Kadın

Sezen Aksu: Dengemi Bozmayınız!

Sezen Aksu üzerine konuştuğum yazım sizlerle…

Hani bazı zamanlarda insanın kafasında sürekli bir şarkı döner durur. İşte Turgut Uyar’ın “Tel Cambazının Tel Üstündeki Durumunu Anlatır Şiir” adlı şiirine getirdiği eşsiz yorumuyla Sezen Aksu’nun Denge‘si aklımda:

Sizin alınız al, inandım
Sizin morunuz mor, inandım
Tanrınız büyük amenna
Şiiriniz adam akıllı şiir
Dumanı da caba…

O sırada sahilde turluyorken karar verdim kendisi hakkında yazmaya. Fakat bu kararımı birkaç kez süzgeçten geçirmem gerekti. Öyle ki üstüne milyon tane söz söylenmiş ve dünyaya mal olmuş bir kadından bahsediyoruz. Hal böyle olunca, bunlar üzerine “ben ne ekleyebilirim ki” diye düşünürken kendisinin resmi sitesinde dolanıyordum ve hakkındaki birçok arşive göz atma fırsatı buldum.

Evet, gerçekten de üstüne çok şey yazılmıştı Sezen Aksu’nun. Onu kaleme almak o kadar kolay olmayacaktı… Ama vazgeçmeye de niyetim yoktu!

Yalnızca sesiyle, yazdığı sözlerle değil; toplumsal sorunlara göz yummayan ve kulak kapamayan tarzıyla “sanatçı” olmanın hakkını veren, fildişi kulede değil de adeta kuyuda yaşayan Sezen Aksu’nun Kazan Kadın‘da mutlaka yer alması gerekiyordu. Tabii hepsinden önemlisi, henüz 70’li yıllarda “aykırı” bir kadın olarak var olma çabası ve zaferi nedeniyle…

Lafı uzatmadan, hep beraber nasılına bakalım isterim.

Cüce Bela ya da Bela Çocuk

Evet, bu tanımlar henüz küçük yaşlarında Sezen Aksu’ya yakıştırılan bazı nitelendirmelerden. Anlayacağınız o ki, daha küçük yaşlardayken “aykırı” ruhuna dair sinyalleri vermiş sanatçı. Üstelik öğretmen bir anne-babanın çocuğu olmasına rağmen.

Temmuz 1954’te Denizli’de dünyaya geliyor, tam adıyla Fatma Sezen Yıldırım. Bir süre sonra tayinleri nedeniyle İzmir’e yerleşiyor Yıldırım ailesi. Dans, tiyatro ve sanatın birçok türüne olan merakı da bu yıllarına dayanmakta sanatçının. En büyük hayali ise bir gün dansöz olmakmış. Anlaşılan o ki Sezen Aksu konserlerinin ayrılmaz bir parçası haline gelen ve çok konuşulan dansları da bu hayalinden miras.

Tabii aynı yaşlarda müziğe duyduğu yoğun ilgiyi de es geçmemek gerekir. Ajda Pekkan’ın Saklambaç parçası dilinden düzmezmiş kendisinin. Arkadaşları da sesine hayran kalırmış. Öyle ki lise çağına geldiğinde Devlet Konservatuarı şan bölümü sınavlarına girmesi, müziğe olan ilgisinin ağır bastığını gösteriyor. Fakat sınavları başarıyla geçmesine rağmen, babası Sami Bey kızının önce meslek sahibi olması konusunda ısrarcı olmuş.

Böyle olsa da Sezen’in müziğe olan tutkusu hiç bitmiyor. 1970 yılında Ajda Pekkan’ın jüriliğini yaptığı bir ses yarışmasına katılıyor. Yarışmadan altıncı olarak ayrılan sanatçı için bu sonuç çok üzücü oluyor. Kızının duyduğu üzüntü üzerine Sami Bey, Rüştü Şardağ’dan dersler aldırmaya başlıyor Aksu’ya… Hocasına söylediği ilk şarkı ise Müzeyyen Senar’ın nadide parçası “Unutturamaz Seni Hiçbir Şey”.

Bu sırada lise hayatı devam ederken son sınıfa geldiğinde 5 dersten kalıyor sanatçı. İlk evliliği de bu yıla denk gelen 70 yılında gerçekleşiyor. Kısa süren evliliğin ardından azmediyor ve tüm derslerini başarıyla veriyor.

“Haydi Şansım” Diyor…

Sezen Aksu

Liseden mezun olur olmaz çalışma hayatına atılıyor. Bir süre PTT’de şehirlerarası telefon işlerine bakıyor. Yaklaşık altı ay sürüyor santral memureliği. Zor olduğu kadar bir o kadar da keyifli iş olduğunu ve güzel dostluklar kurduğunu belirtiyor Hey’e verdiği röportajda.

Diğer bir yandan da üniversite sınavına hazırlanıyor ve 73 yılında Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ne yerleşiyor. Tam da baba Sami Beyin kızı için düşlediği “gerçek bir mesleğe sahip olma” ideali gerçekleşecek derken, bir yılın ardından üniversitede tanıştığı jeoloji asistanı Engin Aksu ile evlenme kararı alıyor Sezen. Bu kararına üniversiteyi bırakma fikri eşlik ediyor.

Nihayet 75 yılında “Haydi Şansım” diyerek ilk 45’liği ile müzik dünyasına giriş yapıyor sanatçı. Ancak plak haberi olmadan Sezen Selenay adı ile piyasaya sürülüyor. Beklentileri karşıladığı da pek söylenemez. Bu olayın ardından bir süreliğine İzmir’e dönüş yapıyor. Burada bir gazinoda sahne almaya başlıyor. Ne yazık ki, yine istediği sonucu alamıyor.

Bunun üzerine Engin Aksu’nun arkadaşları ile beraber önce sadece jimnastik hizmeti veren, daha sonrasında yanına güzellik hizmetleri eklenen bir salon açıyor. Fakat şansı bir türlü yaver gitmiyor ve işletme batıyor.

İstanbul’a Dönüş Vakti, Bu Kez Şans Aksu’dan Yana

Minik Serçe

İstanbul’a dönüş yapan sanatçı kendisini tek ciddiye alan kişi olduğunu öne sürdüğü Atilla Özdemiroğlu ile tanışıyor. Bu tanışmanın ardından şarkı sözlerinin kendisine ait olduğu ikinci 45’liği Kusura Bakma ile muhteşem bir dönüş yapıyor.

77 yılında ise doktora eğitimi için Kanada’ya giden eşi Engin Aksu ile ayrılma kararı alıyorlar. Aynı yıl, “Kaybolan Yıllarım” diyor Sezen Aksu ve şarkısı için şunları ekliyor:

“Genellikle güzel günlerle dolu bir ilişki sona ereceği zaman, eğer büyük olaylar olmamışsa iki taraf da iyimser bir havayla işi kopartmak ister. Ama bu hiçbir zaman olmaz. Kaybolan Yıllar’da bunu dile getirmek istedim.

Bir yılın ardından ise Serçe albümünde yer verdiği Minik Serçe parçası ile gönüllerde taht kuruyor. Ve sanki bu parçayla yeni aşklarının, yeni şarkılarının ve dostluklarının haberini veriyor dinleyenlerine:

Ümitlerime geliverdi ilkbahar
Gözlerimde bahar sevinci var
Bir başka mutluluk müjdeliyor sanki çiçekler
Yeni açan tohum yeşeren toprak ve ağaçlar

Aynı yıl Günaydın’a uzun bir röportaj veriyor. Her zamanki gibi tüm dürüstlüğü ve samimiyeti ile… Ağzında sigarası, başında tülbendi, vitrinin tozlarını alırken verdiği pozlar eşliğinde… Üstelik yalandan yapmıyor bunu, eşsiz şarkı sözlerini gündelik işlerle uğraşırken kaleme aldığından… Anlayacağınız “neyse o olan” ender insanlardan kendisi. İşte farkını da böylelikle ortaya koyuyor Sezen Aksu.

Üç Büyük: Aysel Gürel, Onno Tunç, Sezen Aksu

Nihayet 80’li yıllarla beraber üç büyük bir araya geliyor: Aysel Gürel, Onno Tunç ve Sezen Aksu. Üçlünün bir araya gelmesiyle beraber, hala ilk günkü tazeliğini koruyan ve 90’lı yıllara uzanan birbirinden eşsiz parçalar ortaya çıkar: Firuze, Sen Ağlama, Git, Beni Unutma, Vazgeçtim, Seni Kimler Aldı… Ve Uzay Hepari’nin de dahil olduğu bu ortaklıkla beraber Küçüğüm ve Masum Değiliz gibi iz bırakan daha nice şarkı…

Tabii bu şarkıların yanı sıra, Onno Tunç ile Sezen Aksu aşkı da damga vuruyor döneme. Ses getiren ve unutulmayan şarkıların birçoğu da ikilinin aşklarından miras kaldı bizlere. İlişki bir noktada sonlandı sonlanmasına… Fakat bu son nihai bir son değildi. 94 yılında bir kaza sonucu Hepari’nin apansız ölümünün ardından tekrar bir araya geldi ikili.

Bu döneme ikili yalnızca şarkılarıyla değil, 90’lı yıllara damga vuran birçok isme el uzatmaları ile de iz bıraktılar. Sertab Erener, Harun Kolçak, Levent Yüksel, Aşkın Nur Yengi, Yıldız Tilbe, Işın Karaca, Zerrin Özer… Bununla beraber, Sezen Aksu meslektaşı Nazan Öncel‘e de eşlik etti aynı senelerde… Birlikte Erkekler de Yanar ve Bırak Seveyim‘i seslendirdiler.

Vedalar, Yeni Şarkılar…

sezen Aksu

Hepari’nin ölümüyle sarsılan Sezen Aksu üç yılın ardından bir kayıp daha verdi. Bu kez fırtınalı aşk sürdürdüğü ve aynı zamanda yol arkadaşı Onno Tunç gözlerini yummuştu hayata… Uzay Hepari için Yas parçasını kaleme alan sanatçı, bu kez biricik aşkı Tunç için oynattı kalemini ve geriye Şimal Yıldız‘ı kaldı:

Sen kalbimin zarif efendisi
Hayatımın kıymetlisi
Hey uzun yol arkadaşım
Şimal yıldızım, neredesin?

1998 yılında çıkardığı Adı Bende Saklı albümünün içinde yer alan parçalardan biri yalnızca Şimal Yıldızı… Bu yazıyı yazmamın arkasındaki itici güç Denge ve Erkek Güzeli, Tutuklu, Ben Sevdalı Sen Belalı gibi daha nice parça bulunuyor albümde.

Bir senenin ardından söz ve müziği yine kendisine ait olan Sarı Odalar teklisiyle selamladı dinleyenlerini. Ve tekrar bir sene es aldıktan sonra araya, bir milyona yakın satan Deliveren albümü çıktı piyasaya. Dinleyenleri sorgulanmalar yumağına çeken ve “Ben bu dünyayı, anlayamadım, Niyetlendim de altından kalkamadım” dediği Keskin Bıçak, “A benim avanak arızalı arsız gönlüm” dediği Kahpe Kader, yeni umutların habercisi Hoş Geldin, rakı masalarının vazgeçilmezi Yine mi Çiçek ve çok daha fazlası yer aldı albümde. Elbette tüm albümlerinden burada söz etmek mümkün değil sanatçının. İlgililer kendisinin albüm arşivine buradan ulaşabilirler.

Şimdi gelelim toplumsal sorunlar karşısında hiçbir zaman sessiz kalmayan Sezen Aksu’ya…

Sezen Aksu ve Ayrılmaz Parçası: Farkındalık

“Sezen Aksu” denilince usta bestekârlığı, eşsiz sesi ve “aykırı” kişiliğinin yanına “duyarlı” ruhunu da eklemek gerekir işin içine. Aksi halde çok büyük haksızlık edilir kendisine. Sanatçı çıkışı yakaladığı zamanlardan bu yana hiçbir zaman sessiz kalmadı etrafında olup bitenlere…

86 yılında “Ünzile” diyerek “küçük kız çocuklarının evlendirilmeleri” meselesine meydan okudu. Kız çocuklarına karşı duyarlılığı bununla sınırlı kalmadı. Kızların okutulması noktasında birçok projeye destek verdi sanatçı. Kardelen bu projelerden biriydi…

Bunun yanı sıra 2014 yılında kadına şiddet noktasında da farkındalık yarattı sanatçı Kız Leyla parçasıyla… O yazdı, Sertab Erener yorumladı şarkıyı. “Kız Leyla, ayağa kalk hemen” diyerek yaşanan acı olaylara ayna tuttu iki sanatçı:

Kiminin kocası, kiminin amcası
En sevdikleri yani sözün kısası
Aldılar sıcacık uykularından
Attılar dere yataklarına gece yarısı
Ne kıyanlar bildi ne kıyılanlar
Erkek yasası

Etnik köken sorunu karşısında da hiç yorulmadan hep “BARIŞ” dedi Aksu… 2002’de çıkardığı “Şarkı Söylemek Lazım” adlı albümünün peşine “Türkiye Şarkıları” adını verdiği konserler dizisini başlattı. Hedefi Türkiye’deki tüm dil ve medeniyetleri bir araya getirmekti. Böylelikle barışı salık veriyordu sanatçı. Rum, Ortodoks, Ermeni ve Musevi korolar eşliğinde verdi konserlerini… Farklı kökenden toplulukları sahnesine çıkardı, herkese alan açtı sahnesinde…

2007’de acımasızca katledilen Hırant Dink’in anısına “Güvercin” döküldü satırlarından ve dudaklarından:

Bir daha açar mı karanfil korkusuz?
Bir daha uçar mı güvercin şehirde?
Yalancı güneşli bir ocak
Mübarek cuma gününde

Tabii 95 yılından bu yana cinayetlere kurban giden yakınlarının faillerini arayan Cumartesi Anneleri için de 96 yılında Cumartesi Türküsünü yazmıştı sanatçı:

Kemiğim etim kapı önlerinde
Can kayıp can kayıp
Allah’ım bu nasıl dünya
Bu nasıl ayıp

Pandemi döneminde ise “müzik hiç susmasın” diye genç müzisyenlere şarkılarını ücretsiz olarak kullanıma açtı Sezen Aksu… Tüm bunların yanı sıra Tema’ya yaptığı binlerce fidan bağışlarıyla ve hayvanlara olan sevgisiyle doğa dostu bir insan olduğunu da ortaya koydu her defasında…

İyi ki Varsın Sezen Aksu…

Sezenaksu

Bildiğiniz gibi, çok ses çıkaran insanlar sevilmez çoğunluk tarafından… Hele ki bu insan “uyandırma” misyonu taşıyorsa hemen karalama kampanyaları başlar hakkında. Sezen Aksu da dik duruşu, tavrı ve aykırılığı ile “rahatsız” etti her daim birilerini. Fakat söz konusu kişi Sezen Aksu! Boşuna “beni delirtmeyeniz” dememişti herhalde… En son “Sen beni üzemezsin, dilimi ezemezsin, ben herkesim” diyerek “dini değerlere saygısızlık ettiği” iddialarına son noktayı koymuştu kendisi… Tatlı ve bir o kadar sivri diliyle…

Ben de kendisini delirtmemek gerektiğinin altını tekrardan çizerek Denge ile başladığım yazımı yine Denge ile noktalamak istiyorum:

Kaynakça

http://www.sezenaksu.com.tr/tr/press/press_clippings/1970_1979

https://www.kralmuzik.com.tr/biyografisi/sezen-aksu

https://tr.wikipedia.org/wiki/Sezen_Aksu

Ahsen Kurtuluş Bilir

Felsefe ve Sosyoloji mezunuyum. Mezun olduktan sonra; Çocuklar için Felsefe (P4C), Akıl ve Zeka Oyunları Eğitmeni, İçerik Editörlüğü alanlarında sertifikalar aldım. Kendimi şöyle tanımlıyorum: Araştırıyor, Okuyor, İzliyor, Düşünüyor ve Yazıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir