Kadın

Jale Sancak: Tanrı Kent, İstanbul ve Bellek

Jale Sancak ile tanışmam bu senenin temmuz ayına (Temmuz’22) denk gelir. Çok sevdiğim Bozcaada’da yazarın beş günlük öykü yazma kampı yapacağı duyurusu, bir süredir arzuladığım gibi öykülerle dolu bir hafta geçirme fırsatını önüme getirir. Canım Bozcaada, öyküler, Jale Sancak üçgeninde rüya gibi bir hafta, çoktan güzel anılara dahil olsa da kalbimde kalıp kalemimden akacaklar henüz yoldadır.

Jale Sancak’ın Tanrı Kent kitabını yanıma alıp çıkmıştım Ada yoluna. Yazarın dersine dahil olurken satırlarını da okuyacak olmamın çok yönlü bir okuma sağlayacağını düşündüm kendi adıma. Öyle de oldu. Yeni yola çıkmış bir yazar olarak eski çınarların gölgesi ne hoş, ne verimli ne güzelmiş.

Eski geleneklerin çemberine girmek, yılların edebiyat deneyimine birde bu tepeden tanık olmak nadir bir şans oldu bana. Katıldığım onca yaratıcı yazarlık atölyesi deneyimini heybeme koyup gelmiştim onun gölgesine. Nitekim Adadan ayrılırken heybemdekiler çoğalmış hatta taşmış, İstanbul’a öyle gelmiştim.

Bu yazıda, bu ruh hali ve yaşantıların gölgesinde yıllar sonra gittiğim Bozcaada’nın değişen çehresine kafa yorarken; diğer yandan Tanrı Kent kitabında şehirleşme kaosunun altında can çekişen İstanbul’u okumamla, kent belleğine kafa yorduğum noktaları kaleme aldım.

Yazar Hakkında

Edebiyata şiirle girmiş ama öyküler ve romanlarla yolunu çizmiş bir çınar Jale Sancak. Nitekim yıllarca yaptığı mesleklerin çeşitlilik göstermesi gibi dokunduğu edebiyat türleri ile de zenginleşen bir kalemi var. Onun hayatını okurken akademik gözüme ilk çarpan hakkında yazılmış tezler oldu. Hayatını ve kalemini ele alan tezler, kitaplarının edebiyattaki yeri hakkında okuyucuya detaylı okuma yapma fırsatı veriyor. Ayrıca yaptığı söyleşilerle de yazarın dünyasına dahil olmak mümkün.

Hayatını şekillendiren iki önemli kadın söz konusu yazarın. Örneğin annesinin şiirlerini ve babaannesinin masallarını hala saklar. Çocukluğunda evde sürekli dinlenilen radyo ile radyofonik oyunlara merak sarar, teatral metinler kaleme alır.

Annesinin kitaplarla çevrili dünyasından çocuk tiyatrosuna gittiği zamanlara dek onu besleyen kaynaklar barizdir. Jale Sancak kitaplarla, radyoyla, tiyatro ile büyür. Küçükken sokaktaki arkadaşlarına korku hikâyeleri anlatıp onları korkutur. Ardından gece yatarken sonradan kendi de korkacaktır anlattıklarından.

Daha lise döneminde yazmanın tadına varır yazar. Şiirlerle başlar serüveni. Ardından radyofonik oyunlar, tiyatro, öykü, roman, söyleşi ve antoloji türünde eserler ile gerisi gelir. Ödüller kazanır. Şiirden sonra radyo hikâyesi türünde de ödül kucaklar.

TRT’de program sunuculuğu yapar, dizi için metin yazarlığı ve danışmanlık yapar, dizilerin senaryo ekibine dahil olur. Neticede Jale Sancak gençlik döneminde sekreterlikten modelistliğe, redaktörlükten radyo programcılığa uzanan çalışma alanları açar kendine. Resme de ilgisi vardır ama uğraş olarak vaktini edebiyata verir. Oğlu Egemen’in girişimi olan Kara Kutu Tiyatro’ya katkılarını esirgemez. Anne-oğul birlikte sanat yaparlar ve yapmaya devam ediyorlar.

Yazarın Yolu

  • Jale Sancak ilk kez 1989 senesinde yazın hayatına girer. Bir İstanbul antolojisinde yer alan öyküsüyle edebiyata öykü türünde adım atar, katkı sağlar.
  • Sonrasında 2001 senesinde Haldun Taner Öykü Ödülü’ne layık görülür. “Surdibi’nde Çilingir Muhabbeti” isimli eserinin ilk öyküsü olan “Bıçkın Melek ve Küçük, Önemsiz Bir Kayboluş” ile ikinci olur.
  • 2014 senesinde Duygu Asena Roman Ödülünü kucaklar. Ona ödül getiren romanı ise “Fırtına Takvimi”dir.
  • 2018 senesinde ise Atilla İlhan Roman Ödülü’ne layık bulunur. Bu sefer “Uyanan Güzel” adlı eseri ona ödül getirir.
  • 2020 senesinde “Lodosla Gelen” eseriyle Antalya Edebiyat Günleri kapsamında en iyi öykü ödülünü almıştır.
  • 2006 senesinde Galapera Kültür ve Sanat Evi’nin başkanlığına gelir. Burada öykü, roman, senaryo, yaratıcı yazarlık, müzik, ritim, resim, fotoğrafçılık gibi atölyeler açılır. Ayrıca bünyesinden çıkardığı öykü fanzini yayın hayatına 2011-2016 seneleri arası devam eder.
  • Jale Sancak şimdiye dek dört yüksek lisans tezine konu olur:
NoAd SoyadSeneTez Adı
1Münevver Yıldırım2021Jale Sancak’ın öykülerinde mekan
Space in Jale Sancak’s stories
2Ayşe Gürler2021Jale Sancak’ın hayatı,sanatı ve öyküleri üzerine bir araştırma
A research on the life, art and stories of Jale Sancak,
3İlknur Demir 2020Jale Sancak’ın öykülerinde içerik
The in Jale Sancak’s stories
4Mert Bakıcı2019Jale Sancak öykülerinde trajik unsurlar
The tragic elements in Jale Sancak tales
Jale Sancak’ı konu alan tezler tablosu (Kaynak: tez.gov.tr)

İstanbul, Şehir Belleği ve Yitenler

Jale sancak

Beyoğlu doğumlu Jale Sancak her daim şehirle iç içe bir hayat sürmüştür. İstanbul’da sadece yaşayıp gitmemiş, İstanbul’u yaşamıştır da. Şehir ile ilgili duygusu ve yaşantıları kaleminden akmış, bize İstanbul’u anlatmıştır uzun uzun. Yazdıklarında şehrin etkisi sık sık hissedilir.

İstanbul tüm halleriyle bana öyküler bağışlayan bir şehir oldu. Yazmak üzere daima seyrettim onu. Bu seyrediş güneşinin batışını, kız kulesinin manzarasını, erguvanlı tepelerini -elbette bu saydıklarımı da bayıla bayıla seyretmişimdir- anlatmak için değil, daha çok metropolün yırtıcılığını, karanlığını, kuytusunda tükenenleri, ara sokaklarında kaybolup gidenleri ve bunun gibi bazı şeyleri yazmak içindi. Özellikle Tanrı Kent’te okuru, bunlara bir de birlikte bakalım arzusuyla bir gezintiye davet ediyorum.**

Edebiyat Haber söyleşisi

Nitekim yıllar sonra gittiğim Bozcaada’da ilk yaptığım, değişenlere bakıp Ada hayatının artan ve azalanlarına dikkat kesilmek oldu. Belleğimde kalan Ada ile şu anda karşımdaki Ada arasındaki farklar vardı. Örneğin, yemek ve konaklama yerlerinin artması ile ilgiliydi. Bu beni nispeten rahatlatmıştı.

Yıllarca ayakta duran mekanlara ve bozulmamış sahil boylarını koruyan yerli halka minnet duymuştum. Sahil boyu işletmelerin ve lüks mekanların artması bir sorundu ama genel doku hala korunuyordu. Reçel fiyatlarının sabit kalması ama kurabiye fiyatlarının arşa çıkması ekonomik krizle ilgiliydi. Ada piyasası bu durumdan tabii ki etkilenecekti.

İstanbul’daki değişim bu kadar mikro düzeyde kalmıyordu elbet. Şehirdeki değişim dalgası hemen hemen her sene şehri vuruyor. Neticede uzun vadede şehir belleği denen şey ciddi zarara uğruyor.

İstanbul’da Değişim Rüzgarları

Gene bu sene içinde katıldığım “Kampüste Dijital Sanat” sergisinde manidar bir esere denk geldim. Bu eserde rüzgarla rengarenk dokusunu değiştiren binaların altında beliren gri hissiz katmana şahit olmuştum. Bu eser, şehir belleğini bana çok güzel hissettirmiş ve aynı zamanda konu ile ilgili derde salmıştı.

Doğayı tahrip eden insanoğlu yıkıcılığını yaptığı eserlerde de gösteriyor ve bu acımasızlık beni düşündürüyordu. İşte bunlarla birlikte Tanrı Kent‘i elime aldığımda çok etkilendim. Kitaptan yükselen sesler, tepki veren karakterler ve yazarın semt semt dolaştığı sevgili İstanbul da tam olarak bunlardan bahsediyordu. Şehir giderek azalırken insanlar bu yıkıcı değişime ayak uydurmakta güçlük çekiyorlardı.

Jale Sancak bu değişimin yarattığı ötekileşme ve izolasyonu konu alan öyküler kaleme aldı. Bunları yazarken şehrin çok sesli koro gibi yükselen seslerine kulak verdi.

Şehir tam da böyle, çok yüzlü, çok sesli, çok renkli. Yüzler, sesler, renkler, ipleri birbirine dolanmış, düğüm olmuş yumakları andırıyorlar. Şehir çelişkilerin, ayrımların, farklılıkların, ötekiliğin, bir aradalık içindeki uzaklıkların, yabancılıkların, düşmanlıkların çok net görüldüğü dev bir fotoğraf. Yan yanalığın içindeki uçurum. Acı ama iyi bir malzeme sunuyor bu halleri yazmak isteyene. Ben bu halleri yazmak istedim. Yoksa İstanbul’u bütün bu dertlerden azade, pek ışıklı, pek görkemli vb. anlatmak da mümkün, öyle isteniyorsa..

Edebiyat Haber söyleşisi

Tanrı Kent Aslında İstanbul

jale sancak tanrı kent

Tanrı Kent kitabı tam olarak bu yüzden yazılmış adeta. Semt semt İstanbul’u geziyoruz kitapta. Tam on sekiz semte misafir olup orada yaşayan insanların hayatlarına tanık oluyoruz. Bu semtler: Galata, Tarlabaşı, Kulaksız, Hasköy, Nişantaşı, Fener, Çarşamba, Sulukule, Gazi Mahallesi, Bağdat Caddesi, Yeldeğirmeni, Kuzguncuk, Ortaköy, Etiler, Küçük Armutlu, Laleli, Hacı Hüsrev ve Kadırga. Aynı zamanda Jale Sancak’ın da semtlerle kurduğu ilişkiyi izliyor ve yazarın gözlemlerini okuyoruz.

Semtler sınıflar arasındaki ekonomik uçurumu, adaletsizliği, eşitsizliği, değersizleştirmeyi ve yoksun bırakılmışlığı çok net gösteriyor. Aynı zamanda insanın açgözlülüğünü, bencilliğini, hırsı ve vicdansızlığını da.

Gazete Duvar Söyleşisi

Jale Sancak şehrin belleği konusunda endişeli. Neticede şu anki yıkımların sonucu tamamen geleceğe yansıyacak:

Ne yazık ki, kent hızla belleğini yitiriyor, kentle birlikte bizler de. Bu bellek yitimine yol açan şeyin ne olduğuna baktığımızda karşımıza dikilen şey yıkım, bitmek bilmeyen yıkımlar, bu da belleği oluşturanların yok edilmesi anlamına geliyor. Öyleyse kent ve tabi özel tarih yok olacak, ölecektir. Belleğin yitimiyle birlikte gelen geçmişin ölümü öncelikle kendine yabancılaşmayı, yalnızlaşmayı, iletişimsizliği getiriyor. Bu geleceğin de kaybıdır aynı zamanda.

Gazete Duvar Söyleşisi

Sona Doğru

Jale Sancak Bozcaada öykü kampında bize sıklıkla dile getirdiği bir şey vardı: Edebiyat özünde sistem eleştirisidir, demişti. Yaptığı öykü analizlerinde hikâyenin temeline indiğimizde bizi sistemin insan yaşamında yarattığı kaosu bulurduk. Bununla yüzleşmek ilkin ağır geldi bana. Ama sonra edebiyatın derdinin sistemi eleştirmek olduğuna bir şekilde ikna oldum. Edebiyatın bir derdi vardı ve bu derdin başı aslında insandı.

İnsan genel olarak pek matah bulduğum bir varlık değil, bununla birlikte erki ele geçirenlerin diğerlerine yapıp ettikleri beni hem üzüyor hem öfkelendiriyor hem de yazma nedenlerimden biri. Semtlerle kurduğum ilişkiye gelince, bu yaşam alanlarının çarpık düzeni, çarpık kentleşmeyi, içinde bulunduğumuz vahşi kemirgen sistemin yarattığı durumları bariz biçimde gösteriyor olması…

Gazete Duvar Söyleşisi

Peki bu kaotik dünyada, şehirler belleğini yitirirken, insanlar çarpık düzende heyezanlar yaşarken bu düzeni ayakta tutacak bir formül var mıydı?

Neyse ki sanat var. Ben sanatın, en çok da edebiyatın kültürel belleğin yitimine karşı her şeye rağmen bir panzehir olduğunu düşünüyorum.

Gazete Duvar Söyleşisi

İyi ki Sanat! İyi ki Edebiyat!

Kaynakça

  • * https://www.gazeteduvar.com.tr/kitap/2020/04/16/jale-sancak-semtler-siniflar-arasindaki-ekonomik-ucurumu-gosteriyor
  • ** https://www.edebiyathaber.net/jale-sancak-yazinin-ogrencisiyim-hala/
  • Jale Sancak, Tanrı Kent, İthaki Yayınları, İstanbul, 2020
  • http://acikerisim.aku.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/11630/9829/10291683.pdf?sequence=1&isAllowed=y

E. Nihan Acar

Multi-disiplinli bir alanda akademik arayışını sürdüren bir fenci- sosyolog olarak, peri masallarına ve bilime aynı anda inanan bir edebiyat hayranıyım. Fantastik ve bilim kurguya bayılırım. Üretkenliğimi sınadığım görsel tasarım, müzik ve sahne sanatlarından sonra edebiyat kıtasında arayışıma devam ediyorum. Kendimi bildim bileli okuyor ve yazıyorum. Online ve yazılı edebiyat platformlarında yayınlanmış kitap analizleri, inceleme ve öykülerim mevcut.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir