Edebiyat

Yürüyen Şato: Büyülü ve Romantik Bir Dönüşüm Hikâyesi

Yürüyen Şato kitabı ve içinde yer aldığı üçlemesi ağustos ayında İthaki Yayınları’ndan çıktı. Bu durum fantastik severleri ayrı, Miyazaki severleri ayrı mutlu etti. Seriden önce gene İthaki Yayınevi’nin çıkardığı ve burada yer verdiğimiz incelemesi ile Küçük Cadı Kiki eseri de Miyazaki’nin animesine el attığı yapımlardan. Yani yayınevi Miyazaki’nin yolundan gitmeye, ülkemizdeki fantastik külliyatına katkıda bulunmaya devam edecek gibi görünüyor. İyi de yapıyor.

Yürüyen Şato kitabının dahil olduğu seri üç hacimli kitaptan oluşuyor. Bu serinin devam kitapları şu şekilde: Sihirli Ev ve Uçan Şato. 1986 senesinde yayınlanan Yürüyen Şato kitabına göz atmadan kısaca yazarı tanıyalım ve sonrasında Hayao Miyazaki‘nin aynı adı taşıyan animesiyle ayrılan ve birleşen noktalarına dokunalım. Detaylı inceleme için buyurun yazıya:

Yazar Hakkında

Kitabı Diana Wynne Jones isimli İngiliz yazar kalem aldı. 1934 senesinde Londra’da doğan yazarın ailesi 1943’te Essex’e yerleştiğinde sonradan birisi edebiyat eleştirmeni, diğeri çocuk kitabı yazarı olacak iki kızının yanı sıra dünyaca tanınır fantastik yazarı haline gelecek Diana’ın kariyerlerinden habersizlerdi. Oxford’da İngiliz Dili ve Edebiyatı okuyan Diana Wynne Jones ise mezun olmada önce C. S. Lewis ve J.R.R. Tolkien ile tanışma şansına erişti. Ne şans… Sonradan onun iyi bir fantastik yazarı olmasına muhakkak faydası olacak bu noktada bu iki dev isimden dersler aldığını da ekleyelim ve yazarın şansına iyice yükselelim.

Yürüyen Şato kitabı yazarı aynı zamanda romancı, öykücü, edebiyat eleştirmeni, şair ve akademisyendir. Akciğer kanserinden ölene dek edebiyatla iç içe bir hayat sürmüştür. Çocuk ve ilk gençlik yaş kategorilerinde fantezi eserler veren bir yazar olarak bilinir. Nitekim bazı eserlerinde zaman yolculuğu, paralel ve çoklu evrenler gibi bilimkurgu konseptlerine rastlanır. Hugo ve Dünya Fantezi Ödülü gibi büyük ödüllerden yolu geçen yazarın başarıları hayatı boyunca onu izler.

Çalışmaları Rowling, Gailman gibi isimlerle karşılaştırılır. 1986 senesinde ziyaret ettiği bir okulda ona yürüyen bir şato hakkında bir hikaye yazmasını isteyen öğrencinin verdiği fikirle seriye başlar. Öğrencinin adı bilinmiyor ama verdiği fikir ve doğan eser tüm dünyada tanınıyor. Bu sayede gene bir çok ödüle aday olur. Miyazaki’nin eseri önüne almasıyla eserin ünü uluslararası bir boyut kazanır.

Yürüyen Şato Kitabı

Yürüyen Şato sıradan bir kadının öyküsünü anlatıyor. Sophie çöl cadısının onu yaşlı bir kadına çevirmesiyle büyüyü bozması için yollara düşer. Kasabada çok öncelerden bilinen bir şey vardır ki Büyücü Howl ve onun yürüyen şatosu kasabanın etrafını turlayıp durur. Büyücü Howl genç kızların kalplerini söküp yemesiyle ünlü acımasız bir büyücüdür. Yaşlı haliyle Sophie büyücünün ona zarar vermeyeceğini düşünür. Yürüyen şatoya gidip yardım istemeye karar verir. Kitap Sophie’nin yürüyen şatoda başına gelenleri anlatmaktadır.

Hikâye Hakkında

Sophie içe kapanık, kendine pek güvenmeyen ve görünür olmayan biridir. Güzel mi güzel kardeşlerinin en büyüğüdür. Babalarının ölmesiyle anneleri kızları okuldan alıp çalışma hayatına iter. Buna memnun olmayan kızların başka çaresi yoktur. Sophie zaten sahipleri oldukları şapkacı dükkanının başına geçerken diğer kızlar da muhtelif yerlerde başka işverenlerin yanında iş hayatına başlarlar. Fakat Sophie dükkana gelen çöl cadısını tanımaz ve onunla olumsuz bir diyaloga girer. Bunun sonucunda çöl cadısı onu büyüler ve Sophie yaşlı bir kadına dönüşür.

Sophie kimse onu görmeden yaşadığı yerden ayrılır ve büyücü Howl’un yürüyen şatosuna sığınır. Normalde bu kadar cüretkar ve aklına estiğini yapan biri olmayan Sophie, büyü ile yaşlandığında karakteri de değişir. Daha cesur, daha dediğim dedik biri haline gelir. Şato hayatına alışması zaman alır. Nitekim şatoda karşılaştıklarıyla baş etmesi ve ev halkına kendini kabul ettirmesi gerekir. Zamanla bunların altından kalkacak ve şato hayatına adapte olacak ama bazen yaşadıkları yüzünden şatodan ayrılmaya da yakın hissedecektir kendini.

Sadece Sophie değildir çöl cadısından çeken. Büyücü Howl da asıl ondan kaçmak için bu şatoyu yapmıştır. Şato hareket halindedir ama üç farklı yere kapısı açılabilir. Şatoyu hareket ettiren büyüyü yapan, Calcifer isimli bir ateş cinidir. Şatodaki tüm büyü işleri ondadır. Kapılardan başka kasabalara geçiş ve banyodaki sıcak suya dek bazı işler de. Michael isimli genç yardımcısı Büyücü Howl’dan büyü dersleri almakta ve açılan kapılardan uzanan kasabaların büyü işlerini halletmektedir. Evin düzeni bu durumdayken Sophie’nin gelmesiyle şato temizlenir, düzenlenir.

Diğer karakterler

Çöl cadısının tüm krallıklarda kötü bir namı vardır ve ondan intikam almak isteyenler çoğunluktadır. Yürüyen Şato hikayesinin kötü karakteridir. Büyücü Howl’un peşindedir. Hikayedeki çarpıcı karakterden biri de Korkuluktur. Korkuluğun dokunaklı hikayesi hikayenin sonuç kısmında yer alıyor ve olaylar nihayete ererken önemli bir parçanın yerine oturmasını sağlıyor. Sophie’nin ailesinden herkes hikaye boyunca Sophie’yi meşgul ediyor ama son sahnede herkes bir araya geliyor. Hikaye boyunca kayıp olan Sullivan, Sophie’nin kardeşleri Martha ve Lettie akışta iz bırakanlardan.

Hikâyenin Derinlikleri

Büyülü işlerin kitaplardaki tasvirinde daima yapılan büyüden çok hissedilen büyü esastır. Yapılan büyünün mekanizmasını bilemeyiz. Ama Yürüyen Şato kitabında büyücülük sanatına dair yaratıcı açıklamalar mevcut. Öncelikle bir şato nasıl yürür, Howl’un Michael’a verdiği büyülerin yapımı, şatoyu taşırken açık edilen büyü mekanizması oldukça yaratıcı anlatıma sahip. Fantastik öğelerin kullanımı bu açıdan oldukça başarılı.

Şimdi biraz sürprizbozan zamanı..

Karakterlerin dönüşüm süreçleri çok iyi ele alınmış. Kitabın sonunda ne Sophie başladığı yerde, ne de Howl. Giderek romantik bir sona yaklaşan hikâyede karakterler hem kendilerini hem de birbirlerini keşfediyorlar. Sophie kendini pek beğenmeyen biriyken Howl adeta kendine aşık biri. Kitapta temsil ettikleri karakterler açından bir uçurum var. Sophie kendi öz değerini ve yapabileceklerini baştan anlamakla meşgulken Howl peşinde koştuklarını ve bunu yaparken gözden kaçırdıklarını fark ediyor. Bu modern dünyada temel bir ilişki sorunu aslında. Neticede narsist ve içe dönük insanların birbirlerinden öğrenecek pek çok şeyi var.

Diğer taraftan Yürüyen Şato kitabında alegori ile beslenen konular mevcut. Örneğin Calcifer’ın işlevi koca şatoyu oradan oraya yürütmek iken enerjisini Howl ile yaptığı anlaşmadan alıyor. Bu anlaşmanın detayları kitabın sonunda ortaya çıkıyor ama konuyu açmak için bir sürpriz bozana ihtiyacımız var: Howl yüreği karşılığı ateş cinine bunları yaptırıyor. Yüreği karşılığı hizmet sunan kötücül güç ve hayatını kalp kazanmaya adamış narsist bir erkek. Diğer tarafta kendi potansiyellerinin çok az farkında olan bir kadın. Sophie’nin büyü gücü var ama bunu anlamayacak kadar kendine kapalı. Kitabın sonunda büyüler bozuluyor, anlaşmalar feshediliyor ve mutluluk ancak bunlardan sonra geliyor.

Yürüyen Şato Animesi

Hayao Miyazaki’nin ödüllü animesinde çok yaratıcı bir yürüyen şato tasviri biz okuyucularla kavuşalı yıllar oldu. İlham veren ve hayal gücünün sınırlarını zorlayan bu anlatı bir Stüdyo Ghibli yapımı. Sadece başarılı görseller değil buna sebep. Miyazaki kitaba sadık kalıyor belki ama bazı şeyleri değiştirmekten çekinmiyor. Kitap ve anime arasındaki farklara bir göz atalım:

  • Animede büyük bir savaştan bahsediliyor. Bu yörüngede işlenen hikâyede Howl başka suretlere bürünüyor başka acılar çekiyor. Oysa kitapta krallığın istediği, Çöl cadısının arkasından yollanıp kaybolan büyücülerin aranması konusunda işbirliği yapmak.
  • Filmde Michael oldukça küçük bir çocuk ama Yürüyen Şato kitabında Sophie’nin kızkardeşi ile duygusal bir ilişki yaşayan bir genç.
  • Animede Calcifer’in Howl’un kalbini taşıdığını ilk sahnelerde görebiliyoruz ama kitapta sonlara doğru işlenen sürprizlerinden biri bu.
  • Gene animede Kötülükler Cadısı olarak bilinen karakter, kitapta Çöl Cadısı olarak geçiyor.
  • Animede Sophie’nin aile ilişkileri pek açık edilmiyor ama kitapta bu konuda uzun bir hikâye var.
  • Animede Sophie Korkuluk ile daha sevecen bir ilişki kuruyor ama kitap boyunca ondan korkup kaçıyor.
  • Anime yapımda alegorik temalar öne çıkıyor. Zayıflayıp evde bakıma muhtaç olan kötülükler cadısı zayıflayan kötülüğe işaretken kitapta çöl cadısı kitabın sonuna dek büyük bir tehdit olarak herkesi korkutuyor. Örneğin planlar yapıyor, tuzaklar kuruyor. Giderek Howl’a yaklaşabiliyor.
  • Sophie’nin her şey sona erdikten sonra beyaz kalan saçları kazandığı bilgeliğe işaret ediyor animede. Bu güzel detay kitapta yok.
  • Animedeki şatonun dağılarak yok olması mevzusu kitapta yok.
  • Sophie’ye yapılan büyü hakkında animede değil ama kitapta genişçe yer veriliyor. Hatta yaşlılık sıkıntılarının hafiflemesi için Howl Sophie’ye bir takım büyüler yapıyor. Nazik Howl animede kendini epeyce gösterirken kitapta niyetini ortaya koyması sona doğru ortaya çıkıyor.

Sona Nokta Koyarken

Adını uluslararası yazında fantastik türünde iyi bir yere taşıyan yazarın diğer kitaplarının da dilimize çevrilmesi okuyucunun yararına olacaktır. Fantastik edebiyatın ülkemizde sadece belli bir kesime hitap ediyor oluşu ve oluşan arz talep yayınevlerini yönlendiriyor doğal olarak. İthaki gibi vizyon sahibi yayınevlerinin çoğalması ve spekülatif türlerdeki kurguların daha görünür ve okunur olması dileğiyle. Serinin diğer kitaplarında görüşmek üzere.

E. Nihan Acar

Multi-disiplinli bir alanda akademik arayışını sürdüren bir fenci- sosyolog olarak, peri masallarına ve bilime aynı anda inanan bir edebiyat hayranıyım. Fantastik ve bilim kurguya bayılırım. Üretkenliğimi sınadığım görsel tasarım, müzik ve sahne sanatlarından sonra edebiyat kıtasında arayışıma devam ediyorum. Kendimi bildim bileli okuyor ve yazıyorum. Online ve yazılı edebiyat platformlarında yayınlanmış kitap analizleri, inceleme ve öykülerim mevcut.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir