Edebiyat

Asılacak Kadın: Ezilmişliği Meslek Edinenlere

Asılacak kadın hakkında detaylı bir inceleme sizleri bekliyor… Pınar Kür imzalı 1979 yılında yayımlanan Asılacak Kadın hakkındaki incelememiz sizlerle!

Asılacak Kadın‘da ilk olarak “ezilmişliği meslek edinmiş olanlar için” ithafı dikkat çeker. Ardından gazete haberi niteliğindeki bir yazı ile okuyucusunu karşılar:

Birkaç ay önce kamuoyunu haftalarca meşgul eden ve halk arasında ‘Yalı Cinayeti’ olarak adlandırılan dava dün sonuçlanmıştır ve sanıklardan Melek Ebruzade idama, suç ortağı Yalçın Özveren ise ömür boyu hapse mahkûm olmuşlardır. (…) Hüsrev Ebruzade, Boğaziçi’ndeki yalısının bahçesinde ölü bulunmuştur; birkaç yıl önce gizlice evlendiği anlaşılan Melek adlı karısı ve genç âşığıyla bir olup yaşlı eşini öldürmekle suçlanmıştır.”

Kür, 2021, s.11.

Asılacak Kadın romanının konusu, Melek’in şiddete ve tacize uğraması ve bunun etrafında şekillenen olaylar dizisidir. Roman üç bölümden oluşur. Her bölüm bir kahraman tarafından işlenmektedir. Bu kahramanlar Hâkim, Melek ve Yalçın’dır. Yalıda işlenen bir cinayetin sorgusunu anlatan Asılacak Kadın’da sunulan bu bölümler her defasında bir soruyla bitmektedir:

Ya asmazlarsa. Asmayacaklarsa. Bütün cezaları ben mi çekeceğim?

Kür, 2021, s.46.

Yalçın nereden bilsin?

Kür, 2021, s.89.

Uzun yıllar geçireceğim burada. Acaba bir gün bilebilecek miyim?”

Kür, 2021, s.145.

Pınar Kür bu sorularla birlikte anlatımını daha vurgulu hâle getirir. O, kendi okuyucusunun da adalet kavramını ve karakterlerin yaşadığı ikilemi düşünmesini istemektedir. Nitekim Pınar Kür, romanın on beş yıllık bir emeğin ürünü olduğunu söylemektedir. Toplumsal eleştiride bulunan roman, çaresizliği keskin bir şekilde anlatır.

Yalı Cinayeti Sanıkları

Romanın iki ana kahramanı Melek ve Yalçın’dır. Melek, küçük yaşından ve savunmasızlığından yararlanıp yalının sahibi Hüsrev Bey tarafından birileriyle birlikteliğe zorlanır. Yalçın ise buna karşı çıkan ve kurtarıcı konumundaki kahramandır.

Melek, evin yaşlı annesinin bakımını sağlamak için yalıya alınmıştır. Onun ölümünün ardından da oğlu Hüsrev, Melek’le evlenir. Zamanla Melek’i eve hapseder ve ona eziyet eder, bundan da bir tür haz alır. Hüsrev, annesi tarafından ilgisiz ve sevgisiz büyümüştür. Bu ilgiyi ve sevgiyi annesinin “esmer güzeli bir Fransız yosması” diye tanımladığı Josette’te arar. Fakat Josette maddi çıkarı için Hüsrev ile birliktedir ve bir süre sonra onu terk eder. Tüm bu olmayışlıklarını şiddetle çözmeye çalışan Hüsrev, zorba biri olur.

Gerçeklerin bilinememesinden ve kanıtlanamamasından dolayı Melek idama, Yalçın ise hapis cezasına mahkûm olur. Romanda Melek, toplumun cinsiyet ve sınıfsal ayrımcılığının kurbanı olarak cezalandırılmıştır. Çünkü Melek kimsesizdir ve yoksuldur. Kendisine yapılan bu eziyetin hakkı olduğuna inandırılmıştır. Ve çevresi tarafından dışlanmıştır.

Hüsrev’in eski sevgilisi ile yaşadıklarını tekrardan yaşatmaya çalışması, üstelik bunu başkalarıyla yapmaya zorlaması şiddetini yaşar. Bu kadar tek kalışının ardından giderek sessizleşir ve kendisine yapılanlara da ses çıkarmaz. Ona yardım etmeye çalışan Yalçın’ı bile benimseyemez. Çünkü Melek, korunmasız ve güvencesiz bir kızdır. Dış dünyayı tanıyacak fırsatı elde edememiştir. Kopartılmıştır. Ve hastalıklı düşüncelere sahip Hüsrev’e hapsolmuştur.

Bu durumun herkes gibi farkında olan ama herkesten farklı düşünüp müdahale eden tek kişi ise Yalçın’dır. Yalçın, bu yalıda çalışan bir hizmetli çiftin çocuğudur. Melek’e âşıktır ve ona şefkat duymaktadır, ona yardım etmek istemektedir:

Amaç Melek’i kurtarmaktı. Oysa kurtaramadım onu sonunda. Dolayısıyla cinayet işlemiş oldum. Ama asıl suçum başka. Asıl suçum onu kurtaramamak, eskisinden beter etmek hatta. Katilliği benimseyemeden, katil benim diye bağırdım o kurtulsun için. Dinlemediler.

Kür, 2021, s.94.

Romanın ana temalarını ezen-ezilen ve kurtarıcı olarak belirtebiliriz. Bunların arasındaki çelişkiler, derinlikler ve tespitler ise yan temalar olarak karşımıza çıkar.

Asılacak Kadın‘ın Anlatımı

Söylediğim gibi, gerçek bir olaya dayanan ve toplumumuzun eski ve hâlâ kapanmamış bir yarasına parmak basan bu roman, Türk edebiyatının en acıklı, en trajik öykülerinden biridir.” der Pınar Kür bu romanı için.

Asılacak Kadın eseri, gerçek bir olayın anlatımından meydana gelmektedir. Pınar Kür bu anlatımı bozmamak için çarpıcı ve okuyucuyu rahatsız eden tasvirlere yer verir. Fakat Pınar Kür bu durumu zaten istediği için kurgulamıştır. Çünkü Pınar Kür, sanatın ve edebiyatın işlevlerinden birinin de okuru sarsmak, rahatını bozmak ve düşünmeye itmek olduğunu savunmaktadır. Aristoteles’in Ars Poetica’sında yer verdiği “Tragedyanın ödevi, uyandırdığı korku ve acıma duygularıyla ruhu tutkulardan arındırmaktır.”* sözünü tekrardan gündeme getirmiş olur böylelikle.

Melek’in Hüsrev tarafından sömürülüşü, eziyete maruz kalışı elbette ki eleştirel bir şekilde kaleme alınmıştır. Romanın ilk iki bölümü bilinç akımı tekniği ile kaleme alınmıştır. Bilinç akımı, kişinin belleğinden çok hızlı bir şekilde akıp giden düşüncelerin, duyguların, anıların veya imgelerin hiçbir kopukluğa yer vermeden sıralanması şeklinde tanımlanır.

Üçüncü bölümü ise bu teknikle değil, Yalçın’ın yazdığı bir yazıyla kaleme alınır. Bu kısımda yazılanlar bu zamana kadar olan olayları açıkladığı gibi, karakterlerin düşüncelerini de içerir. Bu bakımdan serim-düğüm-çözüm serisinin hem hepsidir hem de ayrıca belirtecek olursak çözüm kısmıdır.

Aynı zamanda anlatımda dikkat çeken bir diğer unsur da Melek’in söylediği ağıttır. Bu ağıt, Kağızmanlı Hıfzı’nın Sefil Baykuş isimli ağıtıdır. Böylelikle anlatıda metinlerarasılığı da yakalamış oluruz. Pınar Kür ses ve dil özelliklerinin yanı sıra, Melek’in içinde bulunduğu durum ile özdeşleştirmiştir bu ağıtı:

Ecel tuzağını açamaz mısın?
Açıp da içinden kaçamaz mısın?
Azad eyleseler uçamaz mısın?
Kırık mı kanadın, kolların hani?

Bir kuzu koyundan ayrı ki durdu,
Yemez mi dağların kuşuyla kurdu?
Katardan ayrıldın şahin mi vurdu?
Turnam teleklerin tellerin hani?

Aç mısın yok mudur ekmeğin aşın?

Pınar Kür’ün Savunması

Kitabın arka kapağında kitap ile ilgili şu ifade yer alır:

Yayımlandığı ilk günden büyük ses getirmiş, gerek anlatım tekniği gerekse kadının toplumda konumlandırılmasına ilişkin cesur tavrıyla Türkçe edebiyatın klasikleri arasına girmiş bir roman.

Roman, yayımlandığı zaman olumsuz tepkiler almıştır. Hatta Pınar Kür bunun için yargı karşısına çıkartılmıştır. Bu duruma karşılık Pınar Kür, 11 Şubat 1988 tarihinde mahkemede savunmasını yapar:

Mahkemenizin hakkımda beraat kararı vererek, Asılacak Kadın adlı romanım üstündeki yasaklamayı kaldırmasını talep ediyorum.

Kaynakça

Kür, Pınar. Asılacak Kadın. 26. Baskı. İstanbul: Can Yayınları, 2021.

*Aristoteles, POETİKA, Remzi Kitapevi. Çev.: Prof. İsmail Tunalı, s. 16-22.

Bahar Bulut

15 Mayıs 2000 tarihinde İstanbul’da doğdum, 2018’de, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde çok istediğim Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü kazandım ve tutkum olan edebiyatın daha içinden bir rol almaya başladım. Yine aynı yıl, okulumun tek edebiyat kulübü olan 1002 Şiir ve Masal Kulübü’nde yönetim kurulu üyesi oldum ve ekip arkadaşlarımla birlikte teknik bir üniversitede sanatı ve edebiyatı aşılama çalışmalarında yer aldım. Nitekim kulüpte, yazarları ve şairleri bir araya getirip söyleşi yaptığımız “Hikâye Günü” etkinliğinin 2019-2020 ve 2021-2022 dönemlerinde koordinatörlüğünü üstlendim. Okulun ve kulübün biricik edebî yayını olan “TaşBina Fanzin” isimli fanzinde ilk olarak metin yazarlığı ve editörlük, daha sonrasında ise genel yayın yönetmenliği yaptım. Yazılarımla GEBE, KafkaOkur gibi dergilerde yer aldım. Duygularımı bildim bileli yazıyor ama en çok da okuyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir