Sinema

Güç Yüzükleri: 1. ve 2. Bölüm İncelemesi

Güç Yüzükleri birinci ve ikinci bölüm incelemesi sizlerle…

Lisede nöbetçi öğrenci masasında gördüğüm gizemli kitap kapağı, zihnime kazınıp kitabın peşine düştüğüm o yıllardan bu yana sadık bir Tolkien okuyucusu oldum ve gündemden geri kalmadım. Gündem dediğimiz üçleme filmleri ve Hobbit uyarlaması olsa da kitaplarla yan yana akan bu hayranlık, bana kaçış edebiyatının biletini verdi.

Sonrasında Metis ve Altıkırkbeş Yayınları’nın Tolkien ile ilgili tüm kitaplarını edindim. Benim bu kitaplar ve filmlerle hayatım değişti. Güç Yüzükleri peşinde yıllar geçti. O gizemli kapaktaki karakter Gandalf’tı. Kapakta bir yerlere yetişiyordu ve belli ki acelesi vardı. Onun peşi sıra ben de dolaşmaya başladığım Orta Dünya’ya senelerdir kafa yoruyorum.

The rings of power

Tolkien’in bayrağını taşıdığı epik fantastik evrenini kuran ve götüren Tolkien Külliyatı, fantastik edebiyatın değerini arttırdı. Sonuçta bu türü edebiyatta saygın bir noktaya taşıdı. Tolkien’e bir dakikalık saygı duruşundan sonra gelelim diziye.

Amazon Prime Video’nun en büyük kozu olarak Güç Yüzükleri kanala nihayet geldi, hoş geldi. Şimdiden beş sezon onayını aldı, bizi kanala kilitledi. Peki umduğumuzu bulduk mu? Hadi diziye bakış atalım. Bunun cevabını hep birlikte verelim.

Beklenen Dizi, Güç Yüzükleri Yayında!

Güç Yüzükleri, Galadriel’in genç bir savaşçı olduğu zamanları konu ediyor. Dizinin bu karakter çevresinde tur atarken Orta Dünya’nın diğer sakinlerine de uğrayıp o zamanın net bir fotoğrafını sunacağa benziyor. Sauron etkisini hissettiriyor, Orta Dünya’da bir şeyler hareketleniyor ve elfler yurdun barış içinde olduğunu savunup Galadriel’i odaktan çekmeye çalışıyor. Oysa Galadriel abisini öldüren Sauron’dan intikam almak için yanıp tutuşuyor.

Yayına girdiği ilk yirmi dört saatte yirmi beş milyon izlenmeye ulaşan dizi, yapım aşamasında tartışmalı bir kaosa sürükledi bekleyenleri. Yüzüklerin Efendisi ile duygusal bağ kuran ve Tolkien’in işlerine vakıf olanlar yapımı beğenmemeye daha yakındı. Peter Jackson kitabın üçlemesini çekerken de fanlar başındaydı, şimdi fanlardan istenen Peter Jackson anlatısının aynısının bu yeni yapımda aranmaması yönünde.

Bunun yanında Prime Video bu işe soyunurken piyasada, özellikle dizinin ticari kaygıyla Tolkien’in duruşundan tamamen sıyrılıp çıplaklık, şiddet ve yeni trendler eksenli bir kurguya kaçabileceği korkusu hakimdi. Tolkin mirasıyla çelişmeyecek destansı bir anlatı isteyen fanlar hevesli ama tetikteydi…

Bu anlamda Güç Yüzükleri bu bekleyişin hakkını verdi. Olumlu eleştirilerin çoğunlukta olduğu sesler yükselirken diziden beklediğini bulan veya bulmaya epey yaklaşan izleyiciyi neler bekliyor?

(Bu yazı okuyucuya Orta Dünya’yı baştan tanıtmayı amaçlamıyor ve eser miktarda sürprizbozan içeriyor. Detaylı Orta Dünya tarihinden ve sıkıcı tarih ve isimlerden uzak, halka inen, öncesinde filmler ve ya kitaplar hakkında fikri olanlara göre subjektif bir bakış açısı sunuyor. Beklenti ayarlarımızı kaydettiysek buyurun yazıya.)

Karakterlere Bakış

Yüzüklerin Efendisi üçlemesi güç yüzükleri konusuyla açılır. Derhal Orta Dünya tanıtılır ve hikâyenin ana hatları izleyiciye sunulur. Orta Dünya’yı tanıyanlar elflerin ölümsüz bir üstün bir ırk; cücelerin maden işinde ileri ama tatminsiz; insanların medeniyet sahibi ama kısa ömürlü; hobbitlerin ise keyiflerine düşkün ve dış dünyaya kapalı olduklarını bilirler. Bu ırkların yanında orklar, troller ve balrong gibi kötücül karakterler de Orta Dünya’ya korku salar. Bambaşka ırklar ve zengin dünya ve kültür tasviriyle Yüzüklerin Efendisi bilinen tüm benzerlerinden ayrılır, öne çıkar ve hatta yol gösterir, ilham verir.

Güç Yüzükleri‘nde bu temel ırkları görüyoruz. Dizi üçlemenin geçtiği zamandan binlerce yıl öncesine uzanıyor. Yani genç Galadriel, Durin, Genç Elrond ve hatta hobbitlerin atalarını görüyoruz ve Orta Dünya’yı yeniden keşfediyoruz.

Güç Yüzükleri, Yüzüklerin Efendisi üçlemesinin anlatıldığı zaman 3. çağ dersek, 2. çağda geçiyor. Yani üçlemedeki olayların öncüllerini bu bölümlerde keşfedebiliriz. 1. çağda Orta Dünya’ya insanlar, elfler, cücelerin yaşamaya başladığı, ırkların yaratıldığı çağ. Kısaca bu şekilde seyreden zaman skalasını yanımıza alıp karakterlere dönelim.

Elfler

Güç Yüzükleri

Sitedeki karakter biyografilerine göz attıysanız bu sezonda ok atacak elflerin listesini yukarıda bulabilirsiniz.

İzlediğim iki bölüm dahilinde beni heyecanlandıran genç Galadriel’i baştan keşfetmek oldu. Üçlemeyi izleyenler yüce elflerden Galadriel’in Frodo’ya yardım ve desteğini hatırlarlar. Filmde az tesadüf ettiğimiz ama büyüklüğünden asla şüphe duymadığımız Galadriel’in hikâyesi bizim için koca bir boşluğu temsil ederken birden karaktere bu kadar yaklaşmak güzel bir deneyimdi.

Savaşçı ve inatçı özelliklerini keşfettiğimiz Galadriel, üçlemede Ayrıkvadi’de aheste gezinen bilge Galadriel’den epey farklı. Öncelikle şunu söyleyelim, Galadriel’in yazılı herhangi bir biyografisi yok elimizde. Tolkien, Orta Dünya tarihini yazarken karakterleri detaylandırmayı tercih etmediği söylenir. Bu yüzden senarist ve metin yazarlarının omuzlarındaki epey yük ağır.

Arondir karşımıza çıkan ilk siyahi elf olarak merakla beklediğimiz bir karakterdi. İlginç şekilde elf kılıfına tam oturmuş bir yapıda, başarılı bir model oldu. Güneyli şifacı Bronwyn ile flörtleşmesini keyifle izledik ve bu ilişkiye inanmaya başladık.

Lord Celebrimbor’u daha önce görmediğimiz için karakterin altını iyi doldurmasını bekledik. Güç yüzüklerini yapan demir ustası elfin kendini göstereceği kısımlar daha başlamadı diye düşünüyorum. Lakin bu iki bölüm resmen boş attı.

Genç Elrond da beklentimizi yükselttiğimiz karakterlerdendi. Game of Thrones dizisinde genç Ned’i canlandıran oyuncu, toy Elrond rolünü iyi kotardı. Heyecanlı yapısı bu sezonda bizi biraz daha şaşırtacağa benziyor.

Kral Gal-Gazad ise elf tayfasından beğenmediğim tek elfti. Ne güçlü bir duruşu vardı ne de bilge. Neden kral olduğunu hissettirecek bir şey vermedi elimize. Galadriel’i odaktan uzaklaştırmak adına Volinor’a göndermekte ısrarı ve ya birliğin başı Galadriel ile baş edemeyişi başarılı hamleler değildi.

Güneyliler

Güç Yüzükleri

Bekar anne ve Elf Erondir’in gözdesi Bronwyn ve oğlu Theo dizide öne çıkan karakterler oldu. Doğal bir lider olmaya aday şifacı Bronwyn hem güzel hem de akıllı. Theo karanlık keşfi ile meşgulken annesi orklarla savaşmaya başladı bile. Orta Dünya’da tehlike çanları çalıyor.

Halbrand ise Galadriel ile karşılaması ile akıllara yazıldı. Misyonunu ilerde daha net anlayacağız.

Cüceler

Güç Yüzükleri İncelemesi

Durin ve eşi Prenses Disa ile tanıştık. Kendi adıma mutluyum çünkü Khazad-Dum yıkımını üçlemeden biliriz ve Durin hep duyduğumuz ama daha önce tanışmadığımız bir cüce kral. Ve nihayet tanıştık. Her cüce gibi alıngan ve hatta arıza olan bu karakter Elrond ile yakın arkadaşlar.

Elrond’un düğününe gelmemesine içerlemiş ve bunu Elrond’un burnundan fitil fitil getirdi bile. Haksız mıydı? Ölümsüz arkadaşının zaman mefhumu yok belki ama cüceler ölümlü ve dünyadaki zamanları dolmadan bir dost sohbetine denk gelmek isterler tabii. Durin bence haklıydı.

Prenses Disa ise dominant bir dişi cüce ve enerjisi muazzam. Siyahi elften sonra siyahi cüceyi de gördük. İyi gidiyoruz bence. Bu iki karakter de güzel oyunculukları ve role başarıyla girmeleriyle göz doldurdular bile. Diziye katkıları olacağı kesin. Başlarına gelecekleri merakla bekliyorum.

Kılayaklar- Nam-ı Diğer Hobbitler

Hobbitlerin atası olan bu topluluğu iyi saklanmaları ve tasasız hayatları ile tanıdık. Üçlemede gördüğümüz yeşil tepelere yayılmış Hobbit kavuklarından farklı olarak Kılayakların evleri doğada neredeyse görünmez olabiliyor.

Tehlike yoksa evlerini açık edip toplayıcılıkla geçinen bu toplumda aşırı meraklı bir karakter Elanor Brandibacak yani nam-ı diğer Nori, ona hep destek babası Largo, başının belaya girmesinden korkan annesi ve en yakın arkadaşı Poppy ile köyün bilgesi Sadoc Burrows’u tanıdık. Bilge Sadoc ve Nori’deki merak zaten tüm köye yeter çünkü bu ırk aslında bu kadar sıra dışı değil. (Yüzüğü çatlaklara atan cesaret timsali Frodo ve Sam’i bir an unutmuşumdur.)

Mekanlar

the rings of power incelemesi

Elf Diyarının detayları ve haşmeti çok azımızı şaşırttı ama gene de memnun etti. Üçleme zamanlarındaki güzellikler dizide vardı ve bu aynılık sadık izleyicileri rahatlattı. Validor’a giden kayığın vardığı yer açısından şimdiye dek tanık olduğumuz Orta Dünya’daki en uç noktalardan biri olduğunun farkında mıyız?

Gri Limanlar meselesinden beri gizemini koruyan puslu mekanlar bir bir açılıp Orta Dünya’yı tamamen dünya gözüyle görmek dileğiyle.

Kılayakların saklambaç oynadıkları yöre hobbit yerleşimi olarak yerinde bir anlatıydı. Yeşil doğanın kucağındaki hobbitlerin ataları zamanda ileri gidip Çıkın Çıkmazı’nın konforuna tanık olmalarını isterdim. Yörük yaşantısına benzeyen göçebe, işlevsel ama konforsuz hayatları daha çok değişecek ama onlar bunu bilmiyor.

Cüceler Diyarı Khazad-Dum’un eski şaşalı halini görüp heyecanlanmayan var mıdır? Bu ilk bölümlerin en iyi süprizlerinden biri de Moria Madenlerini kanlı canlı görmek oldu. Hayal ettiğimden daha fazlasını bulmam diziye verdiğim vakte değdi ve fan olarak beni hayli memnun etti.

Beklentilerimi Yerle Bir Eden Noktalar

Eleştiri okları tabii ki etrafta uçuşacak çünkü yapımcıların önünde Orta Dünya’ya gönülden bağlı, Tolkien külliyatına dibine kadar hakim ve geleneğin korunmasında ısrarcı kemik bir kitle var. Ve maalesef memnun edilmesi zor bir kesim bu. Bu noktada geçen çıkan bir haberde, Amazon Prime’ın ceosu Jeff Bazos, yapımcılara sözünü dinlemedikleri için teşekkür etti. Yapımcıların geleneklere hakim bir tavırla çalıştıkları bu iki bölümde kendini göstermiş oldu.

Güç Yüzükleri için eleştirilere görsellikle ilgili pek bir şey eklemek yersiz olacaktır. Mekanların tasviri gayet yerinde olmuş. Görsel efektler gayet iyi durumda. Fakat kurguda bir takım saçmalıklar yok değil. Örneğin, Validor ve Orta Dünya’nın arasında uzanan okyanusu yüzerek geçmeye çalışan Galadriel’e tepki büyüktü.

Ben soylu Galadriel’in bunu yapabileceğine kendimi ikna etmeye çalıştım ama başaramadım. Elflerin üstün ırk olması ve dayanıklılıkları arasında bir bağlantı var ama bu kadar da değil. Bir başka eleştiri Balrong ile tek başına dövüşmesine de geldi. Yılların savaşçısı Galadriel bunu kotarır gibi gelse de benim de bu konuda kafam karışık.

Durin’in Elrond’a çocuklarını gösterdiği sekansta minik Gimli maskenin ardında kalıp yüzünü göstermese de bu bizim için hoş bir detay oldu. Bu sezon Gimli’nin büyümesine tanık oluruz umarım. Lakin eski bir dostu görmüş kadar mutlu oldum şimdiden.

İlerde, bu minik cüce büyüdüğünde, Elrond Ayrık Vadi’de “You should be the fellowship of the ring ” derken Moria Madenleri’nde oynayarak çocukluğunu geçiren Gimli’nin bu halleri gözünün önünde canlanmış mıdır? Eskiyi yeniyle bağlamak güzel bir Orta Dünya tablosunun son halini merak etmekle eşdeğer bence.

Silmaril ve Meteor Adam Meselesi

Lord Celebrimbor’un Simarillerden öylece bahsedip geçmesi iyi olmadı. Bu sezon aceleci fanları mutlu etmek istiyorlarsa Silmarilleri önümüze koymalılar. Bunu Silmarillion okuyan ve yıllardır bu taşları hayalinde canlandırarak yaşayan fanlar, özenli bir anlatıyı hakediyorlar bence.

Ve tabii şu meteor adam meselesine gelelim. İlkin kötücül mü, iyi mi olduğunu anlayamadığım bu karakter ağzını açıp tepki vermeye çalıştığında kararan hava ve eğilip bükülen ağaçları görünce aklıma derhal Gandalf geldi. Bu adam bir büyücü dedim. Hikâyesini çok merak ediyorum ve umarım bizi çok şaşırtır. Lakin ilk iki bölümlerde cevapsız kaldık.

Silmarillion’un haklarını almış olsalar neler neler yazabilecek ekibin elinde olan kısıtlı metinlerle ne kadar ileri gidebileceğini zaman gösterecek. Zaten Tolkien’in külliyattaki boşlukları müzik, drama ve boyalarla doldurma şansını elflere kasıtlı bırakmış olduğunun bilinciyle beklentimizi ayarlamalıyız. Ama bizleri umutlandıran bir yapım bu!

Bitirmeden…

Dizinin ilk bölümünün giriş ve çıkış sahneleri olağanüstü derin ve başarılıydı. Tolkien’in kısaca iyilik ve kötülüğü karşı karşıya getirdiği külliyatın anlatmak istediğini gayet iyi vermeye hazır bu yapımdan beklentimiz yüksek. Galadriel karakterinin derinleştiği ve arayışının makul sebeplere döküldüğü bu iki bölümde abisini gönülden seven ve özleyen Galadriel’in yolculuğunu izledik ve izlemeye devam edeceğiz.

Yazıyı Galadriel ve abisinin ilk bölümü bitiren diyaloğuyla noktalayalım ve bu metni yazan kalemi saygıyla analım. Lakin akıllardan kolay kolay silinmeyecek, edebi açıdan başarılı bir metinle karşı karşıyayız:

Neden gemi yüzer ama taş batar, bilir misin? Çünkü taş sadece aşağıyı görür. Suyun karanlığı engin ve çekicidir. Fakat geminin bir sırrı vardır. Taşın aksine o aşağı değil yukarı bakar. Ona rehber olan ışığı düşünür. Karanlığın asla bilemeyeceği büyük şeyler fısıldar.

Ama bazen ışık suyun içinde de tıpkı gökyüzünde olduğu gibi ışıl ışıl yansır. Hangi ışığa doğru gideceğimi nereden bileceğim?

Bazen öğrenmek için karanlığa dokunmak gerekir!

(Abisi ve Galadriel arasındaki tarihi diyalog)

İyilik ve kötülüğün savaşında ışığı kaybetmemek dileğiyle. Gelecek bölümlerde görüşmek üzere.

E. Nihan Acar

Multi-disiplinli bir alanda akademik arayışını sürdüren bir fenci- sosyolog olarak, peri masallarına ve bilime aynı anda inanan bir edebiyat hayranıyım. Fantastik ve bilim kurguya bayılırım. Üretkenliğimi sınadığım görsel tasarım, müzik ve sahne sanatlarından sonra edebiyat kıtasında arayışıma devam ediyorum. Kendimi bildim bileli okuyor ve yazıyorum. Online ve yazılı edebiyat platformlarında yayınlanmış kitap analizleri, inceleme ve öykülerim mevcut.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir