Psikoloji

Rollo May: Kendini Arayan İnsan İncelemesi

Rollo May; Amerikalı psikolog, felsefeci ve yazar. May’in önde gelen eseri Kendini Arayan İnsan incelemesi ile karşınızdayız.

Öncelikle, incelemesini yapmaya çalışacağım eserin sahibini tanımayanlar için kısa bir hatırlatma yapmak isterim: 1909 yılında yaşama gözlerini açan Rollo May, Michigan Eyalet Üniversitesi’nde İngilizce bölümü üzerini tahsilini tamamlar. Bir süre İngilizce öğretmenliği yapar. Ardından ünlü psikanalist Alfred Adler’in Viyana’daki seminerlerine katılır. 1933 yılında ilahiyat okumaya karar verir. Burada, görüşlerinden beslendiği Alman asıllı Amerikalı varoluşçu filozof Paul Tillich ile beraber çalışır. Varoluşçu felsefeden büyülenen May, ardından ilgisini psikolojiye yöneltmeye karar verir.

Bu kararı, halk dilinde verem olarak bilinen tüberküloza yakalanmasıyla pekişir. Çünkü Rollo May verem hastaları için özel olarak oluşturulan bir sanatoryumda yaklaşık iki yıl tedavi görür. İyileşmesinde, kendisine uygulanan tedaviden ziyade doktorların davranışlarının ne denli önemli olduğuna dair bir farkındalık kazanır. Aynı zamanda, kendi iradesinin de.     

Bu farkındalık sonucunda 1949 yılında, klinik psikoloji üzerine yaptığı doktorasını Kaygının Anlamı (The Meaning of Anxiety) adını verdiği teziyle taçlandırır. Tezi, toplumun “Kaygı Çağı”nda olduğu saptamasından hareketle, kaygının üstesinden gelme noktasında kişisel iradenin ve davranışların önemini vurgular. Anlaşıldığı gibi, bu görüşünde May’in kendi kişisel deneyiminin etkisi oldukça büyük.

Yenilikçi bakışı nedeniyle, tez çalışması Varoluşçu ve Hümanist Psikolojiye yön veren öncü kaynaklar arasında gösterilir. 1950’de yayınlanan tezini Rollo May, 1970’te revize edip kitap haline getirir. Bu sırada uzun yıllar boyunca akademide görev alır. Akademiden emekli olduktan sonra, ölümüne (1994) kadar California’da özel bir psikanaliz uygulaması sürdürür.    

Kendini Arayan İnsan      

Kısa Bir Giriş

Hayatın anlamı ve insanın varoluş amacı gibi karmaşık konular insanlık tarihinin başlangıcından bu yana süregelen temel meselelerden.  Sanıyorum ki her insan zaman zaman düşmüştür bu dipsiz kuyuya: Hayatın anlamı ne? Ben kimim? Ne yapıyorum? Neden? Amacım ne? Bu türden sorulara cevap arayışları ise kadim Doğu ve Batı geleneklerine kadar götürülebilir. Örneğin, Antik Yunan filozofları “insanın amacı nedir?” sorusunu “eudaimonia” diye cevaplandırırlar. Bu sözcük Türkçe literatürde “mutluluk” olarak yer alır.

Kendini Arayan İnsan esasında bahsi geçen temel meseleleri ele aldığını söyleyebilirim. Rollo May, 20. yüzyıl Batı toplumlarının “Endişe[1] Çağı”nda olduğu tespitinden hareketle, insanın amacına yönelik bir belirlemeyle başlar işe. Bu amaç da insanın benliğine dair farkındalık kazanması veya kaybettiği içsel güç merkezini ortaya çıkarması.  

Aslında yazarın yaptığı tespit yalnızca çağına ilişkin olarak değerlendirmemeli. Çünkü kendisi endişenin geçmiş toplumlardan bugüne süregelen bir olgu olduğuna dikkat çeker. Düşününce, May’in tespitinin çok da yerinde olduğunu söylemek mümkün. Kendisinin de belirttiği gibi, geçmişte insanların savaş tehdidi ve askere alınma gibi endişeleri vardı. 20. yüzyılda bu endişelerin yanına; meslek seçimi veya evlilik gibi karasızlıklar ve ekonomik belirsizlikler eklemlendi. Bugünü düşünecek olduğumuzda ise en başa pandemiyi yerleştirebiliriz. Tabii; iklim krizi, nüfus artışına bağlı işsizlik ve yoksulluk da günümüz bireylerinin en büyük endişeleri arasında.   

May bu türden problemlerin sonucunda umutsuzluk ve anlamsızlık hislerinin ortaya çıktığını belirtir. Bu çerçevede, olumsuz hislerin kaynaklarına dair çözümlemeler yapar. Bu çözümlemelerde insanlığın içinde bulunduğu durumu aslında bir hastalık olarak addeder. Hastalığın köklerini ise farklı başlıklar altında inceler ve bu başlıklar arasında bağlantılar kurar. Ardından da bireyselliğin yeniden keşfi üzerine düşünmemize yardımcı olur. Çünkü ona göre endişelerimizin üstesinden gelebilmenin tek yolu zedelenen benliğimizi geri kazanmak. Başka bir deyişle, içsel güç merkezimizi keşfetmek.  

Kitabın İçindekiler     

İncelemeyi yazarken kullandığım kitap, Okuyan Us yayınlarından çıkmış olan 19. baskı. Yapıtı Türkçeye kazandıran kişi ise Kerem Işık. Kitap toplamda 3 ana bölümden oluşuyor:  

1. Vaziyetimiz

2. Bireyselliğin Yeniden Keşfi  

3. Bütünleşmenin Hedefleri

1. ve 2. ana başlıkların altında ise 2’şer adet alt başlık yer alıyor. “Vaziyetimiz” başlığının altında yer alanlar:

1. Modern İnsanın Yalnızlığı ve Endişesi   

2.“Hastalığımızın Kökenleri”  

Bireyselliğin Yeniden Keşfi’nde yer alanlar:

1. Kişi Olma Deneyimi 

2. Var olma Mücadelesi  

Rollo May, son olarak “Bütünleşmenin Hedefleri” adını verdiği son bölüm için 4 başlık açıyor:  

1. Özgürlük ve İçsel Güç  

2. Yaratıcı Bilinç  

3. Cesaret  

4. Olgunluğun Erdemi ve Zamanı Aşan İnsan.  

I. Bölüm: Vaziyetimiz

Rollo May yukarıda belirttiğim gibi, aslında modern insanın sıkıntılarından yola çıkmakta. Çabası, çağın insanlık vaziyetini konumlandırma yönünde. O, bu konumlandırmayı yaparken psikolojik ve sosyolojik verilerden yararlanıyor. Verilerden hareketle de modern bireyi karakterize eden üç unsura ulaşmakta: “Boşluk Duygusu”, “Yalnızlık” ve “Endişe”. 

Boşluk duygusuyla insanların ne istediklerinin ve ne hissettiklerinin farkında olmamaları durumuna işaret eder. Yalnızlıkla ise “bir tür “dışarıda” olma, soyutlanma”[2] durumunu kast eder. May’in endişe ile işaret ettiği nokta ise bireylerin hangi rolü üstleneceğini bilmemeleri durumu. Bu üç unsura açıklık getirdikten sonra May, onların nedenlerini araştırmaya girişir.

Araştırmasını, “bu çağı bir endişe ve boşluk çağı yapan neden nedir?” sorusu eşliğinde yürütür. Öne sürdüğü beş nedenle soruya açıklık getirir: İçi Boşalan Toplumsal Değerler, Benlik Bilincinin Yitimi, Kişisel İletişim Dilimizin Yitimi, Doğa Bilincinin Yitimi, Trajedi Hissinin Yitimi.     

İçi Boşalan Değerler kısmında, Batı toplumunu merkeze alarak, değer ve amaçların köklü bir değişime uğradığını belirtir May. Bu değişimin beraberinde iki temel yeni değerin ortaya çıktığından söz eder: Rekabet ve Evrensel Akla olan inanç. Ona göre, rekabet ortamı yarışa dâhil olmayan herkesi ekonomik yaşamdan dışlamıştır. Böyle bir ortam da kaçınılmaz olarak psikolojik sorunları berberinde getirmiştir. Bu sorunlardan en belirgin olanı ise endişe. May, bu durumun bir örneği olarak Arthur Miller’ın Satıcının Ölümü’ndeki Willy Loman karakterini ele alır. 

Öte yandan, modern birey herkesin mutlu yaşamalarını sağlayacak olan ideal ilkelerin varlığına inanmaktaydı. Bu düşünce, Descartes’ın akıl ve beden düalizmiyle pekişti. Böylelikle, May artık psikolojik açıdan akıl ve duyguların birbirinden ayrımlaştığını söyler. Ayrımlaşmanın neticesinde ise akıl ön plana alınmış, bireylerin duygulardan kaçınması gerektiği savunulmuştur.

Rekabet ortamının ve evrensel aklın yanı sıra, totaliter akımların yükselişiyle ve akabinde yaşanan Büyük Buhran ile bireyler benliklerinin gücüne olan inançlarını yitirmişlerdir. Benlik yitimi beraberinde; trajedi hissinin ve iletişim dilinin yitimini getirmişti. Bireylerin doğaya yabancılaşması da tam da bu kayıpların bir uzantısıydı aslında Rollo May’e göre.   

Bu noktada, May 20. yüzyıl insanın vaziyetini öngören üç düşünüre atıf yapar: Kierkegaard, Nietzsche ve Kafka. Ona göre, bu üç düşünür değerlerin alt üst olduğunun farkındaydılar. Onlar eserleriyle insanlığa adeta çağrıda bulunmuşlardı. Fakat nafileydi.

II. Bölüm: Bireyselliğin Yeniden Keşfi  

Birinci Bölüm’ün sonunda May “O halde bizi bekleyen görev nedir?” sorusuna dikkatleri çeker. Yani, o yalnızca çağın insanın vaziyetini belirlemekle kalmaz. Bu vaziyetten çıkmak isteyenler için bir alternatif sunar okurlarına. Bu alternatif de benlik gücünün yeniden keşfi. Bu noktada, William James’in “dünyayı sağlıklı bir yere getirmek isteyenlerin işe önce kendilerinden başlamaları” gerektiği yollu görüşüne atıf yapar. Kendi alternatifinin bu görüşü bir adım öteye taşıdığını belirterek şöyle der:

…büyük bir içsel güce sahip tek bir kişi de çevresindeki paniğe kapılanları sakinleştirebilir. Toplumumuzun ihtiyacı olan da budur: Her ne kadar önemli olsalar da yeni fikirler ve buluşlar ya da dahiler ve süper kahramanlar değil de var olabilen, yani kendi içlerinde bir güç merkezine sahip olan insanlar.”  

Rollo May, İkinci Bölüm’e geçer geçmez reçete olarak sunduğu benlik bilincinin ne demek olduğunu açıklığa kavuşturur okurları için. Kendilik ya da “benlik bilinci, kendini sanki dışarıdan görebilme yetisi insanı diğer canlılardan ayıran bir özelliktir,” der. Aynı zamanda diğer bireylerle empati kurmamızın yoludur benlik bilincine sahip olmak. Bu aşamada, o, benliğin yalnızca bireyin üstlendiği rollerin toplamı olmadığına, aynı zamanda kişinin kendi potansiyellerinin farkına varabildiği bir merkez olduğunu da belirtir.

Bu belirlenimi, “doğadaki her organizmanın tek amacının potansiyellerini gerçekleştirmek olduğu” şeklindeki görüşle temellendirir. Nasıl ki palamut meşe veya enik köpek olma potansiyelini gerçekleştirme amacındaysa, insan da kendi doğasını gerçekleştirme amacındadır. Bunun yolu da benlik bilincine sahip olmaktır.

May, bu konuyu anlaşılır kılmak için Kafka’nın Dava ve Şato adlı eserlerine başvurur. Okuyanların bildiği gibi, her iki eserde başkahramanlarının isimleri yoktur. İşte, May bunun nedenini her iki karakterin potansiyellerini kullanamamış olmalarına bağlar. Bu açıdan Kafka’nın potansiyellerini “kullanamadıkları için birey olma hissiyatlarını yitiren insanları betimlemek”[3] noktasında bir “usta” olduğunu söyler.

Bu çerçevede, May son olarak benlik bilincinin gelişim evrelerini okurları için dört başlık altında toplar:

1. Masumiyet Evresi

2. İsyan Evresi

3. Sıradan Benlik Bilinci Evresi

4.Yaratıcı Bilinç Evresi

III. Bölüm: Bütünleşmenin Hedefleri         

Benlik bilincinin gelişim evrelerini ortaya koyduktan sonra, Rollo May son bölümde birkaç kavramın eşlik ettiği bağlamda kendilik/benlik bilincini ele almaya devam eder.  Bu kavramlar arasında şunlar yer alır: Özgürlük, Cesaret, Sevgi, Din, ender kişilerin yakalayabileceği bir gelişim evresi olduğunu ileri sürdüğü Yaratıcı Bilinç.

Bu noktada, ilk olarak söz konusu kavramlar üzerine okurlarını adeta bir beyin egzersizi yapmaya davet eder. Kavramlara açıklık kazandırdıktan sonra bu kez de aynı kavram(lar)ı kendilik bilinci ile ilişkisinde derinlemesine ele alır. Tabii, kitabın çıkış noktası olan “endişe” olgusunu da işin içine katmayı ihmal etmez.

Son bölüm oldukça detaylı olduğu için, ben burada Rollo May’de özel bir anlama sahip olan “cesaret” kavramına kısaca değineceğim. May, cesareti özgürlükle doğru orantılı olarak açığa çıkan içsel bir özellik bağlamında kullanır. Kişi özgürleştikçe içsel bir güç olarak cesareti de artar. Bu güç artıkça, kişinin endişesi veya endişeleriyle yüzleşebilme kapasitesi de aynı ölçüde artış gösterir. Böylelikle bireyler farklılaşma yolunda adım atmış olurlar May’e göre. Bu durum, bir nevi “kişinin kabuğunu kırması” şeklinde yorumlanabilir.

May ise bu durum için  “Kendi Olma Cesareti” ifadesini kullanır. Ancak bireyin kendi olma cesareti gösterebilmesinin öyle kolay bir iş olmadığının da altını çizer. Çünkü kendi olma cesaretini gösterecek olan birey kimseden takdir görmemeye hazır olmalıdır. Kendi olma, May’in belirttiği gibi, toplum nazarında çok da hoş karşılanan bir durum değildir. İşte, tam olarak da bu nedenle cesaretin karşıtını “robotsu uymacılık” olarak adlandırır. Robotsu uymacılık dâhil olunan grubun normlarını sorgulamaksızın kabul edip ona göre yapıp etmelerde bulunmakla eş değerdir.

“İnsanların cesaretten yoksun olmalarının nedeni yalnız kalmak ya da “sosyal tecride”, yani alaylara, kahkahalara veya dışlanmaya maruz kalmaktır”[4] May’e göre. Bireyin kendi olmasının cesaret gerektirmesi tam da bundandır. Unutmamak gerekir ki,  “kendi olma cesareti” göstermek, bireyin “kendi benliğini bulma”sının olmazsa olmazı. May’in cesaret ve kendi olma meselesi arasındaki bağlantıyı onun şu cümleleriyle özetlemek mümkün görünüyor: 

Cesaret yalnızca kişi zaman zaman kendi özgürlüğüne dair kararlar verirken değil, özgür ve sorumlu bir birey haline gelebilmek için benliğini inşa ederken verdiği tüm kararlar da gereklidir.”[5]

Değerlendirme

Hangi topluluk vardır ki, bu toplulukta bireyler tüm endişelerinden arınmış olsunlar. Özellikle de endişelerimizin katlanarak arttığı günümüzde. Bugünkü insanlık durumu 20. yüzyıl insanınkinden pek de farklı sayılmaz aslında. Biliyoruz ki, günümüzde rekabet ilişkileri hala canlılığını korumakta ve hala evrenin efendisinin insan olduğu düşüncesi hüküm sürmekte.  

Bunlarla beraber, küresel ve yerel çaplı toplumsal sorunlar doruk noktasına ulaşmış durumda. Böyle bir ortam bireylerin endişe içinde yaşam sürmelerini kaçınılmaz kılmakta. Bunlara ek olarak, benlik/kendilik algımız sosyal medya tarafından da her geçen gün çarpıtılmakta. Beğenilme, takdir görme arzusu sosyal medyanın etkisiyle doruklarına ulaşmış vaziyette.  

Tüm bu söylenenleri Rollo Mayci açıdan düşündüğümüzde, benlik bilincimizin dört bir yandan saldırı altında olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü Mayci perspektif ne kadar endişe varsa o denli; benlik yitimi, boşluk hissi, doğaya yabancılaşma, anlam yitimi tehdidiyle karşı karşıya olduğumuzdan söz ediyor. İşte, günümüzde içsel gücümüzü kaybetmemize neden olan bu koşulların üstesinden gelme noktasında, Kendini Arayan İnsan’ı bir başucu kitabı olarak değerlendirmek mümkün görünüyor. Bu açıdan, yapıt zamanı olmayan eserler arasında yer alıyor.  

Yazarın Diğer Eserleri

Oldukça üretken bir yaşam süren May gerisinde birçok eser de bırakmıştır. Çünkü o sesini geniş kitlelere duyurmak istemekteydi. Bu nedenle, o, eserlerinde psikolojinin ve felsefenin kavramlarını herkes için kolaylaştırıcı bir dille ele almıştı.  

 Kendini Arayan İnsan (Man’s Search for Himself)  yazarın bu eserlerinden yalnızca bir tanesi. Bu yapıtı dışında, May’in dilimize çevrilen eserlerinden bazıları şunlar: Aşk ve İrade (Love and Will), Varoluşun Keşfi (The Discovery of Being), Özgürlük ve Kader (Freedom and Destiniy), Yaratma Cesareti (The Courage to Create).   

Kaynakça:

Rollo May, Kendini Arayan İnsan, çev. Kerem Işık, İstanbul: Okuyan Us Yayıncılık.

[5] 219

[4] 215

[3] S. 92.

[2] S.28

[1]Kitabın orijinalinde yer alan “anxiety” kelimesi inceleme için kullandığımız Türkçe metinde “endişe” olarak çevrilmiştir. Bu nedenle yazının devamında “kaygı” yerine “endişe” kelimesini kullanacağız.

Ahsen Kurtuluş Bilir

Felsefe ve Sosyoloji mezunuyum. Mezun olduktan sonra; Çocuklar için Felsefe (P4C), Akıl ve Zeka Oyunları Eğitmeni, İçerik Editörlüğü alanlarında sertifikalar aldım. Kendimi şöyle tanımlıyorum: Araştırıyor, Okuyor, İzliyor, Düşünüyor ve Yazıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir