Psikoloji

Cinsellik: Psikolojik ve Sosyokültürel Bakış

Cinsellik, biyolojik olduğu kadar psikolojik ve sosyal boyutların da etkisinde olan bir kavramdır. Yaşamın doğal bir parçası, olumlu yönden güçlenmesidir. Cinsellik sanılanın aksine sadece cinsel birleşme, işlev, cinsel organlar veya cinsel sağlıktan oluşmaz. Belirttiğim gibi; kişinin benlik algısı, ruh durumu, duygu bütünlüğü gibi psikolojik durumlarıyla karşılıklı etkileşir. Psikolojik bir problemimiz cinsellik algımızı etkileyebildiği gibi, cinsellik deneyimlerimizin de psikolojimiz üzerinde etkisi yadsınamaz.

Sosyal çerçeveden bakmamız gerekirse, kişinin inançları ve ruh durumu kadar içinde bulunduğu toplumun inançları ve cinselliğe bakış açısından da etkilenmek kaçınılmaz. Toplum ve onun şartları çocukluğumuzdan zihnimize yerleşmiş inançlar olup değiştirmesi zorludur. 

Sağlıklı işleyen cinsellik psikolojik sağlıklılığı da gerektirir. Cinselliğini yaşayıp yaşamayacağını, bastırıp bastırmayacağını, nasıl yaşayacağını, kiminle ne kadar yaşayacağını vs. belirleyen kişinin psikolojik durumudur. Cinsel işlevlerimiz periferik sinir sistemimiz tarafından yönetilmekte. Periferik sinir sistemimiz birçok başka işlevi de olmakla beraber cinsel organlarımız ile zihnimize ulaşan cinsel uyaranlar arasındaki fizyolojik tepkilerden görevlidir. Kişilik özelliklerimiz, temel inanışlarımız, geçmişimizdeki deneyimlerimiz, travmalarımız ve öğrenilmiş bazı davranışlarımız cinselliğe yaklaşımımızı ve tüm bakışımızı etkileyebilir. 

Cinsellik ve Toplum: Sosyokültürel Bir Bakış

Bireylerin yetiştiği toplumun cinseliğe bakışı, çevre, aile yapısı, akranların tutumu, gelenekler, dini inançlar, ahlaki tutum… Hepsi toplumsal faktörler olup bireysel bakış açımızı belirleyen faktörlerdendir. Sadece kültürden gelen bir öğrenme bile bireyde cinsel işlev bozukluğuna sebebiyet verebilmekte. Bu durumun başlıca örneklerinden biri vajinismustur. Vajinismus, kadının istemsizce vajina kaslarının kasılması ve cinsel birlikteliği imkânsız hale getirmesidir.

Pek çok farklı kültürde ve farklı yaşamlar süren kadınlarda görülebilmekle birlikte, en sık muhafazakar toplumlarda gözlemlenir. Namus algısını tamamen kadın bedeni üzerinden yürüten toplumlarda ne yazık ki bazı kadınların ilişkiye girme korkuları vajinismusa sebebiyet verebilecek kadar şiddetli. Cinselliğin acı odaklı ve korkulması gereken bir kavram olduğu kız çocuklarına küçük yaştan beri doğrudan veya dolaylı olarak öğretilir. Tabii cinsel mitlerin de sorgulanmadan kabul edildiği çevrelerde kadınların aksini düşünmesi pek de mümkün olmaz.

Belli toplumların belli kesimlerinde cinsellik hala bir tabu olsa da, ulusal anlamda cinsellik, cinsel yaklaşım, cinsel kimlik ve cinsel yaşam bir insanlık hakkı olarak kabul edilmekte ve bu konuda hala düzenlemeler yapılmakta. 

Kadın ve Cinsellik

Cinsellik ve cinsel davranışlar her toplumda farklılık gösteriyor. Toplumun yapısına göre farklı karşılanıyor. Bunu etkileyen faktörler arasında toplumun tabuları, dini gelenekler, ekonomik durum gibi bir çok konu var. Her türlü modernize olma çabalarına rağmen çoğu toplumda cinsellik hala bir tabu, ayıp, ahlak dışı. Özellikle de kadının cinselliği. Kadın cinselliğini kontrol etmek bir çeşit ataerkil ideoloji de diyebiliriz aslında. Kadının cinselliğini kadına değil de yaşadığı topluma, ailesine veya erkeklere mal edilmekte.

Namus, iffet gibi kavramlarla örf ve adetleri kaybetmemek adına kadın bedeni ve cinselliği tutulabildiği kadar kontrol altında tutulmaya çalışılmakta. Kadın cinselliğine tamamen bekaret perspektifinden bakılmakta. CEDAT’ın 2006 senesinde yaptığı bir araştırmaya göre ülkemizin %70’i kadın cinselliğini bekaret ve namusla ilişkilendiriyor. Çoğunluğun fikrine göre kadın cinselliği ancak evlilikle başlamalı, erkekler mutlaka cinselliği deneyimlememiş kadınlarla evlenmeli, o güne kadar da kadının cinselliği babasının veya abisinin namusu sayılmalıdır.

Bu düşünce sadece kadınların cinsellik hakkında bilgisiz ve deneyimsiz olmasını güzellemekle kalmıyor, aksi bir durumda da ”namusundan sorumlu erkekler(!)” tarafından cezalandırılmasını da kapsıyor. Dolayısıyla da toplumdaki cinselliği bastırılmış kadınlar ve namus cinayetlerine kurban giden kadınların nüfusu artıyor. Bu bakış açısı kadınların sadece cinsel hayatlarını yok saymasına değil, kendi bedenlerini dahi tanımamalarına ve cinsel sağlık konusunda bilgisizliği de beraberinde getiriyor.

Kızlık zarı olarak bilinen hymen, antik çağda kadının bekaretinin bir simgesi olarak görülmekteydi. Hatta adını da mitolojideki Evlilik Tanrısı Hymenaous’tan almıştır. Bu tarihte başlayan ve günümüzde de hala devam eden bu yanlış algı ve bilgi kadınlar için tehlikelidir. İlk cinsel ilişkide sanılanın aksine kadınların yarısından fazlası kanama deneyimlemiyor. Kızlık zarı olarak anılan bu doku hiçbir şekilde bekaretin göstergesi olarak tıpta yer etmemekte. Artı olarak, vücutta ergenlik sonrasında hiçbir işlevi olmayan bir doku olduğunu da eklemek gerekli.

Sağlıklı Bir Toplum İçin: Cinsellik /Cinsel Sağlık Eğitimi

Çocuklarda cinsel sağlık eğitimi Dünyanın çoğunluğunca önemsenmemekte. Özellikle ülkemizde de göz ardı edimiş hatta tabulaşmış bir konu. Bunun sebebi çocuklara cinselliğin ne olduğunu ve cinsel sağlığı, cinsel hastalıkları, cinsel işlev bozukluklarını öğretmenin sanki çocukları cinselliğe yöneltecekmiş gibi bir sosyal algı olması. Oysa araştırmalar bunun aksini göstermekte. Cinsellik eğitimi almış çocuklar, almamış kişilere nazaran daha olumlu ilişkiler kuruyor. Cinsel yolla bulaşan hastalıklara daha nadir yakalandıkları ve daha ileri yaşta cinsel hayata atıldıkları da gözlemlenmiştir. 

Cinsellik/ cinsel sağlık eğitiminin bununla kalmayıp daha geniş içeriklere yer vermesi başkalarının yaşantılarına saygı duyma bilincini oluşturmakta. Örneğin, öğrenilmiş önyargılar oluşmadan çocuklara cinsel kimlik ve cinsel yönelim hakkında bilgi vermek çocukların hem kendi benliklerini algılamasında, hem de diğer bireylere saygı duymasında araç olur.

Pek çok konuda olduğu gibi cinsel sağlık konusunda da öğrenme ailede başlar. Bazı ailelerde cinsellik eğitimine çok önem verilmekle birlikte, bazı çevrelerde ise hala tabu olarak görülür. Bu sebeple cinsel sağlıktan bir haber olan çocuğun bunu doğru bilgilerden uzak internet ortamlarından veya akranlarından öğrenmesi kaçınılmaz olur.

Belirsiz kaynaklardan alınan yanlış veya eksik bilgiler yerine uzmanlar tarafından daha doğru, yaşa göre uyarlanmış bilgiler çocuklar için en doğrusudur. Okullarda cinsellik eğitiminin gereksinimi bana kalırsa tam da bu yüzden. Cinsel konulardaki bilgi ve davranışlar doğrudan bu konudaki bilgilerimizle ilişkilidir. Cinselliğin insan doğasındaki varlığı göz ardı edilmemeli. Er ya da geç her bireyin bir noktada bilgi sahibi olması gereken bir konu. Dolayısıyla cinsel eğitim de temel eğitim içerisinde olmalı ve eğitim yuvası olan okullardan ayrışmamalı. Sağlığımız ancak doğru bilgi ve olumlu davranışlarla korunması mümkün.

Medya ve Cinsel Eğitim

Günümüzde internet kullanımının yaygınlığı ve çok küçük yaştan itibaren internet erişiminin başladığını hepimiz biliyoruz. Bu da çocukların internet ortamında cinsellik konulu bilgi ve içeriklere maruz kalmasını veya tek tıkla ulaşabilmesini sağlamış oluyor. Uzmanlar, internet ortamında bulunan oldukça karma ve yanlış bilgilerin çocukların cinsellik konusundaki öğrenimleriyle ilgili bizi uyarıyor.

Dijital çağda yaşadığımızı ve çocukların internete erişiminin engellenmesinin pek de realist olmadığını söyleyebiliriz. Cinsel eğitimin önemi tam da burada bir kez daha göze çarpıyor. Çocukların doğru-yanlış kavramı küçük yaştan itibaren oturmaya başlar. Bedenleri, özel bölgeleri, bedenlerini nasıl ve neden korumaları gerektiği, cinsel istismarın ne olduğu gibi konularda bilgilendirilmesi çok önemli.

Psikoloji Kaynaklı Cinsel Bozukluklar

Son yılları baz alarak yapılan araştırmalarda 3 kişiden 1 tanesinde cinsel yaşantıya dair sorunlar olduğunu söyleyebiliriz. Cinsel sorunların veya travmaların hepsi cinsel işlev bozukluklarına yol açmaz. Bunu göz önünde bulundurarak cinsel sorunların yaygın psikolojik nedenlerine bir bakalım.

Sosyokültürel dayatmalar, düşük öz saygı, beden algısında bozulma, ilişkilerdeki çatışmalar, geçmişte yaşanmış cinsel travmalar… Fizyolojik bir çok sebep de olabilmekle birlikte, genelde cinsel sorunların kaynağı psikolojiktir. Fakat emin olmak adına ilk değerlendirmede sorunun fizyolojik bir kaynağı olup olmadığına bakılmalıdır. Cinsel işlev bozuklukları cinsiyet gözetmeksizin hem kadınlarda hem erkeklerde cinsel problemler gözlemlenmektedir. 

Kadınlarda en sık görülen cinsel işlev bozuklukları vajinismus, ağrılı cinsel birleşme ve orgazm bozukluğudur. Vajinismus yukarıda da belirttiğim gibi kadının cinsel organının istemsizce kasılması ve ilişkiye izin vermemesidir. Temelinde ilişkiden korkmak yatar. Dolayısıyla cinselliğin tabaulaştığı toplumlarda görülme oranı çok daha sıktır. Orgazm bozukluğu ise çoğunlukla baskı altında yetişmekten kaynaklı bir sorundur. Cinsellik hakkındaki bilgi yetersizliği de bunun bir diğer sebebi. Fizyolojik bir sorun olmadığı taktirde her türlü cinsel işlev bozukluğu psikolojik destek gerektirir.

Erkeklerde en sık görülen cinsel işlev bozuklukları ise ereksiyon bozukluğu ve erken veya geç boşalmadır. Çoğunlukla stresli bir gündelik yaşantı, yoğun çalışma, geçmiş cinsel travmalar ve partnerine yetememe korkusu gibi sebepleri vardır. 

Cinsel isteksizlik ve cinsel fobi ise cinsiyet gözetmeksizin hem kadınlarda hem de erkeklerde görülmekte. Yaşanan kötü cinsel deneyimler, cinsel travmalar, stres gibi etkenlerle oluşur.

Kaynakça 

Berktay, F. (2009). Feminist teorinin önemli bir alanı: cinsellik. Cogito, 58, 58-72.

Bozdemir, N., & Özcan, S. (2011). Cinselliğe ve cinsel sağlığa genel bakış. Turkish journal of family medicine and primary care, 5(4).

Yücesan, A., & Alkaya, S. A. (2018). Okullarda göz ardı edilen bir konu: cinsel sağlık eğitimi. SDÜ Tıp Fakültesi Dergisi, 25(2), 200-209.

Gürsoy, E., & Gencalp, N. S. (2010). Cinsel sağlık eğitiminin önemi. Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi, 23(23), 29-36.

Sungur, M. Z. (1998). Cinsel eğitim. Klinik Psikiyatri, 2, 103-108.

BZgA, IPPF. (2018) Sexuality education in Europe and Central Asia: State of the Art and Recent Developments; An Overview of 25 Countries. Assessment Report. Cologne, Germany
Retrieved from: https://www.ippfen.org/sites/ippfen/files/2018-05/Comprehensive%20Country%20Report%20on%20CSE%20in%20Europe%20and%20Central%20Asia_0.pdf

İlkkaracan, P. Müslüman toplumlarda kadın ve cinsellik. Kadının İnsan Hakları İçin Kadınlar İstanbul İletişim Yayınları, 2003.

Avcı, K., & Özdedeli, K. (2015). Kadın cinselliği ve kültürel farklılıklar. Kadın Cinsel Sağlığı17, 224-230.

Ay, A., Günüşen, B., Özdemir, J. (2021). 5 Soruda Dijital Medya ve Cinsel Eğitim. Retrieved from:
https://dijitalmedyavecocuk.bilgi.edu.tr/2021/11/12/5-soruda-dijital-medya-ve-cinsel-egitim/

Psk. İrem Erdoğan

Merhaba, ben Psikolog İrem Erdoğan. 22 yaşındayım. Kendimi bildim bileli psikoloji alanına duyduğum ilgi sonucu, T.C. Maltepe Üniversitesi’nde Psikoloji (İngilizce) Lisans eğitimi aldım. Onur derecesiyle mezun oldum. Bu dönem içerisinde Bilişsel Davranışçı Terapi, Cinsel Terapi başta olmak üzere birçok eğitim aldım. Şu an ise Okan Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji üzerine yüksek lisans yapmaktayım

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir