Psikoloji

Karanlık Sır: Psikolojik Bir Bakış

Karanlık Sır, “En iyi İspanyol Korku Filmi” listesinde yer alan Yetimhane’nin senaristi Sergio G. Sanchez’in yazdığı ve yönettiği 2017 yapımı psikolojik gerilim filmi. Bu yazıda, orijinal adıyla Marrowbone’ü psikolojik açıdan masaya yatırıyoruz.

Sanchez’in ilk uzun metraj filmi olan Karanlık Sır korku türünün farklı örneklerinden çünkü içinde psikolojik açıdan birçok unsur taşıyor. Filmi incelediğimizde bizi oldukça etkileyici bir karakter bekliyor: Jack.

Gelin, önce filmin konusuna hep beraber yakından bakalım.

Filme Yakın Bakış

Aslında film boyunca kullanılan sahneler, ortam ve müzikler geleneksel korku filmlerine oldukça benziyor. Ancak finali bazı izleyiciler için hayal kırıklığı olabilecekken bazı izleyiciler içinse filmi baştan sona tekrar izleme isteği yaratması mümkün. İzleyiciyi bu ikilemde bıraktığı ve oldukça şaşırttığı için beğeni toplamış bir film Karanlık Sır.

Filmin başında babalarından kaçmak için annelerinin eski evine yerleşen ve soyadlarını Marrowbone yapan 4 kardeş ve annelerini görüyoruz. Sevgi bağlarını oldukça hissettiğimiz ilk sahnelerden bir süre sonra ne yazık ki anne hastalanarak ölüyor.

Kardeşler ise birbirilerinden kopmamak için annelerinin ölümünü bir süre herkesten saklamak zorunda kalıyorlar. Bu sır onları uzunca bir süre idare ederken babalarının onları bulmasıyla hikâye bambaşka bir yere gidiyor ve evlerinde yaşayan bilinmeyen bir varlığa karşı mücadele başlıyor.

Sıradan korku filmleri gibi çığlık sesleri, gerilim müzikleri, kaçma, kovalama gibi şeyler beklemeyin, tam aksine hikâyenin sonunda bir hüzün hissedebilirsiniz. Evde gizemli bazı sahneler görüyoruz. Kırılmış ve perdeyle kapalı aynalar, çatıdan gelen sesler olayları yorumlarken gizemli bir olay örgüsü yaratmakta.

Aslında filmi izledikten sonra tam olarak ne olduğunu anlayamayacaksınız. Hikâyeyi siz nereye koymak isterseniz film sizin için farklı bir anlam ifade edecek.

(Yazının devamı filmin sonuna dair tat kaçırıcı detaylar içermekte.)

Jack’in zihninde yaşananlar ile gerçek yaşamda yaşananları ayırt etmek biraz zor. İpuçlarını anlamak ve neler yaşandığını tahmin etmek de… Çünkü filmin sonunda aslında kardeşlerin ölmüş olduğunu ve görülen tüm karakterlerin aslında Jack olduğunu anlıyoruz.

Olan bitenler Jack’in günlüğünü okuyan kız arkadaşından sonra anlam kazanıyor. Özellikle filmin sonunda doktorun da söylediği gibi Jack’in yaşadığı ciddi travma onda kişilik bölünmesine sebep oluyor.

Örneğin, kendisini aynada tek başına gördüğü anda aynayı kırıyor ve bu andan itibaren zihnindeki çığlık sesleri kesilerek yeni kişiliklere dönüşmeye başlıyor. Çünkü hep bir arada kalacaklarına dair annesine verdiği sözü yerine getirmek istiyor. Olanları ve kardeşlerinin babaları tarafından öldürüldüğünü kabullenmek istemiyor.

Şizofreni?

Filmi izledikten sonra Jack’in şizofren olduğunu düşünebilirsiniz ancak yaşadıkları tam olarak bu tanıyı karşılamıyor. Çünkü şizofreni olması için evin içinde özellikle çatı katından duyduğu seslerin gerçek olmamasını bekleriz.

Ancak babasının kardeşlerini öldürdükten sonra 6 ay kadar çatı katında kapalı kaldığını öğreniyoruz filmin sonunda. Bu yüzden Jack’in evde gördüğü ve duyduğu sesler bir halüsinasyon değil, gerçekti. Bu yüzden semptomlar şizofreni kriterlerini karşılamıyor.  

Jack’in yaşadığı gibi ciddi travmatik olaylarda, kişilerde Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) görülmesi mümkün. Çünkü film boyunca onu depresif bir halde görüyoruz. Ancak Jack’te ek olarak bir de Dissosiyatif Kişilik Bozukluğu’nu (DKB) beraberinde geliyor.

Zaten TSSB ve DKB’nin bazen birlikte görülmesi mümkündür. Ancak her ikisinin de kendine özgü semptomları vardır. Şimdi biraz bu iki bozukluğa Jack üzerinden bakalım.

Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB)

Jack’in küçükken gördüğü kötü baba figürü psikolojisinin ve kişiliğinin etkilenmesinde tabii ki önemli bir faktördür. Ancak babasının gelip kardeşlerini öldürmesi çok daha ciddi bir travma.

DSM-5’e göre (Amerikan Psikiyatri Birliği, 2013), TSSB’de kişinin geçmişte travmatik bir olaya maruz kalması gerekir. Jack aslında babasıyla olan geçmiş sorunlarında yeterince travmatize olmuştu. Ancak annesinin ve kardeşlerinin yeni evlerinde ölmesiyle yaşadığı travmalar yönetilemez hale geliyor ve bazı tekrarlayan travmatik belirtiler gösteriyor.

Örneğin, filmde aynalardan ve çarşaflardan korktuğunu ve hatta bakamadığını gözlemliyoruz. Ayrıca tavanın kardeşlerinin ölü bedenlerinden dolayı çürümüş olan kısmına ara ara boya sürüyor ve çatı katının kapısını da tuğla ile örüyor.

Bu davranışlar yaşananlardan kaçmaya çalıştığını gösterse de bu detaylar onda şiddetli bir baş ağrısına da sebep oluyor. Kardeşlerinin öldüğü odayı hem babaları dışarı çıkmasın diye hem de yaşananlarla yüzleşmemek için engelleme çabası oldukça baskın.

Ayrıca kız arkadaşına başından geçenleri bile söyleyemiyor uzunca bir süre ve bence kardeşlerini koruyamadığı için kendini çok suçlu hissediyor. Diğer bir semptom ise Jack’in uyku ve uyanma sorunları yaşaması ve bazen uykusunda büyük sıçrayışlar yaşamasıdır. Tüm bu belirtiler doğrultusunda aslında yoğun TSSB yaşadığını anlayabiliriz.

Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu’nu (DKB)

Öte yandan DSM-5’teki (Amerikan Psikiyatri Birliği, 2013) DKB kriterleri çerçevesinde Jack’in DKB’de beklenen tüm tanı kriterlerini karşıladığını görebiliriz. Dissosiyatif kimlik bozukluğu kişinin kendi kimliğinin dışında zaman zaman “alter kişilik” denilen farklı kimliklere bürünmesidir.

DKB, daha çok çoklu kişilik bozukluğu olarak da bilinmekte. Kişinin esas kimliğinin dışında birden fazla kişiye bölünmesidir. Bu alter kişilikler birbirinden çok farklı yaşlarda, cinsiyetlerde, görünüşlerde ve kişiliklerde olabilirler.

Dolayısıyla bu tanıdaki kişiler birbirinden bağımsız kişiliklere bürünebilirler. Bu bağımsız kişiliklerden dolayı kişilerde hafızada boşluklar, şiddetli baş ağrıları, kimlik yitimi, çevreye yabancılaşma ve asosyalleşme görülmesi yaygındır.

Jack’te, üç kardeşi için de karakter bölünmesini görebiliriz. Bazı sahnelerde erkek kardeşi gibi saldırganken bazı sahnelerde kız kardeşi gibi anaç bir tavır sergiliyor. Aynı zamanda şiddetli baş ağrıları ve ara sıra uyandığında neler olduğunu hatırlamakta zorlanması da DKB kriterlerini karşılayan semptomlar. Aslında kafasındaki mantık çok belli, annesine tamamen kardeşlerinin yanında olacağına söz verdiği için kardeşlerini hayatta tutmaya çalışıyor.

Tedavi Süreci

karanlıksır

Bu tip Jack gibi vakalarda öncelik, uygun bir tedavi yöntemi ile dissosiyatif kimlik bozukluğunun ana belirtilerini azaltmak olabilir. DKB tedavisinin amacı “değişen” kişilikleri tutarlı bir şekilde bir araya getirmek ve hastanın kendisini yeniden anlaması için rehberlik etmektir.

Bu nedenle doğrudan ilaç tedavisi yöntemine başvurmak DKB için etkili olmayabilir. Alternatif kişileri bütünleştirirken, her bir kardeşin, yani Jack’in alter kişiliklerinin zaman zaman ortaya çıkmasına izin vermek gerekir.

Alter kişilik, kişinin büründüğü farklı kişiliklere denir. Yani Jack için her kardeşi farklı bir alter kişiliği idi. Jack’in her alter kişiliğinin baş etmeye çalıştığı bazı travmalar ve stresler vardı; örneğin kardeşi Jane için, babasının onu taciz etmesi onun için büyük bir travmaydı.

Bilişsel-Davranışçı Terapi (BDT)

Bilişsel-davranışçı terapi (BDT) bu bozukluk için yaygın olarak kullanılan ve etkili bir tedavi yöntemidir. Jack’in kardeşlerini çok sevdiğini ve onları yaşatmak istediğini bilerek, süreci kabullenmeyi teşvik edecek BDT tedavisi uygulanabiliyor.

İlk olarak kişiye yaşadığının ne olduğu ve nasıl iyileşeceği yani kısaca tedavi süreci anlatılır. İlerleyen süreçlerde bölünmeye neden olan travmatik olaylar üzerine konuşulur ve yüzleşme sağlanır. Tedavi süreçlerinin sonuna doğru ise alter kişilikler tek bir bedende toplanmaya ve yeniden kişiyle entegre edilmeye çalışılır.

Bu durum kişinin tekrar bölünmediği sürece kadar devam eder. BDT’de zaman zaman alterlerle seans yapma, haritalandırma, birleştirme veya alterleri karşı karşıya getirme gibi özel teknikler kullanılabilmekte.

TSSB için ise tedavi yöntemlerinde genelde travmalarla yüzleştirmek ve hayatındaki stresi azaltmak amaçlanmakta. Bu yüzden TSSB için de BDT kullanılabilir. Çünkü bilişsel davranışçı terapi TSSB için de gerçekten etkilidir ancak ilaç, EMDR gibi farklı tedavi yöntemlerinin olduğunu da unutmamak gerekir.

Örneğin, BDT sürecinde Jack’in özellikle yavaş yavaş korktuğu aynalarla yüzleşmesi sağlanarak Jack’te sistematik duyarsızlaştırma uygulanabilir. Sistematik duyarsızlaştırmada danışanın korktuğu ve karşılaşmak istemediği şeye adım adım yaklaşması ve zamanla duyarsızlaşması, korkusunun gitmesi sağlanır.

İlk aşamada korktuğunda kişinin nasıl rahatlayacağı, gevşeme egzersizleri öğretilmekte. Sonraki aşamalarda ise korktuğu şeylerle adım adım yüzleşmesi sağlanır. Bu süreç her zaman kolay olmaz ve zaman zaman danışan ters tepkiler verebilmektedir.

Böyle kötü hissettiği durumlarda gevşeme teknikleri kullanılabilir. Mesela Jack’in aynalara bakamadığını ve çarşafla kapattığını biliyoruz. Tedavi sürecinde önce aynanın önündeki çarşaflar indirilebilir, ilerleyen zamanlarda ise aynada kendisine bakması istenebilir. Böylece korktuğu ve kaygı duyduğu aynaya zamanla sistematik bir şekilde duyarsızlaşacaktır.

Kaynakça

American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.). https://doi.org/10.1176/appi.books.9780890425596

Nolen-Hoeksema, S., & Marroquin, B. (2020). Abnormal psychology. New York, NY: McGraw-Hill Education.

Wikipedia contributors. (2020, March 9). Bilişsel davranışçı terapi. Vikipedi. Retrieved October 10, 2022, from https://tr.wikipedia.org/wiki/Bili%C5%9Fsel_davran%C4%B1%C5%9F%C3%A7%C4%B1_terapi

Beytiye Nur Turhan

2000 yılında Bursa’da doğdum. Liseyi Bursa Ulubatlı Hasan Anadolu Lisesi’nde okudum. 2018 yılında girdiğim ODTÜ Psikoloji Bölümü’nde 4. sınıf öğrencisiyim. Lisans sürecim bittiğinde klinik psikoloji üzerine yüksek lisans yaparak eğitimime devam etmek istiyorum. Psikoloji ve psikolojinin ilgili olduğu her alanı okumaktan, yazmaktan ve dinlemekten oldukça keyif alıyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir