Edebiyat

Yürümenin Felsefesi : Yürümeye Başka Bir Gözle Bakma Zamanı Geldi

Yürümenin Felsefesi, Frederic Gros’tan derinlikli ama kolay okunur felsefe kitabı. Kitap hakkındaki incelememiz sizlerle.

Yürümenin felsefesi olur mu? Yürümeyi salt yer değiştirme olarak önümüze koyduğumuzda elimizde yüzeysel bir enerji değişiminden başka bir şey kalmaz. Ama yürüdükçe ve üzerinde düşündükçe işler değişmeye başlar. Hatta kişi de değişmeye ve dönüşmeye başlar. Bundan sonrası başka ufuklar ve asıl yoldan sapan keyifli patikalara bağlanır.

Yürüme gibi bir eylemin felsefesi üzerine düşünmek, o patikaları keşfetmek için incelememize alalım sizi. Öncelikle yazarı tanıyalım. Sonrasında kitabın derinliklere doğru yolculuğumuza başlayalım.

İyi okumalar.

Yazar Hakkında

Yazar ve akademisyen olan akademisyen Frederic Gros Felsefe profesörüdür. 1965 senesinde Fransa’da doğmuştur. Siyaset felsefesi alanında uzmanlaşmıştır. Paris’te yaşayan yazar savaş, hukuk ve psikiyatri alanlarında uzmanlaşmıştır.

Ülkemizde Kolektif Kitap’tan çıkan eserin çevirisi Albina Ulutaşlı’ya aittir. Nitekim anayurdunda ilk kez 2009 senesinde baskıdan çıkan eser ülkemizdeki okuyucu ile 2017 senesinde buluşmuştur. 22. baskıya dek kendine epey okuyucu bulmuş ve felsefeye ilginin arttığı bu son dönemde adeta başucu kitabı haline gelmiştir.

Kitabın İçine Doğru

Yürümek spor değildir,” diye başlar kitap. Bildiğimiz her şeyi unutmaya hazırlar bizi tez elden. Peki, yürümek spor değil de nedir? Yürüme müsabakaları düzenleyen, adım sayısını kaydeden ve hatta adım sayısıyla kalori hesap eden insanlara bu başlangıç ne sunar?

Dürüst olalım, ilk etapta bir sessizlik ve sonra “Peki, ne olabilir ki yürüme?” dedirten o üsten sesi duyarsınız. Belki de her gün okuduğu sayfa sayısını kenara not eden bir uygulama ve ya not defteri kullanıyor ve hedefleri konusunda katı sınırları olan birisiniz. O iç ses size yıllarca eşlik ediyor, tabii ki ilk isyan ondan gelecek. Fakat şimdi yavaşça o hedefleri bir kenara koyun ve kitabın akışına bırakın kendinizi. Lakin bu okumadan sonra hem kitabı ve sonra hayatı akışına bırakmanız gerekebilir. Hazır olun!

Bu kitabın satır aralarında gezindikçe, altını çizdiklerinizi biriktireceksiniz. Hatta geri dönüp bu satırları okuduğunuzda başladığınız yerde olmama ihtimaliniz oldukça yüksek. “Felsefe hayatta ne işe yarar?” sorusunun altını doldurmak için kaleme alınmış bir eser bu.

Yürümenin Felsefesi ile hayatınıza dokunuşlar yapabilir, kişisel gelişim niyetine kitabı okuyabilirsiniz. Çünkü son dönem felsefenin işlevine kafa yoran o belli grup okuyucu için felsefeyi pratik eden bir kitap bu.

Kitabın Hayata Dokunuş Yapmaya Hevesli Alıntıları

Yürürken biri olmama özgürlüğünü yakalarız çünkü yürüyen bedenin tarihi yoktur. O sadece hareket halindeki kadim yaşamdır.

Sf: 14

Yürümenin sunduğu özgürlüklerin içinde yürüme esnasında kimliksiz olma haline dokunur yazar. Daha büyük bir şeyin parçası olma şansından bahseder. Kadim yaşam dediği salt canlı olarak bakabilmektir kendine. Bu insanın üzerinde ne kadar etiket, sorumluluk ve hayat yükü varsa devirip bambaşka bir odaktan görmektir insan olmayı.

“Sadece kitaplar arasında düşünebilenlerden, aklını kitapların dürtüklemesini bekleyenlerden değiliz biz. Bizim ethosumuz açık havada, tercihen yolların bile tefekküre daldığı ıssız dağlarda ve ya deniz kıyılarında yürüyerek, sekerek, tırmanarak, dans ederek düşünmektir.”

Sf:23

Bu satırlar da salt kitaplardan ibaret düşünme biçiminin narsistliğine vurgu yapar. Yürümenin aklı dürtmenin en iyi yolu olduğunu düşündürür bizi. Sadece okumak değil yazmak da yürümeyle ilişkilendirilebilir.

“Sadece elimizle yazarız, evet ama sadece ayağımızla iyi yazarız. Ayak mükemmel hatta belki de en sağlam tanıktır. Okurken öncelikle ayak kulak kesiliyor mu, buna dikkat etmemiz gerekir. Çünkü Nietzsche’ye göre ayak işitir.”

Sf: 26

Ayakların tanıklığı, sadece okuma ve yazmadan ibaret düşünsel hayatlara başka bir açı verir. Ayaklarla öğrenmek diye bir şey varsa yürüyerek yer değiştirmektir. Nitekim yürümenin üzerine tırmanan beden sürekli baskı altında güç harcadıkça zihin irdelemeye yardımcı olmaya başlar.

Enerjiyi salt harcayarak değil harekete geçirerek ilerlemek, bedene ivme vermek ve bedenin dengesini sağlamaya çalışmak önemlidir. Neticede en önemli şey irtifa kazanmaktır. Bazı düşünceler düzlüklerin ve kederli kıyıların altı bin adım üzerinde akla gelir çünkü.

Yürümek ve Zaman

“Yavaşlık saniyelerin, bozuk bir musluktan pıt pıt diye düşen su damlaları gibi teker teker, damla damla aktığı o noktada zamanla hemhal olmaktır. Zamanın esnemesi mekanı derinleştirir…Bizi çevreleyen manzara tatlar, renkler, kokularla dolu bir kasedir, beden de onun içinde demlenir. “

Sf:39

Yürümeyle ilgili başka bir konu da yürümenin zamana sıkışmayan ve ya zamanla yarışmayan bir yapısının olmasıdır. Bu kısım yürümenin zamanla ilişkisini gözler önüne serer ve adım sayan şehir insanını köşeye sıkıştırır.

Zamanla bir bütün olmak, akışın içinde var olmak gibi başka bir açıya bakmaya zorlar yürüyeni. Çünkü zamanın şakası yoktur. Hep ileriye giden yürümek eylemi bir yandan anda kalmayı düşündürür bir yandan irtifa kazanmayı ve ilerlemeyi. Çünkü geri dönmek zamanı heba eder. Çünkü nereye gidersek gidelim, hoşçakal burasıdır (sf:48).

Yürümek, Yalnızlık ve Mutlu bir Varoluş

Kitaba göre yürüyüşten keyif almak için yalnızlık şarttır. Çünkü yürümek ritim işidir (sf:53). Yürürken ritmi tutturmak doğru yapılan bir yürüyüşe işaret eder. Başkalarıyla yapılan yürüyüşte ise yalnızlığın da ekmek ve günışığı gibi paylaşılan bir şey olduğu unutulmamalıdır. Yürümenin yalnızlığına bir başka bakış da yürürken artık tek kişi değil iki kişi olmamız konusudur. Çünkü yürürken insan iki kişi olur. Bedenim ve ben: bir çift, eski bir hikaye (sf:56).

Peki tarihte yürümekle ilgili yaptığı etkinliklerde hayatlara iz bırakan insanlara bakarsak ne görürüz? Örneğin Rousseau için yürümek kimlik arayışının yansımasıdır (sf:69). Gizli tekilliği ve maskelerden arınma arayışı değil; tarihteki ilk insanı içinde bulmak için yürümelidir. Bu anlatım büyük bir insanlık tarihinin bir parçası olma konusudur. Tekil değil çoğuldur ve tarihin en eski yürüyüşünü yapar gibidir her yürüyen.

Yürümek, basit bir var olma mutluluğunun yeniden keşfedilmesini sağladığı gibi (sf:79) çocukluğumuzla bağımızı yeniden kurmamıza yardımcı olur. Çünkü eylem, iç sesimizdeki dengemizi bozan o gevezeliğe müdahale eder. Bu anlamda yükümüzü hafifletir. Bunun yanında yürümek, zamana eşlik edip bir çocukla gezer gibi zamanın temposuna ayak uydurmak demektir.

Yürümek, Dönüşüm ve Siyaset

David Henry Thoreau ise yürüme eylemine sosyolojik açıdan bakar. Hiç bir maliyeti olmayan ve ayrıca maliyet getirmeyen yürümenin ekonomide heba edilmiş kayıp zaman olduğunu söyler ( Sf:84).

Oysa yürümek gerçekliği hem de sağlamlığın gerçekliğini deneyimlemektir (Sf:88). Yürümek yeryüzünün sağlamlığını bedeninde hissetmektir. Yürüyenlerin tarihi de yoktur bu yüzden. Çünkü tarih denilen şey, dolaşırken yanında taşıyamayacağın kadar ağırdır (Sf:93).

Gandi’nin yaşam hikayesindeki yürüme eylemi oldukça politik ve nihayetinde özgürleştiricidir. Halkının kendi topraklarındaki tuzu işletme hakkı için yürüyen Gandi ülkesinin bağımsızlığını kazanmada tarihte iz bırakır, ilham verir. Böylece bir dönüştürücü yolculuk olarak yürümeyi ele almanın da vakti gelir.

Yürümenin kişideki dönüştürücü etkisine hac yolculuklarını dahil edebiliriz. Çünkü yolculuktan değişmiş olarak dönmek yürümenin ruhuna oldukça uygundur. Dönüşmek kaçınılmazdır çünkü yürümek kısıtlamalara baş kaldırmaktır (Sf:143). Nitekim keşif ve sevinçlere açık zihinle ancak tecrübe edilir. Yürümek özellikle bu şansı verir yürüyene. Yavaşlama ve dinginlik vaat eden yürümenin yavaşlığında hızın reddedilmesi vardır. Bunun yanında yürümek, anlamak ve yakın hissetmek için yürüyene doğru bir hız verir. Yürümek öfkeyi alır, insanı arındırır. Şiddeti yok saymak şiddeti mahçup eder. Nitekim fiziksel şiddetin karşısına yüce insanlığı ve yapmacıksız onuruyla çıkan birine vurmaya devam eden kişi kendi onurunu ve ve ruhunu da kaybeder (Sf:173)

Sona Doğru

Kitapta tarihe ışık ve ufuk olmuş isimlerin de yürümenin felsefesine kafa yorup pratik ettiklerini okuyacaksınız.

Demek ki yürümenin geçmişle temellendirilebilen oldukça bilimsel, sosyolojik ve siyasi bir alt yapısı var. En önemlisi kendi çağını değil tüm dünya pratiğini hedef alıyor.

Zamansız bir kitap olmaya aday bu eser yirmi beş alt başlıktan oluşuyor. Böylece 184 sayfa boyunca minik minik dilimlediği bu bölümleri ise okuyucunun tabağına özenle dizmiş oluyor.

Okuyucuya kalan ise kendini akışa bırakmak; geçmişten ders almak ve bakıp geçerek değil görerek ve farkında olarak hareket içinde kalmak oluyor. Örneğin Nietzsche ile tepeye tırmanıp Rimbaud ile kervana dahil olacak; Nerval ile şehir keşfine çıkacak, Gandi ile tuz yürüyüşü örneğinin nasıl siyasal bir hareket haline geleceğini göreceksiniz.

Bu anlamda çağını aşan, bireye de topluma da ulaşan bu eşsiz eserin salt yürümeye değil, yürümenin mekanizmasına, ruhuna, piskolojisine de yer verdiğini görürsünüz.


Konunun beşeri bilimler kavlinde açıkması çok boyutlu ve oldukça derin. Bu kitabı okuduktan sonra alıp başınızı yürüdüğünüz vakitlerde artık dünyaya bambaşka bir gözle bakmayı başarıp değişime kucak açtığınız günlerde buluşalım.

Kaynakça

Yürümenin Felsefesi, Frederic Fros, 2022, Kolektif Kitap, İstanbul. (22. baskı)

E. Nihan Acar

Multi-disiplinli bir alanda akademik arayışını sürdüren bir fenci- sosyolog olarak, peri masallarına ve bilime aynı anda inanan bir edebiyat hayranıyım. Fantastik ve bilim kurguya bayılırım. Üretkenliğimi sınadığım görsel tasarım, müzik ve sahne sanatlarından sonra edebiyat kıtasında arayışıma devam ediyorum. Kendimi bildim bileli okuyor ve yazıyorum. Online ve yazılı edebiyat platformlarında yayınlanmış kitap analizleri, inceleme ve öykülerim mevcut.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir