Psikoloji

Alfred Adler: Hayatı, Kuramı ve Fikirleri

Alfred Adler, psikoloji tarihine adını yazdırmış Avusturyalı ünlü bir doktor ve psikiyatristtir. Bireysel psikoloji ekolünün kurucusu olarak bilinir. İnsanı ayrı bir bütün olarak ele almış ve düşüncelerini çerçevelendirdiği kuramına bireysel psikoloji adını vermiştir.

Kişiliğin oluşumunda önemli bir rol oynadığına inandığı aşağılık kompleksi, sosyal ilgi gibi kavramları ve doğum sırası yorumlamalarıyla hatırlanır. Ayrıca bireyin yeniden uyum sürecinde toplumsal unsurun önemini ilk vurgulayandır.

Adler, Sigmund Freud’un meslektaşı ve çalışma arkadaşıydı. Bir süre sonra Freud ile fikir ayrılığı yaşadı ve yollarını ayırdı. Psikoloji alanı üzerinde muazzam bir etkisi oldu Alfred Adler’in. Abraham Maslow ve Albert Ellis gibi diğer birçok büyük düşünür üzerinde de önemli etkiler bıraktı.

Bu yazımda Adler’in hayatına, insan doğası ve kişiliği hakkındaki görüşlerine ve vurguladığı bazı önemli kavramlara değineceğim. Kişiliğimizin nasıl oluştuğuna bir de Adler’in gözünden bakalım.

Alfred Adler’in Hayatı

alfred adler

7 Şubat 1870’te Viyana yakınlarında altı çocuklu Yahudi bir ailenin ikinci çocuğu olarak doğdu Adler. Annesi bir ev hanımı ve babası Macar bir tahıl tüccarıydı.

Küçük yaşlarda birçok sağlık problemi ve travma yaşadı. 4 yaşına kadar raşitizm hastalığı nedeniyle yürüyememiş, 5 yaşlarında zatürreden dolayı ölümle pençeleşmiştir.

Bir sabah yanı başında yatağında ölen küçük kardeşinin ve kendi sağlık sorunlarının etkisiyle tıp doktoru olmaya karar verdi. Otobiyografik notlarında, hekimlik mesleğini seçerek ölüm korkusunu yenmek için bir hedef belirlediğini anlatmakta Alfred Adler.

Diğer yandan gençliği boyunca aşağılık duygularıyla da mücadele etti ve kendisini zayıf görürdü.

Geçirdiği sağlık sorunlarından dolayı özellikle annesi tarafından şımartıldı. Ancak erkek kardeşinin doğumundan sonra annesiyle ilişkisi gergin bir hal aldı. Kendisini reddedilmiş ve annesinin ilgisinden yoksun hissediyordu. Doktor olma isteğini destekleyen babasıyla daha yakın, daha güvenilir bir ilişkisi oldu.

Babasının desteği ve teşvikiyle eğitim hayatında ilerleme kaydetti. Viyana Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde eğitimini tamamlayarak doktor unvanını aldı.

Adler psikiyatriye ilgi duymaya başladı ve hastalarının sorunlarının altında yatan sadece fiziksel süreçleri değil, aynı zamanda sosyal ve psikolojik süreçleri de anlaması gerektiğini düşündü.

Özellikle Sigmund Freud’un fikirlerine ilgi duyuyordu. 1902 senesinde Freud ile tanıştı ve Freud onu psikoanalitik tartışmaların yapıldığı toplantılara davet etti.

Toplantılara katılan Adler, psikanalizin kurulmasına destek verdi ve Viyana Psikanaliz Derneği’nin kurucu üyesi oldu. Fakat iki güçlü fikirli teorisyen arasındaki fikir ayrılıkları uzlaşmaz hale geldi. Adler, derneğin başkanlığından istifa etti ve kendi görüşlerini yansıtan bireysel psikoloji ekolünü kurdu.

Raissa Epstein ile yaptığı evlilikten 4 çocuğu olan Alfred Adler, 1937’de seyahat için gittiği İskoçya’da kalp krizi nedeniyle hayatını kaybetmiştir.

Başa çıkmak zorunda kaldığı hastalıklar ve kardeş rekabetiyle ilgili anıları, aşağılık duygusu ve üstünlük çabası kavramlarının temelini oluşturduğu düşünülmekte. Birçok ünlü isim gibi, Adler’in de şu anki psikoloji alanını oluşturan fikir ve kavramlarının çoğu, erken çocukluk deneyimlerine kadar izlenebilir.

İnsan Doğası Hakkındaki Görüşü

alfred adler

Alfred Adler’e göre, insan yaşamının ilk 6 yılının kişiliğin gelişiminde önemli rolü vardır. Bireylerin geçmişi nasıl algılayıp yorumladıkları üzerinde durmuştur.

Bunun yanında Adler, Freud’un aksine, bir bireyi anlamak için iç ve dış güçleri birlikte dikkate almak gerektiğini belirtir. Bireyin tüm boyutlarının birbirine bağlı bileşenler olduğunu ve bu bileşenlerin hepsinin, bireyin yaşam hedefine yönelik hareketi tarafından nasıl birleştirildiğini vurgular.

İnsan doğasını bir bütün olarak incelemenin gerektiğini savunur. Ona göre, her insan kişiliği benzersiz ve bölünmezdir. Bu nedenle kuramına bireysel psikoloji adını vermiştir.

Bireye yaptığı vurgudan dolayı, toplumsal unsuru göz ardı etmez. İnsanların cinsel dürtülerden ziyade toplumsal ilişkilerle motive olduğunu söyler. Sosyal ve toplumsal unsur, teorisinde büyük ve önemli yer tutan faktördür. Çünkü bir birey ancak sosyal bağlamda birey haline gelebilir.

Bununla birlikte, seçim ve sorumluluk, yaşamdaki anlam ve başarı, tamamlama ve mükemmellik için çaba göstermenin altını çizer.

Adler’in kuramına genel çerçevede baktığımızda, aşağılık kompleksi, üstünlük için çaba gösterme, sosyal ilgi ve yaşam tarzı gibi kavramlara rastlarız. Ben de yazımın devamında bu kavramlara kısaca değineceğim.

Sosyal İlgi

Sosyal ilgi, bireyin insan topluluğunun parçası olma konusundaki farkındalığını ve sosyal dünyayla ilgilenme konusundaki tutumlarını ifade eder. Bireyin dünyadaki diğer insanlara karşı olumlu tutumunu içerir.

Alfred Adler, diğer insanlarla ilişki kurmak için doğuştan gelen bir potansiyele sahip olduğumuzu savunur. İşbirliği yaparak ve katkıda bulunarak ait olduğumuz toplulukta hayatta kalırız.

Uygun kişilik gelişimi için yol gösteren, toplumsal çıkarlardır. Dolayısıyla sosyal ilgi, insanlığın daha iyi bir geleceğe sahip olması için gayret göstermeyi içerir.

Kişisel çıkarlardan ziyade toplumun ortak yararı için çaba harcayan bireylerin sosyal ilgisi gelişmiştir. Sosyal ilgi arttıkça aşağılık ve yabancılaşma duyguları azalır; birey, ait olma hissiyle motive olur. Ayrıca sosyal ilgi düzeyi yeterince yüksek bireyler yaşamda meslek edinme ve sosyalleşme gibi görevlerde zorluk yaşamaz.

Sosyal ilginin gelişimi için ilk sosyal ilişkilerin yaşandığı ebeveyn ilişkileri oldukça önemlidir. Anne figürü çocuğu cesaretlendirip desteklemelidir. Baba figürünün ise topluma karşı olumlu tutum geliştirmesi gerekir.

Adler’in başkasının gözüyle görmek, başkasının kalbiyle hissetmek olarak tanımladığı sosyal ilgi empatinin tanımına çok benzer. Eğer sosyal ilginin gelişmesi için uygun ortam sağlanırsa, sağlıklı kişilik yapısında oluşan sosyal ilgi, aile üyelerinden toplumdaki diğer bireylere ve sonunda tüm insanlığa kadar genişleyebilir.

Aşağılık Duygusu

Adler, insanların hayata zayıf, çaresiz ve aşağı bedenlerle başladığını vurgular. Bir bebeğin başkasının bakımına ihtiyaç duyması bunu yansıtır. Ona göre, insan olmak, kendi fethine doğru sürekli olarak baskı yapan bir aşağılık duygusuna sahip olmak demek.

İnsanlar, hayatları boyunca sahip oldukları aşağılık duygularını telafi etmeye çalışır. Diğer bir deyişle, insanın en temel amacı mükemmellik ve üstünlüktür. Aşağılık duyguları bizim başarı ve üstünlük için çaba göstermemizi motive eder.

Doğduğumuz andan itibaren kendimizden çok daha güçlü ve yetenekli yetişkinler arasında hissettiğimiz yetersizlik ve aşağılık duygularından kaynaklanan bu üstünlük çabasına doğuştan sahibiz. Üstünlük için çaba göstermeyi her birey kendine özgü bir yolla yapar.

Alfred Adler, gösterilen bu çabanın bireyin yaşam tarzı ve kişiliğini oluşturduğuna dikkat çeker.

Konuyla ilgili şunları söyler:

Her isteyiş, bir yetersizlik duygusuyla ilgilidir, insanda bir doyum, bir hoşnutluk, bir yeterlilik sağlama eğilim ve dürtüsünün doğmasına yol açar.”

Dolayısıyla, çocukların, ebeveynlerinden yeterli ilgiyi görürse, zayıflıklarını nasıl kabul edeceklerini, çabalayarak bunların üstesinden nasıl geleceklerini ve sonunda toplumda iyi işlev gören sağlıklı, dengeli yetişkinler haline geleceklerini öğreneceklerine inanıyordu Alfred Adler.

Beethoven’ın hayat hikâyesini düşünün örneğin. Hayatının başlarından itibaren birçok hastalıkla ve işitme yetisinin kaybıyla mücadele etmiş ünlü piyanist. Buna rağmen, dünya çapında eşsiz bir üne kavuşmuş. Adler’in bahsettiği de tam olarak bu.

Aşağılık duygusu, yetersizlik hissi bireyi bunalttığında ve onu depresif ve gelişemez hale getirdiğinde patolojik bir hal alır. Aynı zamanda çocuklukta yaşanan organ kusurları, şımartılma ve ihmal edilme de bu patolojinin kaynağıdır. Buna aşağılık kompleksi der Adler. Birey güçlüklerin üstesinden gelmeye çalışmak yerine onlardan kaçma eğiliminde olur.

Eleştiri ve Değerlendirmeler

Alfred Adler’in fikirlerini bir araya getirerek bireysel psikoloji altında topladığı kuramının aldığı en büyük eleştirilerden biri, bilimsel olarak test edilmesi mümkün olmayan kavramlar içermesiyle ilgili.

Kavramlarının birçoğunun gözlemlenemez ve ölçülemez olması, bazı eleştirmenlerin onun yaklaşımını bilim dışı olarak nitelendirmesine yol açmıştır. Ayrıca, insan davranışını çok basitleştirilmiş bir çerçevede sunduğu, insan doğası hakkında aşırı bir iyimserlik ifade ettiği ve aşağılık duygularına çok fazla vurgu yaptığı için eleştirilmiştir.

Diğer yandan, kişiliğin oluşumunda sosyal faktörlerin önemine değinmesi olumlu değerlendirilir. Bu doğrultuda bazı araştırmacılar, zamanının ötesinde bir kuram olduğunu söyler. Kendisinden sonraki Maslow, Rogers, May ve Ellis gibi birçok teorisyenin çalışmalarında Adler’den etkiler görmek mümkün.

Nitekim Albert Ellis, “Muhtemelen modern psikoterapinin gerçek babası Freud’dan çok Alfred Adler‘dir.” demiştir.

Ek olarak Adler’in kuramı eyleme rehberlik etme açısından önemli bir kılavuz niteliğinde. Psikoterapiste, öğretmene ve ebeveyne, çeşitli ortamlardaki pratik problemlerin çözümü için yönlendirici ilkeler sunmakta.

Bu nedenle bireysel psikoloji, ebeveyn-çocuk ve çift, aile danışmanlığı, grupla psikolojik danışma; çocuklar, ergenler ve yetişkinlerle bireysel danışma gibi çeşitli yaşam alanlarına uygulanabilmekte.

Özellikle son dönemlerde daha da önem kazandı Adler’in bireysel psikoloji kuramı. Birçok terapistin tekniklerini kullandığı, bireyin kendi seçtiği hedeflerin kişilik gelişimi üzerindeki rolünü vurgulayan, grup ve aile terapisinin ortaya çıkmasına yardımcı olan kuram, yıllardır literatürde.

Kaynakça

Yazgan İnanç, B., Yerlikaya, E. E. (2008). Kişilik kuramları. Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık.

Ewen, R. B. (2014). An introduction to theories of personality. 83-104. Psychology Press.

Adler, A. (2019). The fundamental views of individual psychology. The Journal of Individual Psychology, 75(3), 185-187.

Adler, A. (2013). The practice and theory of individual psychology. 133. Routledge.

Adler, A. (1927). Understanding human nature. Garden City, NY: Garden City Publishing Company.

Altıntaş, E. (1992). Alfred Adler ve bireysel psikolojisi. Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi. 7(1). 49-57.

Boeree, D. C. G. (2006). Personality theories: Alfred Adler (1870-1937).

Psk. Arzu Nur Özkan

27 Mart 1998 tarihinde İstanbul’da doğdum ve doğduğum günden beri hayatın akışında kendi yolumu bulmaya çalışıyorum. Yeditepe Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve çift anadal programı ile Psikoloji bölümlerinden derece ile mezun oldum. Yazı yazmak her zaman sevdiğim bir hobim oldu. Psikoloji gibi alanları seven hepimizi bir araya getiren Kazan’da yazılarım sizlerle buluşacak.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir