Sanat

Fernando Botero ile Yaza Hazırlık Rehberi

Fernando Botero öncülüğünde “yaza hazırlık rehberi” niteliği taşıyan yazım sizlerle.

Bu yazımızda Fernando Botero öncülüğünde vücudumuzu plaja hazırlıyor, ödem atıyor, yeşil elma yağmuruna yakalanıp bolca dans ediyoruz.
Tatil planınızı çoktan yaptınız, alışverişe çıkıp eksikleri tamamladınız ve geriye sadece bavulu kapatmanız kaldı. Bavulunuz, siz, tatil için çektiğiniz kredi ve veremediğiniz o son 2,5 kilo ile artık yola çıkmaya hazırsınız. Her sene olduğu gibi bu yaz da size tatilde “ne yapmanız” ve “nasıl yapmanız” gerektiğine dair bir sürü içerik hazırlandı. Taa kış aylarından başlatılan,

  • Vücudumuzu yaza hazırlıyoruz!
  • 3 günde 57 kilo verdiren diyet!
  • Bu sene kumsala havlu değil baklavalarımızı seriyoruz!

temalı yazılar, plaj sezonu yaklaştıkça ivme kazanmaya başladı. Sosyal medya reklamlarında artık ev takımı, battaniye, bot görmüyoruz. İndirime giren tüm mayolar ve şortlar iki post arasında karşımıza çıkıyor. Bu sene tatile gidemeyeceğimi bilmeme rağmen, kendimi sürekli bikini bakarken buluyorum. Neyse ki telefonumun bataryasında problem var da şarjım ben neyi alacağıma karar veremeden bitiyor. Size, hiç haddim değilken, bu yaz -ideal düzende- ne yapmamamız gerektiğini hatırlatacağım.

  1. O yakıcı bakışların, keyfimizi bozmasına izin vermeyeceğiz.

Yaza Fit Bir Vücutla Girmek için Gerekenler

Sahilde pop müzik klibi gibi, serilmiş yatmayı ve denizden romantik komedi oyuncusu gibi çıkmayı herkes bir şekilde hayal etmek zorunda kalıyor. Deniz kenarında doğup büyümüş bir insan olarak size şunu söyleyebilirim: Kimse denizden çıkarken cool, fit ve seksi görünemez. Normal insanlar kumlarda catwalk yaparak yürümezler. Ayakların sıcak kumda yanmaması için yapılan evrensel yürüyüş biçimini, tüm plajlarda görmek mümkün. Yine normal insanlar, denizden çıkarken gördüğünüz reklamlardaki gibi de olmazlar. Üstlerine yapışan mayoları, birbirine girmiş saçları ve dalmaktan kızarmış gözleriyle tatil yapan zombileri andırırlar.

Çocukluğumun çoğu anısı yerli ve yabancı zombilerin, Antalya sahilindeki görüntülerinden oluşuyor. Emin olun, hiçbirinin sürekli itildiğimiz reklamlarla ve hedeflememiz gerektiği söylenen bedenlerle alakası yoktu. Bu yüzden yaza fit bir vücutla girmek için gerekenler 3 günlük diyetler, zayıflama hapları, sıkılaştırıcı teknolojik aletler değil.

Plaj girişlerinde içeriye sadece fit olanları kabul eden memurlar görmedim bugüne dek. Bir de unutmayalım ki, hala hiçbir ülkenin Yaz ve Plaj Bakanlığı yok. Size bir haberim daha var, Poseidon ve Amphitrite şu ana dek hiç kimseyi bedeni yüzünden denizden atmadı. Deniz tanrıçası ve tanrısının diplerden çıkıp da “2,5 kilo fazlan var. Diyet yap ve seneye tekrar dene!” dediğini düşünsenize. Siz plajda geri geri gitmeye başlamışken Poseidon’un arkasından bir yazı çıkıyor: “XFit. Sizi plaja hazırlayan en iyi spor salonu, indirimli üyelik için hemen iletişime geçin!”

Yaza Fit Bir Vücutla Girmek için Gerçekten Gerekenler

fernando botero
  • Bedeniniz
  • Deniz kıyafetleriniz (eğer çıplak girilen bir plajda değilseniz sırf tutuklanmamak için).

Bu sene birbirimize söz verelim ve havluları göbeğimize değil kumlara sermeyi deneyelim. Tam olarak Bather on the Beach’te resmedildiği gibi. Fernando Botero’nun 2001 yılına tarihlenen bu resminde muhteşem bir kadın var. Tüm gün yüzmüşsünüz, sonra kendinizi şezlonga atıp siesta yapmaya başlamışsınız. İşte o anın huzuruyla karşılaşıyoruz. Botero’nun bu resminin sesi ve esintisi olduğuna yemin edebilirim. Kıyıya vuran denizin sesi, yaprakların birbirine çarpması ve hafif rüzgarın yarattığı esinti. Böylelikle hepsi Bather on the Beach’te yer alıyor.

Bir dönem sürekli her yerde karşılaştığımız beden olumlama, bir hashtag’den öteye çok gidemese de hala beden özgürlüğü hakkındaki çalışmalar devam ediyor. Fernando Botero da kendi dilini yaratırken renklerden, sınırlardan, kurallardan ve hashtag’lerden taşıyor. Yarattığı esprili dil o kadar kaliteli ki beni hala güldürüyor.

Şişman figürler resmederken amacının tuvalde daha çok renk kullanabilmek olduğunu esprili bir dille anlatıyor. Figürleri genişletirken kendisine alan yarattığının her seferinde altını çizen Fernando Botero, hala en değerli şeyden vazgeçmiş değil. Yakıcı bakışların keyfini bozmasına asla izin vermiyor.

Fernando Botero’yla Plaj Pozisyonları

Fernando Botero

Fernando Botero’nun tombul heykelleri Kolombiya’nın birçok yerinde sergilenmeye devam ediyor. Woman Lying on Her Stomach pozisyonunda uzanırken denizde yüzen insanları seyredebilirsiniz. Etekli mayolardan giymişseniz ve denizden çıkarken üzerinize yapışmasını istemiyorsanız, Botero’nun 2007’de yaptığı Ballerina gibi durabilirsiniz. Sıcak kumlarda hızlı hızlı terliklerinize gidiyorsanız, 2016 Ballerina’sının pozisyonunu koruyabilirsiniz.

Bir yandan güneşlenip bir yandan arkadaşınız ile sohbet etmek istiyorsanız Woman Laying on her Side tam size göre. Tatili yalnız geçirmeyenlere ise Los Amantes’i öneriyorum. Havluyu üstüne değil yanına alanların sahilin Femme’sine dönüşmesi mümkün.

Botero’nun 1986’da hazırladığı Woman with a Cigarette ise gün batımı zamanı uzun uzun manzaranın keyfini çıkaranlar için. Hayatın sorgulandığı, yeni kararların alındığı o küçük tatil anlarını Woman with a Cigarette çok tatlı bir şekilde yansıtıyor.

Eski bir şişman olarak, o zamanlarda kendime “Fernando Botero tarafından resmedilmiş gibiyim.” derdim. Eğer Botero’nun heykellerinden biri olsaydım o da kesinlikle Woman in Bed olurdu. Bu hayatta sahip olduğum en iyi yetenek dümdüz durmak olabilir. Zamanı durarak geçirebilmenin lüksü beni mutlu eden şeyler listesinde. Çoğumuzun tatile çıkma sebebi gibi.

Botero Dilinin Yayılması

fernando botero

Fernando Botero’nun yarattığı dili farklı sanatçıların da konuştuğunu görmek mümkün. Bazen çizgisel bütünlük bazen sadece aforizma özelinde benzerlikler ortaya çıksa da çeşitliliğin artması dikkat çekici. Her şeyi kısıtlayan güçlerle uğraşırken sanatçıların bedeni özgür bırakmak için uğraşmaları hala önemli bir konu.

Son birkaç senedir bazı alanların daraldığını duyuyorum. Örneğin; sivil toplumun daralması, sanat piyasasının daralması, üretim alanlarının daralması… Bütün bunlar farklı kısıtlamalar için yaratılan alanı genişletiyor. Çoğu zaman da tüm bunlardan etkilenen unsur bedenlerimiz oluyor. İyi şeyler gittikçe niş bir duruma gelirken en azından bedenlerimizi bu konudan ayrı tutsunlar istiyoruz.

Giyim markalarının büyük beden üretmemesi, spor kulüplerinin reklamlardan ibaret olması ve sürekli verilen ıspanaklı tarçınlı detoks tarifleri… Bunlarla çok uzun süre daha karşılaşacak gibiyiz. Bu etkenler açıyı biraz daha genişlettiğiniz zaman birbiriyle bağlantılı hale geliyor. Bu nedenle, piyasanın empoze etmeye çalıştığı kültürlere (diyet kültürü gibi) karşı sırtımı sanata yaslayabilmek istiyorum. Bu noktada da karşıma farklı perspektifler sunan ve genelin dışına taşan sanatçılar çıkıyor. Botero’nun üretimleri ile benzer yoldan gitmeyi tercih edenlerin adını mutlaka öğrenmeliyiz.

Tatil perspektifinizi genişletmek isterseniz Lowell Herrero ile de tanışmalısınız. 2014’e tarihlenen Surfs Up’un yanı sıra Judy and Marge de oldukça eğlenceli bir anlatıma sahip. Fabrikada üretilmediğimizi fark etmenizi sağlayacak olan sanatçılardan biri de Alberto Godoy. The Vacations tablosunda, sahilde oturan çifti görürken yine bir rahatlama hissediyoruz. Godoy, The Crucifixion resmiyle İsa’nın bile idealize edilen beden algısına uymadığını gösteriyor.

Botero’yla benzer biçemleri paylaşan bu sanatçılardan biri de Ali Elmacı. Bedenler için yaratılan klişeleri, deformasyonlar ile yanıtlayan değerli sanatçılardan. 10 Aralık 2021’den beri Odunpazarı Modern Sanat Müzesinde sergilenen “Maziye Bakma Mevzu Derin” karmasında kendisi yer alıyor. Eylül ayına kadar açık olacak sergiye, sanatçı Onu Öldür Beni Güldür tablosu ile katılmakta. Herkesin her yerde olabileceğini anlamak için önemli çalışmalardan biri. Etrafımıza bakmadığımız müddetçe farklılıkları anlamlandırmamız daha zor olacaktır. Bu yüzden etrafa bakarken çeşitliliği görmek hepimiz için çok değerli.

Kendimizi Hatırlamak

Botero’nun bütün kadınlarına aşığım. Senelerce içsel değil, dışsal sebeplerden dolayı küstüğüm bütün kıyafetler, kaçırdığım bütün deneyimler, gücümü kıran insanlardan sonra Botero güzel bir meditasyon etkisi bırakıyor. Çoğu zaman farkında bile olmadan normlarımızı insanların üstüne fırlatıyoruz. İyi, kötü, güzel, nitelikli, neden, niçin ayrımları yapmadan çantamızdan taşırdığımız normlarımızı toplamak zorunda kalanlar var. Zorunda olduklarından da değil, zorundaymış gibi hissettirildiklerinden.

Fernando Botero-her ne kadar öyle görünse de- üretime ilk başladığında toplumsal normları, beden algısını, moda sektörünü yıkmaya çalışmadı. Kendisi için harekete geçerken zamanla eserleri normların karşısında durdu. Her zaman Sokrates olmaya, Konfüçyüs gibi düşünmeye gerek yok. Ne kadar planlarsak planlayalım yaptığımız her hamlenin nasıl bir sonuç yaratacağını net olarak bilmemiz imkansız. Bu yüzden harekete geçerken odağı kendimize çevirmemiz bir suç değil. Botero’da buradan hareketle önce kendisine iyi geleni keşfetti. Ardından sadece yaşadığı yerde değil kilometrelerce uzaktaki sanatçılar üzerinde de etkisi hissedildi. Kültürü, çevresi, düşünce biçimi, eserleri her biri bizde hala iz bırakmaya devam ediyor.

Denize giren, sahilde güneşlenen, havayı hisseden ve manzarayı gören biziz. Yanımızda kim olursa olsun, ne kadar kalabalık yerlerde vakit geçirirsek geçirelim döneceğimiz yer yine kendimiziz. Deneyimler ve anlar paylaşılabilir olsa da hislerimizi birebir paylaşabilmemiz neredeyse imkansız. Bu yüzden tatile çıkmadan önce kısa sürede sizi tatile hazırlayacağını söyleyen tüm kopyala yapıştır diyetlerden uzak durmalısınız, durmalıyız.

Bu diyetler sadece fiziksel değil, fikirsel olanları da içeriyor. Alanların daraldığı bugünlerde, isteniyor ki fikirlerimiz de daralsın. Dışarıdan gelen baskılar yeni diyetleri ortaya çıkarıyor. Yaşarken Botero olmak hepimizin gerçekleştirebileceği bir şey. Bu yüzden mesele aslında tatil değil, plajda sergileyeceğiniz vücutlarınız değil. Haliyle uzak durulması gereken tek diyet de üç beyaz değil. Bu yazı, yapmak isteyip ertelediğiniz bir değişime ayırın. Hiç dinlemediğiniz bir sanatçıyı dinlemek kadar kısa sürecek bir şey de olabilir. Bundan birkaç sene sonra, şu an “diğerleri” yüzünden yapamadıklarımızla yaşamanın ağırlığını tatmamak için değişim için kendimize alan yaratmalıyız.

Sevgilerimle.

Nurşen Uyar

Merhaba! Ben Nurşen. Anadolu Üniversitesi Sanat Tarihi bölümünden mezun oldum. 2017 yılında Eskişehir’de kurucu üyesi olduğum Toy Gençlik Derneğinde genç ve doğa odaklı çalışmalarda yer aldım. Şimdiyse KızBaşına Sanat Galerisi ile sanatçı kadınları desteklemek ve görünür kılmak için alan açmaya ve hikayelerine ortak olmaya çalışıyoruz. Bunun yanı sıra sanatın farklı başlıklarında eğitimler veriyor ve 5 yıldır içerik yazarlığı yapıyorum. Kurcalamayı en sevdiğim konuysa sanat üretim mekanlarının dijitalleşme çalışmaları ve tabii ki genç sanatçıların görünürlüğü.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir