Psikoloji

Çokdillilik: Çok Dilli Bireylerin Değerlendirmesi

Çokdillilik, diğer bir adıyla multilingualizm, bir bireyin anadili dışında başka dilleri de günlük yaşamında akıcı kullanmasıdır. Bazı insanlar çocukluklarından beri iki farklı dil konuşabilecek şekilde yetişirler. Bunun kültürel veya ailevi sebepleri olabilir. Anne ve babanın farklı iki dilden insan olması veya anadilinin kullanılmadığı bir ülkede büyümesi gibi. 

Dünya üzerinde 7000’den fazla dil bulunmakta. Her birinin kendine özgü kelimeleri, okunuş biçimleri ve kuralları var. Peki, konuştuğumuz dilin düşünme şeklimize veya realitemize bir etkisi var mı? Bir dil bir insan iki dil iki insan söylemi ne kadar doğru?

Bu yazımda paylaşacaklarım çokdillilik kavramı, önce anadilini öğrenen sonra da başka bir dili ikinci ana dili gibi öğrenen bireyleri ve yabancı dil ile ana dil konuşmanın psikolojimizde yarattığı farklılıkları kapsıyor olacak.

Çokdillilik ve Kişilik: Kaç dil bildiğimiz ile kişiliğimiz arasında bir bağlantı var mı?

Kişilik özellikleri, bireylerin genel olarak sergiledikleri davranışların bir bütünüdür. Psikolojide ‘’büyük beş’’ dediğimiz kişiliklere göre gruplandırırız. Bunlar; açıklılık, sorumluluk, dışa dönüklük, uyumluluk ve duygusallıktır. Bireyleri kategorize etmek için ise beş faktör kişilik testi kullanılır. Peki, kişilik özelliklerimizle kaç dil bildiğimiz arasında nasıl bir bağlantı olabilir? Bakalım. 

Öncelikle yeni bir dil öğrenmenin veya iki dili aynı anda öğrenerek büyümenin bazı kültürsel getirileri vardır. Bir dili öğrenmek, o dilin kültürünü de beraberinde getirir. Bir diğer boyut ise birden fazla dil bilmenin bize oluşturduğu imkanlar. Yeni deneyimler yaşamamıza sağladığı olanaklar, iş hayatına sağladığı kolaylık, sosyal durumlarda daha aktif olma cesareti…

Aynı zamanda bireyin farklı kültürleri kabullenmesine ve ilgisinin artmasına sebep olabilir. Her dilin doğal olarak kendine göre kültürel farklılıkları vardır. Dil öğretilirken ister istemez dilin kültürü ile ilgili de bilgi edinirsiniz. Bu da kişiyi daha insan canlısı, daha empati sahibi, daha kültürlü, daha az önyargılı yapabilir. 

Sadece anadilini akıcı kullanabilen bireyler ile çokdilli kişilerin ‘’beş faktör kişilik testi’’ sonuçları araştırmalarca kıyaslanmıştır. Bu araştırmaların sonucunda birden fazla dil konuşan bireylerde özellikle kültürel empati, açık fikirlilik ve sosyal deneyim alanlarında çok daha yüksek sonuçlar çıktığını söylemek mümkün. 

Sonuçları detaylıca ele almak adına Birkbeck Üniversitesi’nde 2020 yılında yapılan bir araştırmayı paylaşmak isterim. Bu deneye 651 adet yabancı dil bilen insan katılıyor. 138 kişi iki dil, 230 kişi üç dil, 131 kişi dört, 91 kişi beş, 34 kişi altı ve son olarak 27 kişi yedi ve üzeri dil bildiğini söylüyor. Araştırmanın sonucunda özellikle uyumluluk, dışa dönüklük ve açıklılık puanları genel ortalamanın oldukça üstünde çıkıyor. 

Çokdillilik ve Duygular

Kendinizi anadilinizde mi daha iyi ifade ediyorsunuz? Yoksa sonradan öğrendiğiniz ikinci bir yabancı dilde mi? Duygularınızdan ikinci bir dille bahsetmek sizce hislerinize tamamen tercüman oluyor mu? Peki ya konuştuğunuz dile göre duygunuzun değişmesi mümkün mü?

Yapılan araştırmalarda, bireylerin en derin duygularını ilk öğrendikleri dilde daha rahat ifade edebildikleri ortaya çıkmıştır. Duygular ve zihnimizdeki kodları dil değiştikçe değişir. O yüzden kişiler duygularını en rahat ilk öğrendikleri dille (anadilleriyle) ifade edebilirler. Örneğin, yabancı bir ülkeye yerleşen bir kişi bir duygu yoğunluğuyla refleks olarak konuşursa genelde bulunduğu ülkenin değil, yetiştiği ülkenin dilini kullanmaya meyillidir.

Bu bilginin psikoterapide de yeri vardır. Bir psikolog ana dilinde değil de akıcı konuştuğu başka bir dilde terapi veriyorsa bu danışanın duygularını tamamıyla anlayamamasına sebep olabilir. Aynı şey karşı taraf için de geçerlidir. Danışanlar duygularını terapistine kelimeler yoluyla aktarır. Kendi ana dilinde konuşmadığında ise hissettiği duyguyu veya durumu tam olarak karşılamayan bir kelime kullanabilir. Ya da karşılayan kelime aklına gelmeyebilir.

Hatta -dilden dile değişmekle birlikte- hislerine karşılık gelen bir kelime ikinci öğrendiği dilde olmayabilir. Hislerin dillere göre kodlanması değişiklik gösterebiliyor. Yani bu yaşadığımız olayın hafızamıza yerleşmesinin ve duygularımızın oluşmasının dile göre kodlandığı anlamına geliyor. 

Çokdillilik ve Ahlaki Değerlerimiz

Çokdillilik hakkında okumalar yaparken açık ara en ilgimi çeken konu bu oldu. Ahlaki değerlerimiz, etik algımız ve vicdani kararlarımızın özümüzden geldiğini düşünürüz. Fakat bireylerin anadilleri ile ikinci bir dildeki düşünceleri kıyaslandığında arada çok şaşırtıcı farklılıklar bulunmakta. Oysaki felsefik sorulara (tek ve nesnel cevabı olmayan, kişinin değerlerine göre değişebilen) sorulara verdiğimiz cevaplar bizi yansıtır. Bunu araştırmak adına bir grup psikolog, bir grup kişiye ahlaki bir soru soruyor. Soru ise şu: Tren yayının üstündeki bir köprüde duruyorsunuz. Rayda ise freni patlamış bir tren 5 kişinin üzerine doğru geliyor. Yanınızda da trenin önüne atarak treni durdurabileceğiniz ağırlıkta bir adam var diyelim. 5 kişiyi kurtarmak için o kişiyi rayların önüne iter miydiniz?

İnsanlar ana dillerinde sorulduğunda, 5 kişiyi kurtarmak için 1 kişiyi feda etmeye çoğunlukla katılmazken, yabancı bir dilde sorulduğu zaman 5 kişiyi kurtarmak için 1 kişiyi feda etmeye daha istekli yaklaşıyorlar. 

Bu sonuç bize duyguların dile göre nasıl farklı kodlanabileceğinin bir kanıtı gibi adeta. Yabancı bir dilde kişiler olayla veya problemle aralarına daha fazla duygusal mesafe koyabiliyor. Duygulara dayalı tepkileri azalıyor ve psikolojik etkilenme seviyeleri düşüyor. Bu psikolojik mesafenin empati kurma derecemize etkisi sebebiyle de daha rasyonel hareket ediyoruz. Durumun ciddiyeti ana dilde daha bariz. Ama ikinci veya üçüncü bir dilde bu etkiler daha az önemli faktörler haline geliyor.

Yabancı bir dilde söylenen kelimeleri ve duygusal anlamlarını bilsek de tam anlamıyla hissetmeyebiliyoruz. Özellikle ikinci veya üçüncü dili doğal yollarla değil sonradan öğrendiğimiz noktada kelimeler durumlarla veya duygularla tam olarak bağlanmayabiliyor. Yabancı dil öğrenirken kültürel kısmın atlanıp ders ve zorunluluk gibi verildiği noktada ise terimler yeterli kaynağa kodlanamayıp duygusal etkisinin oturmasına engel olabiliyor. Aynı zamanda nörolojik açıdan da tepkiselliğimizin anadilde daha fazla olduğu da araştırmalarca desteklenmekte.

Çokdilliliğin Psikoterapideki Yeri

Terapi ikinci bir dilde yapıldığında da ana dil kadar etkili mi? Çokdillilik ile terapi sürecimizin bir ilişkisi var mı?

Psikoterapi, bedensel hareketlerimizden jest ve mimiklerimize, konuşma şeklimizden kelimeleri seçmemize kadar detaylı gözlem içerir. Bir kelimeyi neden kullandığınız, nasıl kullandığınız hatta cümlenin neresinde kullandığınız bile konuştuğunuz dile göre terapist için önemli. Bunu göz önünde bulundurursak, ana dilde terapi yapmanın hem terapist hem de danışan için daha az kompleks bir durum olacağını tahmin etmek pek de zor değil.

Terapinin özü iletişimden geçer. İletişim kurmanın en efektif yolu da konuşmaktır. Kelimelerin farklı dillerde farklı duyguları ifade edebileceğini konuştuk. Bu çerçeveden bakarsak da ana dilde terapi görmek daha efektif.

Araştırmalar psikoterapinin ana dilde yapılmasının daha başarılı sonuçlar verdiğini gösterse de, karşı argüman oluşturabilecek bilgiler mevcut. Örneğin, çokdilli insanların utandıkları veya anlatmakta zorlandıkları durumları ana dil yerine ikinci dillerinde daha rahat söyleyebildiği gözlemlenmiş. Veya tabu olarak görülen şeylerin, ikinci ana dilde daha az kaygı duyarak söylenebildiği.

Bu durum her ne kadar travmatik olayları yabancı dil terapide paylaşmak daha mantıklıymış gibi hissettirse de, aslında duygusal mesafeyle bağlantılı. İkinci dilde konuşurken olaya karşı yeterince duygularımızı hissetmiyoruz ve bu da bize daha rahat anlatma imkanı veriyor. Fakat terapinin hedefi bizi duygulardan uzaklaştırmak değil, daha net görmemizi ve kendimizi olabildiğince iyi anlamamızı sağlamaktır.

Araştırmaların Sonuçları

Bahsettiğim araştırmalar arasından ahlaki deneyi ele alalım. Çoğumuz trenin önüne birini atmak veya atmamak gibi ciddi ve hızlı karar vermeyi gerektirecek bir durumla muhtemelen karşılaşmayacağız. Fakat küçük veya büyük, ahlaki ikilemler hayatımızın bir parçası. Duygularımız, olaylara verdiğimiz tepkiler, kendimizi ifade ediş biçimimiz hepsi kelimelerimizle bağlantılı. İster çalışma hayatında, ister günlük problemlerimizde, ister insan ilişkilerimizde kendimizi ifade etme ihtiyacıyla karşı karşıyayız.

Genel bağlamda çokdillilik ile bağlantılı olarak zihnimizin konuştuğumuz dile göre tepkiselliğinin ve algılama kapasitesinin değişiklik gösterebileceği gerçeği göz önüne alınmalı. Özellikle de yabancı dil konuşmanın ve kültürler arası sosyalleşmenin revaçta olduğu bu dönemde.

Kaynakça

Rolland, Louise and Dewaele, Jean-Marc and Costa, B. (2017) Multilingualism and psychotherapy: exploring multilingual clients’ experiences of language practices in psychotherapy. International Journal of Multilingualism 14 (1), pp. 69-85. ISSN 1747-7530.

Corey, J. D., Hayakawa, S., Foucart, A., Aparici, M., Botella, J., Costa, A., & Keysar, B. (2017, January 9). Our Moral Choices Are Foreign to Us. Journal of Experimental Psychology: Learning, Memory, and Cognition. Advance online publication. http://dx.doi.org/10.1037/xlm0000356

Costa, B., & Dewaele, J. M. (2012). Psychotherapy across languages: beliefs, attitudes and practices of monolingual and multilingual therapists with their multilingual patients. Language and Psychoanalysis, (1), 18-40.

Dewaele, J. M., & Costa, B. (2013). Multilingual clients’ experience of psychotherapy. Language and Psychoanalysis2(2), 31-50.

Costa, B. (2010). Mother tongue or non‐native language? Learning from conversations with bilingual/multilingual therapists about working with clients who do not share their native language. Ethnicity and Inequalities in Health and Social Care.

Psk. İrem Erdoğan

Merhaba, ben Psikolog İrem Erdoğan. 22 yaşındayım. Kendimi bildim bileli psikoloji alanına duyduğum ilgi sonucu, T.C. Maltepe Üniversitesi’nde Psikoloji (İngilizce) Lisans eğitimi aldım. Onur derecesiyle mezun oldum. Bu dönem içerisinde Bilişsel Davranışçı Terapi, Cinsel Terapi başta olmak üzere birçok eğitim aldım. Şu an ise Okan Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji üzerine yüksek lisans yapmaktayım

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir