Sanat

Üç Maymun: Sokrates’in Planlı Ölümü

Üç Maymun hakkında detaylı bir değerlendirme sizleri bekliyor. Oyun, tek perde ve yaklaşık 80 dakika kadar sürüyor. Sokrates’in ölümünü, daha doğrusu idam kararının arka planını zamanının ötesinde anlatıyor Üç Maymun. Tam da sezon bitmek üzereyken, 20 Haziran 2022 tarihinde Moda Sahnesi’nde prömiyer yaptı bu yürekli kadro.

Oyuncu Listesi ve Tiyatro Merdiven ile İlgili Kısa Bilgilendirme

Tiyatro merdiven

Yazan: M. Emin Taşdemir.

Yönetmenler: Filiz Bingöl Akgül, Deniz Gül, Üç Maymun Ekibi.

Theodote (Oyuncu): Handan Delipınar.

Anytos (Oyuncu): Selçuk Delipınar.

Meletos (Oyuncu): Gürkan Sinan.

Lycon (Oyuncu): Murat Akgül.

Dekor Tasarım ve Uygulama: Üç Maymun Ekibi.

Kostüm Tasarım ve Uygulama: Filiz Bingöl Akgül.

Işık Tasarım ve Uygulama: Gürkan Özgen.

Grafik Tasarım: Sinan Can Sak.

Fotoğraf: Oğulcan Delipınar.

Altermovie Teaser : Bülent Gökçek.

Tiyatro Merdiven 1989 yılında Ümraniye’de bölge tiyatrosu olarak kurulmuş. Uzunca bir süre Ümraniye dışına pek çıkmamış. Çekirdek ile izlemeye gelenlerle, kapı kapı dolaşıp çağırılanlarla birlikte bir seyirci yaratmış kendine. Şimdi ise Hasköy’de bulunuyor. Ve en doğru terim “Mahalle Tiyatrosu”. Mahalleli kendileri ile hayli ilgili ve güzel bir yer edinmişler.

Biz hiçbir zaman iddialı olmadık. Bir şeyleri deneyelim, anlayalım ve tartışalım istedik. Çünkü, derdimiz kamusal.

(Yazının devamı Üç Maymun hakkında ufak sürprizbozanlar içeriyor.)

Oyunla İlgili İzlenimim

Şimdiden söyleyelim; Sokrates’i sadece bazı şakalardan tanıyor iseniz bu oyun size fazla gelebilir. Ayrıca toplumun en yozlaşmış ve en adi halini bir orospuda bulabileceğinize inanıyorsanız da çok yanılıyorsunuz. Bilakis üç maymunun kendisi olan toplumlarımıza bu göndermeler, benzetmeler ve ters köşe gibi görünen düz ahlak dersleri fazlasıyla lazım. Ahlaklı duruş bir lütuf değil, olması gerekendir.

Yargıca, adaleti lütuf gibi dağıtmak için değil, yasalara göre hüküm vermek için o mevkie getirilir.

Senaryo- Yazar (lar)

Açıkçası oyunu ilk izlediğimde birçok detay fark etmeme rağmen, yukarıda saydığım Üç Maymun ekibi ile görüştükten sonra hangi detaya değinsem bir diğeri eksik kalacak. Üç Maymun ekibi dediğime bakmayın, bu bir ekipten çok sıcacık bir aile haline almış. Kibar, naif ve detaycı halleri ile beni şaşırtmayı başardılar. Özellikle Sokrates gibi bir kült, yüz yıllardır işlenmesi sebebi ile, klişe olmak sınırına çok yakın olma riski taşımakta. İşte, tam da bu anda, yazarın bakış açısı ve koca aile/ekibin her detaya ayrı dokunması oyunu sınırdan hayli uzaklaştırmış.

Malumunuz, Sokrates abimiz bir zamanlar duruşu ile içten pazarlıklı ve omurgasız zümreye korku salmıştır. Biz bir zamanlar diyelim, siz her zamana uyarlayın. Yine biz Sokrates diyelim, sizler hayal ürünü gibi gözüken tüm onurlu kahramanlar anlayın. Biz zümre diyelim, siz politikacı, sanatçı, iş adamı veyahut şeytanın bizzat kendilerini anlayın. Demem o ki, biz diyelim siz anlayın. İşte, yazarın hayal gücü ile Platon’un ve nicelerinin farklı şekillerde yazacağı savunma yeni bir açıdan bizlere sunulmuş. İşin mutfağındayız artık. Tabaklara servis edilmeden önce kaynar suya atılan Sokrates, ne yapmış etmiş bir şekilde hala toplumu zehirlemeyi (!) başarmış.

Ah bu Tanrılar…

Zeus, babası Cronus’un elinden kurtardı kendini. Yaratıcısına karşı geldi ve öldürdü onu. Ama biz insanlarda durum azıcık farklı. Putlaştırdığımız kişisel faydalarımız bizi yiyip öldürmüyor. Aksine, kolay yola başvurup, kulağımıza “Birbirinizi yiyin, öldürün!” diye fısıldıyor. Biz insanlar ise Zeus gibi bu duruma karşı gelecek kadar yürekli değiliz.

İşte bunu duyan Anytos, Meletos ve Lycon gözleri dönerek, biri şan, biri şöhret ve mevkii, birisi ise para için Sokrates’i canlı canlı yemeye karar veriyor. Hikâyemizin naçizane özeti bu. Yazarımız, çok bildik bu hikâyeyi günümüze birçok atıf yaparak esnetmeyi güzelce başarmış. Üstüne sos olarak bolca sistem ve toplum eleştirisi boca etmiş ki ayrı bir haz veriyor.

Tabii, yazar burada çok önemli bir boşluğu, ahlak boşluğunu Theodote ile doldurmuş. Sokrates’e sevgi duyan, doğru yerde girip Üç Maymuna verdiği cevaplarla taşı gediğine koyan ve onların karşısında onurlu dik bir duruşa sahip bir orospu kendisi. O şarap servisi yaptıkça, oyunda mevcut olmayan Sokrates’in vızıltısı kahkahalara ve laf sokmalara karışıyor.

Üç Maymun ne zaman birbirine veya içlerinden biri dara düşse, orospuyu azarlayarak kendini tatmin etmeye çalışsa da o beyhude çırpınışlara çeviriyor bunları. Gılgamış Destanı’nın meşhur Enkidu’sulanetler ve güzel temenniler yağdırmıştı çok daha öncesinde orospulara. Görüyoruz ki hem laneti hem de duaları kabul olmuş.

Dekor, Kostüm, Ses ve Sahne

Üç Maymun

Urganlardan ve dolaşıklıktan oluşan bir arka plan dekoru mevcut. Mesajı yeterli ve sade bir şekilde veriyor. Özellikle; şarap kadehleri detayları hayli ilgi çekici. Hasırlarla kaplanmış başladıkları yola, büyük Sokrates’in ölümüne yanarcasına kan kırmızı halde son buluyorlar. Oyun bitiminde insanın canı şarap çekiyor. Bu da demek ki dekorun bu kısmı olması gereken yerde.

Üç Maymun

O da ne? MÖ. 399 yılında gerçekleşmiş bir trajedinin öncesini ve sonrasını anlatan Antik Yunan hikâyesinde sandalet yok! Nasıl Chiton ya da türevi bir kıyafet giymez bu oyuncular? Neden baştan aşağı deri giyinmiş bir adamın, ayrıca deri bir kravatı var? Söyleşide de göreceğiniz gibi ekip gayet bilinçli olarak her döneme hitap etmesi için yapmış bunu. Değinmeden edemeyeceğim, Filiz Bingöl Akgül dolabından bir deri montu kesmiş, biçmiş ve çantalar, kolluklar çıkarmış. Kendisini bu noktada bir tebriğe layık buluyorum.

Dotorman

Moda Sahnesi sonrası Dotorman’da (Dikkat, uzunca bir parantez! Kapandı güzelim sahne. Ne yazık. Genellikle kapalı alan sahneler tiyatronun detaylarını daha iyi vermekte ve açık alanlar çeşitli nedenlerle çok dikkat dağıtıcı olabilmekte. Ama burası ayrı bir güzeldi. Hele oyuna azıcık erken gidip, göl kenarında kahve içecek vaktin varsa. Ambiyansı muhteşemdi. Ve ayrıca, Moda Sahnesi elektrik faturası için “Ödemiyoruz” demiş ve hala da ilginç bir fontla kapısında mevcuttur. Bu güzelim sanat dalının böyle can çekişmesi… Tekrar, ne yazık!) sezonu kapatan oyun, her iki yerde de biraz ses sistemi arızaları yaşadı. Arka planda vermek istediği mesajı kendilerinden öğrendik ve söyleşi kısmında bulabilirsiniz.

Moda Sahne

Oyunculuk

Anytos; Üç Maymunun en güçlü karakteri. Bütün komploların arkasında o var. Zebanilerle iş birliği yaptığının ise farkında. Hiç çekinmeden hepsini takip ettirmiş ve tüm açıklarını biliyor. Günümüz örneği; ciddi bir kaset arşivi var. Deri ticareti yapan bir iş adamı. Her şeyin bilincinde ve yaptıklarını emin bir şekilde “Ben para için her şeyi yaparım!” diyerek yapıyor. Sevgili Selçuk Delipınar, doğru yerde durup gerilim vererek ve herkese yukarıdan bakarak karakterin özelliklerini yeterince taşımış.

Meletos; şiir satın alan/çalan bir şair. Sokrates’i tanrı tanımazlıkla itham eden kendisi. Mahkeme önünde ise hayli başarısız olmuş. Oyuna renk katmış sevgili Gürkan Sinan. Oyunun can alıcı orospusuna da hayli düşkün. Burada yazar bizden olduğunu belli etmiş sanıyorum. Theodot’a “Seni buradan kurtaracağım” demesi bunun en iyi göstergesi. Alacağı karşılık ise hayli ezilme ve kahkahalar olacak.

Lycon; erkek çocukları ile cinsel olarak ilgilenen bir politikacı. Anytos’un dilinden “Sübyancı ibne bir politikacı.”. Sevgili Murat Akgül’ün oyunda ki bakışları tüylerinizi diken diken edecek. İyi ki oyun sonrası tanışıp konuşma imkanı buldum kendisi ile. Yoksa aklımda o soğuk ve pis bakışları ile kalacaktı. Bir seri katil ve SS subayı karması bakışları rahatsızlık verici. Üzülerek, muhtemelen role çalışırken günümüz politikacılarından alabileceği hayli örnek malzemesi vardı.

Theodote; ah Theodote…Nilüfer çiçeği gibi parlıyor bu bataklıkta. Sevgili Handan Delipınar şöyle bir cümle kurdu, “Orospu ise benim orospum olacak. Çok zorlandım ilk başlarda. Kendine has olmasını çok istedim. Benzeri rollerin çok etkilenmiş ve taklit olduğunu fark ettim. Ve çalıştıkça o, benim orospum olarak ortaya çıktı.

Gayet açık bir şekilde kendi orospusunu yaratmayı başarmış. Sahneye girip havayı anında dağıtması ve kahkahaları çok etkili. Sanki bu şuh ve derinliği bir arada bulunduran kahkahalar biraz daha artsa daha bile iyi olabilir. Dünyanın gerçeklerini bilen ve ortaya çıkaran bir orospu ile karşılaşacaksınız.

Tapınak: Hiç Bitmeyen İhtiyaç

Nitekim, bir tapınak yapılması uğruna toplanacak para ile başladı tüm planlar. Baldırı çıplak, ücretsiz eğitim veren bir filozof korkuttu üç maymunun gözünü. Meletos sorar: “Atina’da yeterince tapınak var. Hem onlarda dolmuyor ki!”. Tanıdık geldi sanıyorum. Zaman değişiyor, ama insanoğlu pek fazla değişmiyor. Bağış usulü uyarınca, işin içine Tanrılara sunulacak bir armağan girdiğinde, kazanç fazlasıyla artar. Koca bir halkı peşinden sürükleyebilecek en kolay idealardan biri haline gelir. Karnı aç olsa bile sevinir garibanlar. Açılışına Sokrates kurban edilmesi de cabası.

Ama, bunlara şaşırmayıver sayın izleyici. Neler gördük, neler duyduk din adı altında yapılan. (Bknz. Keep Sweet, Pray and Obey) Nelere tahammül ettik, inançlarımız uğruna. Nasıl kandırıldık, inançla dönen diller tarafından. Kimilerinin cebi dolarken bu uğurda, kimileri son lokmasını hibe etti. Kimileriyse canından oldu. Olurda üşenmez isen bak yakın tarihe, öyle uzaklara gitmene de gerek yok. Ya da basitçe televizyonu aç yeter. Ama tek bir şartı var anlamanın, at gözlüklerini çıkararak bakman gerek.

Vermek istediğimiz mesajları yerli yerine ulaştırarak, sözlerin olması gerektiği hale dönüşmesine izin verdik. Şimdi sizleri çok bunaltmadan ekibin yorumlarına bırakalım.

Söyleyişi

3 Maymun

Ekip kibarca Tiyatro Merdiven’in atölyesinin bulunduğu Hasköy’e davet etti beni. Mahalle içinde, Selçuk ve Handan çifti aynı binada yaşıyor. Çok sıcak bir ortam. Murat ve Filiz Bingöl Akgül’de katıldı söyleşiye görüntülü olarak.

Soru: Oyunun ortaya çıkış hikâyesinden bahsedebilir misiniz biraz? Özellikle bilinenin arka planına geçme fikri nasıl ortaya çıktı?

Üç Maymun Ekibi: Sokrates’i oynamak istiyorduk ve özellikle insanların artık soru sormuyor oluşu bizi rahatsız ediyordu. Soru sormama halini değiştirmek istedik. Emin’in aklına Sokrates’in arka planını yazalım gibi bir fikir geldi. “Burada bir şey dönüyor ve her dönemde benzer şeyler oldu. Ama Sokrates’i göstermeyeceğiz.” şeklinde düşünüyordu. Fikri çok beğendik, ama Sokrates’i bir şekilde canlandırmak göstermek istedik. Bu sebeple Meletos ile savunma atışmasında yer verdik. Böylece kendisine selam vermiş olduk.

Soru: Oyunun adı Üç Maymun (ve bu benim oyuna gelmeden önce en ilgimi çeken kısmı oldu) olmasının sebebi nedir?

Üç Maymun Ekibi: Buradaki atıf halk tarafından görülmeyen, duyulmayan ve konuşulmayandan ziyade; bir zümrenin onlara göstermemesi, duyurmaması ve dolayısı ile onları konuşturmaması adına kurulu. Tabii burada görmenin, duymanın ve konuşmanın da ağır bir sorumluluğu mevcut.

Soru: Oyunda tüm karakterlerden fazlasıyla etkileyici. Fakat, Theodote başlı başına bir hikâye. Aralarında en dürüstü demek üzereyken, tüm bu olanların farkında olmasına rağmen son ana kadar aslında yaptıkları sadece söylemlerinden ibaret. Bu konuda görüşleriniz nelerdir?

Üç Maymun Ekibi: Theodote erginlenme sürecini biliyor ve sonuçlarına katlanmış oluyor. Üç Maymun’un yapmış olduğu her şeyin farkında. Bunlara rağmen ve sorumluluğu ile yaşıyor.

Soru: Oyunun bazı kısımlarında hoparlörden sesler geliyor. Maalesef iki kez izlememe rağmen bu sesleri tam alamadım. Sanırım ses sistemi sorunları ile karşılaştınız. Bu sorunlarla bir daha karşılaşmamanızı umarak, acaba oradaki seslerin ne olduğunu anlatabilir misiniz?

Üç Maymun Ekibi: İlk blackout halkın ayaklanmasını betimleyen natural bir kaos gürültüsü. Aslında hafif çıkıp yükseltmek ve sonunda inletmesi bekleniyordu. Eğer teknik arızalar olmasaydı. Burada müzikâl kalitesi olan bir ses yerine, gerçekte olabilecek olan bir karmaşa sesleri vermeye çalıştık. İkinci blackout ise Sokrates’in metalik zincir sesi ve mahkumiyetini tanımlıyor.

Soru: Özellikle oyunun başlarında sahneler, duruşlar, susuşlar biraz uzun geliyor. Sonrasında ise çok yerinde bir gerilime dönüşüyor. Anytos’un düşünürken sessiz bir şekilde dolaşması, uzun sessiz bekleyişleri ile devam ediyor. Bununla ilgili özellikle bir çalışmanız oldu mu?

Üç Maymun Ekibi: Anytos’un çizmeleri dahil olmak üzere, yürüyüşü ile birlikte diğerlerinden daha büyük yaptırım gücü var. O yürürken etraftakiler susuyor. Aslında ciddi bir gerilim yükleniyorlar. Tüm kontrol onda ve tüm ekibin sırlarına hakim. Diğerlerine şu mesajı veriyor, ben istediğim kadar ileri gidebilirim. O düşünürken uzun boşlukları tamamen bu dış çerçeve üzerinde kurduk.

Soru: Son sahnede yeleklerinizde bir simge var. Bu simgenin anlamı nedir acaba? (Sokrates çoktan ölmüştür ve üç yıl geçmiştir.)

Üç Maymun Ekibi: Özellikle ölen kişi tanınmış biri ise, cenazelerde ve anma törenlerinde ölenin fotoğrafı takılır yakalara. Bu fotoğraflar siyah beyaz olur genelde. Daha önce çocuklar için kelebek veya uğur böceği resimleri görmüştük. Tüm yaptıklarına rağmen bu üç karakter pişmiş bir şekilde anma töreninde de en öndeler. Cinayeti bizzat işleyenler kendileri. Aslında parlak kıyafetler ve beyaz parlak bir urgan simgesi ile bu ekip bir kutlama havasında.

Soru: Tiyatro aslında bir sembolizm sanatı olmakla birlikte; kostümler çok modern gözükmekte. Acaba kostümlerde özellikle bu şekilde seçimin yapılmasının bir sebebi var mıdır? Örneğin; ayakkabılar tamamen günümüz ayakkabıları.

Üç Maymun Ekibi: Dönemi anlatan kostümler ile bir döneme sıkışmak istemedik. Bu emsal hikâye, dünde oldu, bugünde oluyor ve yarında olmaya devam edecek. Kostüm Anytos gücü simgeleyen, Meletos süs ve yapmacıklığı simgeleyen, Lycon sıkı sıkıya kapanmış kostümler giymiş durumda. Theodote ise erginlenme öncesi ve sonrası farklı ağırlıkta kıyafetler giyiyor. Dönemsel olarak ise Antik Yunan’la kısıtlı değil bu karakterler. Simgelerin, tarih sınırlaması olmayan bir hale getirmesini istedik oyunu.

Soru: Oyunun birkaç yerinde soru işaretleri mevcut. Anytos, isyanın olduğu sırada bir süre gecikmeli geliyor ve halletmesi gereken işleri olduğunu söylüyor. Ama gerisinde anlatmıyor bunu. Zira, oyun finali de bir miktar açık bitiyor. Bunları yapma sebebiniz nedir?

Üç Maymun Ekibi: Bazı kısımları seyirciye bırakmak istedik. Bir giz gibi gözükse de yoruma açık kısımlar mevcut. Günümüzden çok fazla çıkarım yapabilecek insanlar bu oyunda ve bu şekilde bazı kısımlarda ise istedikleri sonu ya da hikâyeyi düşünebilirler. Oyun sonunu özellikle bu yüzden sonradan değiştirdik. Karşılıklı tehditlerin sonucunda Lycon ya da Theodote’un birbirlerine karşı kazanabileceğine dair bir kanıt bırakmadık.

Üç Maymun

Tüm ekibe çok teşekkür ediyorum. Çok nazikçe karşıladılar beni. Kibarca ve içtenlikle uzun uzadıya yanıtladılar sorularımı. Kendi aralarında iletişimlerinin çok kuvvetli olduğunu görmek ayrıca etkileyici. Hayli sıcak bir ortam kurmuşlar kendilerine ve devamında başarılar diliyorum.

Kapanış

Son zamanlarında geçen diyaloglardan anlıyoruz ki, Sokrates artık ölümü arzulamaktadır. Onu maddi çıkarları uğruna ölüme mahkum edenlerin aksine, maddi ve bedensel çıkarların onu engellemesi sebebi ile bedeninden uzaklaşmak ister. Dolayısı ile yapabileceği en iyi felsefeyi aslında bedeninden koptuğunda yapacağını iddia eder. Oyunda buraya şahane bir gönderme yaparak Sokrates’in kendi ölümünü planladığına değiniliyor. Görünen o ki, kötüler kaybetmiyor ve aynı zamanda kazanamıyorlar.

Üç Maymun; beklenenden çok daha fazla mesaj içeriyor. Fazlasıyla emek var içinde. Kalanını gidip izleyerek alabilirsiniz. Platon’un aktarımı ile Sokrates’in ağzından ölmeden hemen önceki cümlesi ile biz burada bitirelim: “Artık ayrılma vakti geldi çattı, ben ölmeye, sizler de yaşamlarınızı sürdürmeye gidiyorsunuz. Hangisinin daha iyi olduğunu sadece tanrı bilebilir.”

Kaynakça

  • Sokrates’in Savunması: Euthyphron, Apologia, Kriton, Phaidon- Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi.
  • Gılgamış Destanı-Jean Bottero.
  • https://en.wikipedia.org/wiki/Chiton_(garment)
  • https://en.wikipedia.org/wiki/Cronus
  • https://dunyalilar.org/uc-maymunun-hikayesi.html/#:~:text=%C3%87ok%20eski%20zamanlarda%20bir%20da%C4%9F%C4%B1n,maymun%20krall%C4%B1%C4%9F%C4%B1%20da%20felakete%20u%C4%9Frarm%C4%B1%C5%9F.

Fırat Ağırkaya

Merhaba. Kendi kendime “Ben kimim ve nasıl tanımlanmak istiyorum?” diye sorduktan sonra, cevabın hayli zor olduğuna karar verdim. Mesleğim, doğduğum yıl ya da okuduğum üniversite gibi bilgiler yerine beni ben yapan özelliklerimden bahsetmek daha doğru olacak. Büyük çoğunluğu roman olmak üzere sürekli okumaya, sıkça tiyatro izlemeye ve ara sıra yazmaya çalışıyorum. Kısa hikayeler, roman, kısa film, animasyon ve tiyatro senaryoları yazma konularında çalışmalar yapıyorum. İçime yöneldiğim zamanlarda çeşitli müzikler dinleyerek kendimi yazmaya veriyorum. Yazılarımda, daha çok yer altı ve sarkastik toplum eleştirileri yapıyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir