oluyor. Mesela bu listenin içinde olmayan Marvel filmleri gibi.

Marvel külliyatına oldukça hakim olan biri olarak, Marvel’ın çizgi romanlarının beni aynı kişi olmaktan çıkardığını rahatlıkla söylesem de filmleri konusunda aynı fikirde değilim. Belki sadece Marvel’ın ve Kevin Feige’nin hatırına Infinity War‘u birinci sıraya ekleyebilirim kendimce. Çünkü Villan’ın kazandığı nadir filmlerden biriydi. Ayrıca “snap” ile bambaşka bir boyut açmışlardı sinemacılıkta.

Bu listemizde benim için ve eminim ki çoğunuzun için izledikten sonra hayata, kendinize, belki geçmişinize, belki de geleceğinize farklı baktığınız filmleri sıraladım. Bir bilim kurgu severek fazla bilim kurgu eklemedim merak etmeyin. O halde listemize buyurun…

The Pianist – 2002

The Pianist Fragmanı

Film önerileri listemizin ilk sırasında Roman Polanski‘nin muazzam eseri “The Pianist” var. Eminim çoğunuz izlemişsinizdir. Fakat kısaca bahsedeyim.

Film, II. Dünya Savaşı sırasında Polonya’da yaşayan Yahudi bir piyanistin (Władysław Szpilman) gerçek yaşam öyküsüne dayanıyor. Nazilerin Varşova’yı işgal etmesiyle başlayan film, Szpilman’ın ailesinin gettolara gönderilmesiyle boğuklaşır.

Szpilman, hayatta kalmak için kaçış yolları arar ve sonunda birçok zorluğun ardından gettodan kurtulur. Ancak Szpilman’ın zorlukları henüz bitmemiştir ve hayatta kalmak için mücadelesi hızla devam eder. Adrien Brody‘nin oyunculuğuysa kendisine hayran kalacağınız nitelikte.

Piyanist her anlamda beni çok etkilemiş bir film. İlk olarak izlediğimde ergenliğimin başlarında olduğumu hatırlıyorum. O zamanlar ilk defa “Nazi” kavramının ve Hitler rejiminin bu kadar gaddar olduğu gözlerimin önüne serilmişti.

Bu film sayesinde holokost kavramıyla yeni tanışmış, ırkçılığın yok edici boyutlarını ilk defa bu kadar net fark etmiştim. İnsanlığa karanlık bir leke gibi kalacak o dönemdeki yaşanan zulüm, acı ve umutsuzluğu görmek beni derinden etkilemişti.

İnsanı belki de empati kurarken bu kadar acı çektiren yegane filmlerden biri. Ayrıca insanın her türlü zorluğa karşı nasıl göğüs görebileceğini ve müziğin insanlık için ne kadar önemli bir güç kaynağı olduğunu da bu filmi izledikten sonra fark etmiştim. Kısacası bu filmi izledikten sonra aynı kişi asla değildim.

Se7en – 1995

Se7en Fragmanı

David Fincher’ın yönetmen koltuğunda olduğu Seven, baş rollerinde Brad Pitt, Morgan Freeman ve Gwyneth Paltrow gibi önemli isimleri bulunduruyor.

Film genel hatlarıyla emekli olmasına çok az kalmış olan dedektif William Somerset ve onun genç meslektaşı David Mills’in bir seri katilin izini düşmesiyle sıradan bir gerilim filmi gibi başlıyor. Katil, her biri yedi ölümcül günahı temsil eden bir dizi cinayet işler ve dedektifler, onu yakalamayı amaçlarlar.

Oyunculuk performansları ve hikâye anlatımındaki ustalık gerilimin gizemle yıkandığı hayret verici duygularla birleşince ortaya muazzam bir iş çıkıyor. Ayrıca benden size filmi izlemeden önce belki arkadaşlarınıza satabileceğiniz bir bilgi.

David Fincher filmin son sahnesi dışında atmosferi ve filmin karanlık temasının devamlılığı sağlayabilmek adına tüm sahneleri yağmurlu havada çekiyor. Bu da aslında işinde ne kadar usta bir yönetmen olduğunun kanıtı.

Film önerileri seven

Bu filmin beni benim dışıma iten ve şoka uğradıktan sonra uzun süre etkisinden çıkmadığım yanıysa filmin son kısımdaki Twist. Hatta size bir bilgi daha Brad Pitt ve Morgan Freeman’a David Fincher kendi düşündüğü ve filmde asıl izlediğimiz son dışında bir son daha teklif ediyor.

İkisi de eğer ilki olmazsa bu filmde oynamayacaklarını dile getiriyorlar. Bu da aslında hikâyenin de benim gibi onları neden bu kadar etkilediğini gösterir nitelikte.

Children of Men – 2006

Children of Men Trailer

Distopyaları okumak da izlemek de benim için ayrı bir keyif. Eminim 1984 veya Sineklerin Tanrısı gibi kitaplar sizi çok etkilemiştir. Benim hayatımda çok büyük etkiler bırakmıştır bu kitaplar. E tabii bir de Huxley, Clarke gibi ustaların kitapları

Bir de bu işin film boyutu var. Alfonso Cuarón’ın Children of Men filmi de onlardan biri. Film, yakın bir gelecekte, dünya genelinde kadınların doğurganlıklarını kaybetmeleri sonucu insan nüfusunun dramatik bir şekilde azalmasını anlatıyor.

Ne kadar dramatik ve distopik değil mi? Muazzam bir konu ve zeka. Fakat bitti mi, bitmedi, dahası var! Kimse çocuk doğuramazken savaşın ortasında bir kadının çocuğu olduğu haberi yayılır. İnanılmaz!

İnsanlığın son umudu olarak görülen hamile bu kadını güvenli bir yere götürmek için ana karakterimiz Theo’yu izleriz. Bu yolculuk sırasında yaşanan çeşitli engeller, zorluklar ve tehlikeler her an yüreğimizi hoplatırken, doğurganlığın kaybedilmesinin getirdiği sosyal, politik ve insani sorunları izlemek de kafamızı açar.

Beni bu filme bağlayan ve izledikten sonra farklı biri yapan etkenleri aslında anlattım. Distopyaları çok seviyor olmam, geleceğe veya kurulan dünyalarla kendi yaşadıklarımı bağdaştırabilmemden kaynaklı. Filmde bu dünyaya farklı bakmamı sağladı.

Özellikle insan doğası ve umut kurmayı her anda bırakmaması üzerine derinlemesine bir düşünce yolculuğa itti beni. Bu yüzden film önerileri listemize bu filmi almadan geçemezdim.

Shutter Island – 2010

Shutter Island Fragmanı

Martin Scorsese‘nin izlerken her anını sorguladığını psikolojik gelirim temalı Shytter Island film önerileri listemizdeki bir diğer şaheser.

1954 yılında geçen filmde Teddy Daniels adlı bir asker kayıp bir suçlu için soruşturma yapmak üzere bir adada bulunan akıl hastanesine gider. Ancak, Teddy ve ortağı Chuck, adanın şartlarından çok etkilenirler. Ayrıca doğruluğuna ve gerçekliğine asla güvenebilecekleri hiçbir şeyin olmadığı olaylarla karşı karşıya kalırlar.

Film önerileri zindan adası

Bu film beni ilk izlediğimde felsefi bir yolculuğa sürüklemeyi başarmıştı. İnsan doğasının doğru ve yanlış gibi kavramların arasında nasıl kalabileceğini düşündüm bir süre. Daha sonra gerçeklik ve hayal dünyası, zihin kontrolü gibi konuların filmde ele alınış şekli daha önce böyle bir şey izlemediğim fikrini bende uyandırdı.

Teddy, kaybolan suçlu arayışında, kendi geçmişiyle yüzleşmek zorunda kalırken, gerçek ile hayal arasındaki çizgiyi bulanık bir şekilde gördükçe izleyici olarak kendi hayatınızı sorgulayacağınıza emin olabilirsiniz. Film hakkında çok fazla detay ve bilinmezlik olduğunu fark ettiğinizde de kendinizi hâla bulanık bir zihinle film hakkındaki bloglarda veya videolarda bulacaksınız.

Arrival – 2016

Arrival Fragmanı

Film önerileri listemizdeki Arrival, Denis Villeneuve tarafından yönetilen bir bilim kurgu klasiğidir.

Film, şekilleri alışık olduğunuzun dışında olan uzay gemilerinin Dünya’nın dört bir yanına bir nevi istila şeklinde inmeleriyle başlar. Dünya dilleri üzerinde uzmanlaşmış bir dil bilimci olan Louise Banks’in (Amy Adams) gemiyle iletişim kurma görevini üstlenmesiyle de alışık olduğumuz uzaylı temasının dışında farklı bir şey izleyeceğimiz izlenimini alırız.

Zamanın nasıl algılandığı, dil ve iletişimin önemi, önyargılar sevgi gibi konuları derinlemesine ele alan Arrival, izleyiciye bambaşka bir bakış açısı katıyor. Louise, gemiyle iletişim kurmaya çalışırken dilin bir düşüncenin nasıl ifade edildiği kadar nasıl düşünüldüğünü de şekillendirdiğini keşfeder. Böylece zamanın algılanışı kavramı değişir ve film gitgide ilginç bir sona doğru ilerler.

Denis Villeneuve ile tanıştığım ilk film Arrival. Ardından zaten bu yönetmene hayran kaldım ve bütün işlerini izledim. Arrival’ı ilk kez ablamla sinemada izlediğimizde henüz 18 yaşındaydım. Ve inanın bana hem ben hem ablam salondan çıktığımızda birbirimize boş boş bakıyorduk.

Filmi sinemada o ses efektlerinin muazzam kullanımıyla izlemek ayrı bir etki bıraksa da bende, hikâye anlatıcılığı açısından muazzam bir iş çıkardığı ortadaydı Denis abinin. Bu filme bu kadar hayran olmamın ve beni bambaşka biri yapmasının en temel nedeniyse, bilim kurgu filmlerine daha fazla vakit ayırmam gerektiği fikrini zihnimde uyandırmasıydı.

Bu da doğrudan hem karakterimi hem de yazdıklarımı etkiler oldu. Eminim ki sizin de hayatınızda değerli etkiler bırakacaktır. Özellikle film boyunca alttan altta işlediği twist sonlara doğru çok iyi vuruyor.

Bonus – Soul (2020)

Soul Fragmanı

Soul, henüz yeni izlediğim bir film olmasına rağmen beni oturduğum yere kilitlemeyi çok iyi başardı. Eminim ki animasyonlar aranızdaki pek çok insan için önemli bir yer tutuyordur.

Kiminiz UP ile kocaman bir balonun içinde yolculuğa çıkmışsınızdır, kiminiz Lion King ile belki de ilk defa sinema perdesiyle tanışmışsınızdır. Fakat bu tarz Disney işlerinin arasında Inside Out dışında hiçbiri beni Soul kadar etkilememiştir.

Zaten bonus olarak Inside Out mu versem diye arada kaldım. Fakat dediğim gibi Soul’u henüz sıcak sıcak izlediğim için bahsetmek istedim. Film, hayatın anlamı ve insanın varoluşu üzerine düşündürücü bir felsefeyi benimsiyor.

Film önerileri soul

Joe Gardner’ın ruhunun gerçek amacını keşfetmeye çalıştığı her anda “anlam” ve “amaç” gibi derin felsefi konular aklımda sürekli dolanmaya başladı. Daha önce şans vermediyseniz bir bakın derim.

Tüm bu filmlerin yanı sıra elbette daha pek çok film var. Mesela Braveheart ilham verici bir kahramanlık hikâyesi gibi. Ya da kendi başına bir külliyatı olan, hayranlarının hayatlarının direkt kendisi olan LOTR serisi. Ayrıca The Shawshank Redemption gibi ustalar topluğu ve Nolan’ın Inception filmlerinden bahsetmezsem olmaz.

Peki, sizlerin bu film önerileri listesinden daha önce izlediğiniz bir film var mı? Veya daha güzel bir soru olarak, sizi izledikten sonra bambaşka biri yapan bir film var mı? diye sorayım. Yorumlarda buluşalım.

Kaynaklar

https://letterboxd.com/film/the-pianist/

https://letterboxd.com/film/se7en/

https://letterboxd.com/film/children-of-men/

https://letterboxd.com/film/shutter-island/

https://letterboxd.com/film/arrival-2016/

https://letterboxd.com/film/soul-2020/

Emre Turan

Merhaba! Az yiyen, çok okuyan ve yazmaya iştahı tükenmeyen bir gastronomi uzmanıyım. 1998 doğumluyum. Gastronomi üzerine lisans eğitimimi 2020 yılında tamamladım. 2022 yılında ise yüksek lisans eğitimime başladım. Yıllarca Türkiye'nin önde gelen tarif/içerik sitelerinden birinde food editorlük başta olmak üzere; yemek stilistliği, yemek fotoğrafçılığı, şef asistanlığı gibi farklı işlerle uğraşıp ekibe destek verdim. Ayrıca son yıllarda gastronomiye dair iki romanla uğraşıyorum. Tabaklarda ve yemeklerde süs sevmediğim gibi cümlelerimi de süsten uzak, dengeli bir şekilde kullanmayı tercih ediyorum.

2 thoughts on “Film Önerileri: Bitince Aynı Kişi Olmayacaksınız!

  • E. Nihan Acar

    Çok içten bir liste olmuş. Kaliteli filmlerin ulaştığı kişileri dönüştürmesi kaçınılmaz. Emeğine sağlık

    Yanıtla
    • Emre Turan

      Çok teşekkür ederim <3

      Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir