Sanat

Rene Magritte: Aşıklar’ın Tinder Eşi

Rene Magritte, modern sanatta yüzleri gizlemesi ve tüm figürleri imgeye dönüştürmesi ile tanınan bir ressam. 1898 – 1967 yılları arasında yaşayan ve yaşamının en kıymetli zamanlarını üreterek geçirmekten çekinmeyen bir adam. Bu yazımda René’nin 1928’de bitirdiği Aşıklar tablosunu milenyumu baz alarak inceleyeceğiz.

The Lovers

Modern sanatın en sevdiğim yanı her bir eseri kendi düş gücümüz, deneyimlerimiz ve yaşantımız doğrultusunda yorumlayabilmemiz. Bence bu durum modern sanatın ve altındaki tüm sanat hareketlerinin ve dönemlerinin en değerli yüzünü oluşturuyor. Sunulan bu özerklik ise izleyiciyi, üreticiden ayırarak bambaşka bir konuma taşıyor. Her ne kadar sanat tarihinde süregelen sanatın kim için olduğu tartışması farklı perspektiflere sahip olsa da her eser, farklı dönemlerde farklı şekilde yorumlanmaya açıktır. Dolayısı ile bu da bahsettiğim özerkliği sağlayan en temel unsurdur.

Farklı dönemlerde yorumlanan klasik eserler sadece sözel bir anlatış ile yeni kapıları aralamaz. Yeni sanat akımları, yeni nesil sanatçılar ve sanatın içinde asla bitmeyecek olan bozma – anlam kaybı ve eleştiri; esere yeni bir anlam yükler. Yüklenen bu anlamdan sanatçı memnun olmasa bile artık eserin kontrolü onun elinde değildir. Burada ne anlatmak istediğimi Rene Magritte’nin eseri ile göstermek isterim. Aşıklar (orijinal adı ile The Lovers) tablosunda Rene Magritte’nin ne anlatmak istediğinden biraz bahsedelim.

Rene Magritte’nin neredeyse tüm resimlerinde, figürlerin yüzleri bir kumaş ile örtülüdür. Eğer kumaş kullanmamış ise farklı imler ile yüzleri kapatmayı tercih etmiştir. Sonuç olarak sanat tarihinde “Magritte İmzası” diyebileceğim bu yöntem ile kendini soyutlamayı ve eserlerine farklı görünümler kazandırmayı başarmıştır. Çoğu figürünün yüzünde yer alan beyaz kumaş sanatçının geçmişinde önemli bir yer kaplamaktaydı. Bir kazada kaybettiği annesini son gördüğünde, yüzünde beyaz bir kumaş ile bulunmuştu. Ancak yaşanan bu trajediyi sanatının en önemli imzası haline getirmesi ise Magritte’nin gücünü geri alma yöntemi olduğunu söyleyebilirim.

Çoğu sanatçı gibi trajedilerden, acılardan ve bunların sebep olduğu sancılardan beslenen René, Aşıklar tablosunda bizlere ne anlatmak istiyordu? Nereye götürmek istersek bizim ile gelebilecek olan bu tablo, bugüne dek gördüğüm, inceleme yaparken esnek davranılabilecek resimlerden biri. Sadece döneme göre yorumlama değil, ilişki türlerine göre de yorumlanabilecek olan Aşıklar, milenyumun ne halde olduğunu anlatmak için de bize yardımcı olabilir.

1920’lerden Bugüne İlişkilerde Perdeleme

Rene Magritte
Rene Magritte

Rene Magritte’nin Aşıklar tablosu ile ilişkiler hakkında anlatmak istediği birçok şey var. Genellikle arzuların sınırlandırılması ve -ne yazık ki büyük bir klişe olarak- “aşkın gözleri kör etmesi” gibi yorumlarla anlatılan bir resim bu. Fakat basmakalıp yorumlardan uzakta büyük bir özgüven ve zeka ile hazırlanan Aşıklar’ı anlatırken bu kadar basit davranmamalıyız.

René’nin resimlerini incelerken izleyiciyi yoran en büyük unsur, gizemlerin peşinden giderken nereden başladığımızı unutmak. Geri dönmenin de çoğu zaman zor olması nedeni ile birçok izleyici Rene Magritte tablolarında temkinli yorumlarda bulunmayı tercih eder. Bilinmeyeni ürettiği hakkında birçok yorum bulunan Magritte, tarihe geçen kendi sözleri ile de “gizem yarattığının” altını çizmektedir.

İlişkilerin içine gizlenen bireysel olma hali ile bireysel kalabilme zorluğu belki de Aşıklar’ın dinamizmini etkileyen ironilerden biri. Aşıklar’ın birbiri ile olan iletişimleri, birbirlerini görme ve duyma biçimleri kendi dünyaları kadardır. Ne olur ise olsun arada kalan gizemlerin, dürtüklenen merak duygusunun arzu üzerindeki etkisi reddedilemez.

Dolayısı ile Rene Magritte de resimlerinde buradan yola çıkıyor. İzleyici yaratılan gizeme odaklanırken düşünmeye ve sorular sormaya başlıyor. Bir süre sonra ise sorulan ilk soru, atılan ilk adım, unutuluyor ve
geri dönmek de burada zorlaşmaya başlıyor. Matematiksel bir yerden duygulara yaklaşan ve belki de yüzyıllardır uygulanan “aşk taktikleri” klişesinin temeli olan “gizemi” en iyi kullanan sanatçılardan biri René.

Oh René, “It’s a Match!”

Rene Magritte
It’s A Match! Butcherbilly.

Her şeyden önce Rene Magritte’nin yarattığı gizem ve ilişkilere olan bakış açısı oldukça belirgin. Biraz da yukarıda bahsettiğim sanatın bozulma, değiştirilme ve eleştirilme esnekliğine yeniden dönelim. Rene Magritte’nin 1928 yılında kavuşamama, hasretlik ve dürüstlük gibi temelde romantizmi vurgulayan Aşıklar’ı 21. yüzyılda yeniden resmedildi.

Bu yeni anlatıma ise Redbubble’de yer alan “butcherbilly” adlı sanatçı ile ulaşıyoruz. (Burada bir parantez açıp eser ile ilgili büyük bir kaynak sorunu olduğunun altını çizmek istiyorum. Dijital alanda birçok üretimi ile karşılaşılan bu anonim ismin asıl kimliğine dair bir bilginiz var ise benim ile iletişime geçmekten de çekinmeyin lütfen). Yeni tasarım incelendiğinde Aşıklar’ın üzerine “like” butonu eklendiği ve fona ise “It’s a Match” yazıldığını görüyoruz.

Araştırma yapmadan önce The Lovers’ten tam da bu eksende bahsetmeyi planlıyordum. Redbubble’de bu çalışmayı görünce çok mutlu oldum. Rene Magritte, üzgünüm… Sen ne anlatmak, değerli bulduğun neyi eleştirmek istediysen burası artık eskisi gibi değil. Artık birbirimizi görüp, anlayıp, kendi dünyamızda yer açmak için hiçbirimizin zamanı yok. Bakıyoruz, konuşuyoruz ve hatta hafif yana doğru da kayıyoruz ama tamamen yerleşilmesi için değil. Öyle üstünkörü, ayaküstü uğramalık bir yer açıyoruz. Zamanımız kısıtlı, hayatımızda yer yok, düzenimizi bozamayız.

Hoş bulduk milenyum! Tüm yalnızlığımız ile biz geldik. Kendimizi değersizleştirmemiz ile, gerçek iletişimden kaçınmamız ile, yok olmakla var olmak arasında kuramadığımız dengeler ile biz geldik. Mendil düşürme dönemleri bitti, sosyal alanlarda tanışmalar da. Geriye de yalnızlara bir şekilde umut vadeden yeni nesil Aşıklar kaldı; it’s a match!

Sanat Eseri Görünce Akla Tinder Gelir Mi?

Gelir. Tek ve hızlı bir yanıt. Yukarıda bahsetmiştim dönemler ve deneyimler sanat eserlerini nasıl yorumlayacağımızı belirleyen asıl etkenler. Realist tarzda veya hiper gerçeklik seviyesinde üretilmemiş her eseri kendimize göre yorumlayabiliriz. Çünkü izleyici olarak bu güce sahibiz. Düşünsenize klasik Aşıklar’ın karşısındasınız ve yanınıza bir yetkili (!) gelip “Hayır, bu sanat eserine bakıp Tinder’i düşünemezsiniz” diyor. “…çünkü bu bir sanat eseri, onu ucuzlatamaz ve böyle isimler ile kullanamazsınız. Onu sadece terimler ve romantik bakışlar ile karşılayıp yüceltmeniz gerekir!”

Böyle bir olay yaşansaydı, ilk tepkim kahkahalar ile gülmek olurdu sanırım. Doğrudan bu cümleyi bir müze müdürünün, küratörün, sergi görevlisinin ve hatta sanatçının dahi kurmaya hakkı yoktur. Sanatın hala muhafazakar bir bakış açısı ile korunmaya çalışılması ne yazık ki onu güvenli bir hale getirmiyor. Burada durup belki de şunu sormak lazım; Rene Magritte, 21. yüzyılda insanların bir uygulama üzerinden tanışacaklarını öngörseydi ya da bilseydi, yine de Aşıklar’ı resmeder miydi? Bu soru beni inanılmaz keyiflendirdi.

Birbiri ile çok ilgisiz görünen unsurların bir araya gelmesi ile ortaya absürt ama eğlenceli fikirlerin çıkışı beni her zaman güldürmüştür. Sürrealizmin dönüp durduğu alanda bu değil midir? Sanatı sürekli beyaz duvarlara ve fularlara sıkıştıran akademiden sıyrılmamız gerektiğine inanıyorum. Çünkü sanat sürekli ciddi meselelerden konuşamaz. Takım elbiseler giyip (Rene Magritte’nin erkek figürüne dikkat) karşımıza burnu havada bir şekilde dikilemez. Sanatı, yüksek mertebelere çıkaran da onu altın yaldızlı çerçeveler içine sıkıştıran bizleriz. Sonra bunu anlamadığımızı söyleyen de. Tabii ki sanat eseri günümüz şartlarına göre anlam değiştirebilir. Buna göre de eleştiriler yeni neslin dili ile yazılabilir. Ancak bildiğim kadarıyla bu özerkliği reddedecek bir mevzuat henüz yok.

Hangi Eser Gerçeği Yansıtır?

Rene Magritte’nin orijinal Aşıklar’ı mı yoksa Redbubble’deki anonim sanatçının eserleri mi? Sürrealizm temelinde üretilen bir resim için “gerçeği yansıtmaktan” bahsedilebilir mi? Açıkçası sanmıyorum. Sanatın içindeki gerçeklik (realizmden bahsetmiyorum) kişiye özel kalmalıdır. İsterseniz Rene Magritte’nin eserine bakın ve travmaları olan o küçük Magritte’yi düşünün. Sonra ilişkilerde güven problemi yaşadığına, annesinin ölümünden etkilendiğine (ki Magritte bunu her zaman reddeder) ve ilişkilerde dürüstlüğe önem verdiğine değinin.
Şimdi yanınıza birilerini daha alın ve duygusal ilişkilerin neden insanlar için bu kadar önemli olduğunu
tartışın. Ortaya hangi soru çıkar ise çıksın ya da nasıl bir anlam ararsanız arayın. Bu, baktığınız eserin etkisi olacaktır. Siz, bir izleyici olarak; neyi tartışmak, neyi irdelemek istiyorsanız -ve eğer sanat eseri de yoruma biraz açıksa- size bunu altın bir tepside sunacaktır.

Ya da anonim sanatçı gibi düşünün. Şahsen üniversitenin ilk yıllarında Aşıklar’a baktığım zaman ile aradan geçen 7 senenin ardından şu an daha çok Redbubble tarzı ile eseri görüyorum. Sadece Rene Magritte’nin Aşıklar’ına bakarken bile birbirinden farklı onlarca ilişki yorumu duymanız mümkün. Bunun sebebi ise Magritte’nin eseri büyük bir ustalık ile hazırlamış olması. Fonun sadeliği, figürlerin betimlenmesi, yaratılan gizem ve açıklık herkesin kendi deneyimlerinden yola çıkarak yorumlamasını sağlayan anahtarlar.

Hepimiz kendi hayatımızın anahtarlarına sahibiz. Dolayısıyla bir tabloyu yorumlarken kendi cebimizdeki anahtarları kullanıyoruz. Ayrıca onların açtığı kapılardan giriyoruz. Rene Magritte’nin de eserlerinde yakalamak istediği esneklik buydu. Çünkü sanatı nasıl istersek öyle kullanabiliriz. Her zaman nihai amaç olarak kullanmak, akademinin istediği şekilde yorumlamak ve çerçevenin içinde kalmak zorunda değiliz. Bize iyi hissettirecek bir araç olarak kullanmak, daha esnek yorumlarda bulunmak ve tekdüzeliği de tercih edebiliriz. Bu yüzden sanat, sanat.

Sevgilerimle.

Kaynakça

  1. https://www.redbubble.com/i/poster/Swipe-Right-by-butcherbilly/32084401.LVTDI
    Erişim Tarihi: 26.03.2022
  2. https://www.redbubble.com/people/butcherbilly/shop Erişim Tarihi: 26.03.2022

Nurşen Uyar

Merhaba! Ben Nurşen. Anadolu Üniversitesi Sanat Tarihi bölümünden mezun oldum. 2017 yılında Eskişehir’de kurucu üyesi olduğum Toy Gençlik Derneğinde genç ve doğa odaklı çalışmalarda yer aldım. Şimdiyse KızBaşına Sanat Galerisi ile sanatçı kadınları desteklemek ve görünür kılmak için alan açmaya ve hikayelerine ortak olmaya çalışıyoruz. Bunun yanı sıra sanatın farklı başlıklarında eğitimler veriyor ve 5 yıldır içerik yazarlığı yapıyorum. Kurcalamayı en sevdiğim konuysa sanat üretim mekanlarının dijitalleşme çalışmaları ve tabii ki genç sanatçıların görünürlüğü.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir