Sinema

Toskana: Yemeğe Davetlisiniz!

Toskana (Toscana), 2022 yapımı bir Netflix içeriği. Filmin yönetmeni İran kökenli Danimarkalı Mehdi Avaz. Başrollerde Anders Matthesen ve Chirstiana Dell’Anna yer alıyor. Film babasından kalan mirası satmak için Toscana’ya gelen bir şefi konu ediniyor.

Ana karakterimiz Theo’yu açacağı yeni restoran için iyi bir yatırımcıyla anlaşmak üzereyken görüyoruz. Bu sebeple çok stresli olduğu her halinden belliyken bir mektup alıyor. Bu mektupta babasının üç hafta önce vefat ettiğini ve hatırı sayılır bir mirası Theo’ya bıraktığını öğreniyoruz. Küçük yaşta babasından ayrılan Theo’nun babasına kızgın olduğunu anlıyoruz. İlk tepkisi mirası reddetmek oluyor haliyle. Ancak aldığı ölüm haberiyle hassaslaşan Theo yatırımcıyla anlaşamıyor. Bu anlaşmazlık sonucu paraya ihtiyacı olan Theo babasından kalan Ristonchi Şatosu’nu satmak üzere Toskana’ya gitmeye karar veriyor.

Toskana: Ristonchi Şatosu’nun Ruhu

Toscana

Theo, Toskana’ya vardığında onu eski ama harika görünen taştan bir bina karşılıyor. Bu taştan bina Ristonchi Şatosu. Şato bir restorana çevrilmiş. Girişte Theo’nun babasının bir heykeli bulunuyor. Theo’nun babası burada muhtemelen ömrü boyunca yaşamış ve bir şef olarak çalışmış. Theo bir şeyler yemek için bu restorana oturuyor. Bu sahnelerde Theo’nun masaları, gelen yemeği inceleyişini izliyoruz. İki Michelin Yıldızı olan bir şefin ufak bir kasabanın restoranındaki yargılayıcı tavırları izlenmeye değer.

Theo şatodaki yemek deneyimi sırasında oranın işletmecisi olan Sophia ile tanışıyor. Daha sonra Sophia’nın Theo’nun babasının yanında büyüdüğünü, onu babası gibi gördüğünü öğreniyoruz. Filmin bu bölümünde Theo’nun babasını çalan bir çocuk olarak Sophia’yı görmesini bekledim ancak Theo hiçbir tepki göstermedi. Buradan şu sonucu çıkarabiliriz: Theo babasını hayatından ve aklından tamamen çıkarmış bir adam.

İlerleyen sahnelerde Theo, kendisine mektup gönderen aynı zamanda babasının avukatı olan Pino’yu buluyor. Ristonchi Şatosu’nu satmak istediğini söylüyor. Pino böyle büyük bir mülkün hemen satılamayacağını söyleyip Theo’yu bir süre Toskana’da kalmaya mecbur bırakıyor.

Theo, Ristonchi Şatosu’nuda kaldığı ilk gece mutfağa iniyor ve onu inanılmaz bir dağınıklık karşılıyor. Bir an bütün mutfağı temizlemeye başlıyor. Daha sonra kendisine enfes görünen bir sandviç hazırlıyor. Theo’nun yemek hazırlayışı tam bir görsel şölen. Ayrıca Theo’nun mutfağı toplayışı daha çok kafasını toplamak istiyormuş hissi yaratıyor izleyicide.

Theo sandviçiyle bahçedeki bir banka oturuyor ve yanına bir şişe şarapla Sophia geliyor. İkili burada kısa bir konuşma yapıyor. Bu konuşmadan Theo’nun Toskana’daki bu şatonun ruhu hiç anlamadığını hissediyoruz. Bu noktada, Theo’nun Ristonchi Şatosu’nun ruhunu reddetmekle aslında babasının varlığını reddettiği çıkarımını yapmak mümkün.

(Yazının devamı filmin sonuna dair –spoiler– içermektedir)

Bir Düğün Telaşı Meselesi

Toscana

Theo sabah uyandığında Sophia’dan şatoda bir düğün olacağını öğreniyor. Öncelikle gidip düğün yemeğinin tadına bakıyor ve hiç beğenmiyor. Maddi sıkıntılarla boğuşan Sophia güçlerinin ancak buna yettiğini söylediğinde, Theo birçok malzemenin şatonun arazisinde yetiştiğini söyleyerek Sophia’ya karşı çıkıyor. Ristonchi Şatosu’nda yemek yapma fikrinin Theo’nun aklına burada girdiğini düşünüyorum.

Kısa bir süre sonra Theo, gerçekleşecek düğünün Sophia ve Pino’nun düğünü olduğunu öğreniyor. Düğün için Sophia’ya yardım etmeye başlıyor. Sophia ve Theo bu süreçte arkadaş oluyor. Birlikte gittikleri mandıra İtalya’da geçen bir filmin olmazsa olmazıdır. Bu mandırada yüzlerce tekerlek parmesan peyniri görüyoruz.  Theo peynirin tadına baktığında mest oluyor. Onu Tosckana’ya yaklaştıran şeylerden biri kesinlikle böyle lezzetli ve taze ürünler bulabilmesi olduğu görüşündeyim.

Sonraki sahnelerde Pino, Ristonchi Şatosu’nu satın almak isteyen bir müşteriyle şatoya geliyor. Para konusunda Theo’yla anlaşamıyorlar. Theo, Ristonchi Şatosu’nun iyi işletilirse potansiyelinin olduğunu kanıtlamak için Danimarka’dan kendi ekibini düğün yemeğini yapmak üzere Toskana’ya getirmeyi teklif ediyor ve şatonun talibi ile anlaşmış oluyorlar. Daha sonra Theo, Sophia’ya düğün yemeğini yapmak istediğini söylüyor ama anlaşmadan bahsetmiyor. Burada, Theo’nun Sophia’yı etkilemeye çalıştığını düşünüyoruz ister istemez.

Düğün hazırlıklarıyla uğraşan Sophia ve Theo yakınlaşıyor. Düğün günü sabahı Theo Sophia’nın yanına gidiyor. Sophia ise Pino’dan Theo’nun şatonun talibi ile yaptığı anlaşmayı öğrenmiş, hayal kırıklığı içerisinde. Düğünde Theo konuşma yapıyor. Konuşmasında babasının bilmediği bir yönünü öğrendiğini, babasının Theo ve annesi dışındaki herkese ne kadar iyi davrandığını anlatıyor. Düğün gerçekleşiyor ve Theo şatoyu satarak Danimarka’ya dönüyor.

Herkes Kadar Sıra Dışı

Toscana film inceleme

Filmin devamında olanlar Theo’nun iç dünyasıyla ilgili.  Sophia ile olan çocukluk anıları, babasıyla geçirdiği kısa süre her şey aklında dolaşıyor. Çocukluğumuzda tamamlamamız gereken döngüler yarım kaldığında yetişkinlik hayatımızı nasıl etkilediğini görüyoruz. Theo filmin başında annesine sıradan bir hayatla mutlu olmayacağını söylüyor. Sıra dışı olmak istediğini görüyor ve izliyoruz. Annesi Theo’ya: “Sıra dışı insanlar da mutlu olmak ister,” diyor. Theo bu cümleyi ancak Toskana deneyiminden sonra anlayabiliyor.

Ristonchi Şatosu’nun önünde duran Theo’nun babasının heykelinin altında şu sözlerin yazması da çok manidar: “Herkes kadar sıra dışı.” Ne kadar uzakta olursa olsun bir şekilde seçtiği meslekle, tutkusuyla, istekleriyle Theo’nun babasına çok benzediğini görüyoruz. Finalde Theo hayal ettiği gibi olmasa da gerçekten sıra dışı bir yaşam tercih ediyor.

Toskana’ya Geliş ve Toskana’dan Gidiş

toscana

Toskana bize günümüz şehirli insanın sınırlarını gösteriyor. Theo Danimarka’da yaşayan şehirli bir adam; kuralları var, temiz, disiplinli… Oysa Sophia küçük yaşta Toskana’ya gelmiş ve bir daha oradan dışarıya çıkmamış. Yemekleri ölçüsüz yapıyor, hissettiği gibi yaşıyor…

Filmde Theo’nun Toskana’ya gelişiyle kendini sıkı sıkı koruyan kalkanlarının aralandığını, aşkı, arkadaşlığı hatta belki de köklerine dönüşünü izliyoruz. Finalde duygularını ve geçmişini kabul etmiş mutlu bir Theo görüyoruz.

Toskana’nın bize verdiği mesajlardan bir tanesi de bir ilişki bittiğinde her iki tarafında sorumlu olduğu. Theo’nun annesi Theo’ya sürekli babasını suçladığını ama kendisinin de suçu olduğunu, ilişkilerde asla tek tarafın suçlu olmayacağını söylüyor.

Altını çizmek gerek ki, film boyunca Sophia her daim güçlü bir kadın. Toskana’dan çıkmamış olması ya da maddi olarak zor durumda olması onun için engel değil. Sophia’nın bir mekana, duygulara, insanlara bağlılığının kırılışı izleyiciye harika yansıtılmış. Finalde hayallerini gerçekleştirmek için uğraşan özgür bir Sophia görüyoruz.

Doğallığın Samimiyeti

toscana

Oyuncu seçimlerini çok başarılı buldum. Özellikle Theo (Anders Matthesen) her haliyle bir restoran şefini bizlere sundu. Yemekleri hazırlarken kendine olan güveni izleyiciye işliyor. Sophia (Chirstiana Dell’Anna) inanılmaz doğal bir oyunculuk sergilemiş. Bunlarla beraber seçilen her karakterin kıyafeti, duruşu izleyiciye günlük hayatta bir olayı uzaktan izliyormuş hissi yaratıyor. Sophia ve Theo’nun ilk karşılaştığı sahnede, Sophia’nın sürekli İtalyanca söylenmesi eğlenceli bir detay olmuş.

Mutfakta geçen sahneler özenle çekilmiş, sebzelerin hazırlanışı, yemeklerin yapılış aşaması çok gerçekçi. Sunum için hazırlanan tabaklar birer sanat eserine dönüşüyor. Düğün sahnelerinde ışık ve renkler çok iyi ayarlanmış. Bir tabloya bakıyormuşsunuz hissi yaratıyor. Kadehlerdeki şarabın rengi sahneye sıcak bir hava katmış.

Ristonchi Şatosu ya da Kalesi, şu an İtalya Toskana’da üç yıldızlı bir otel. Bin yaşından büyük olan bu tarihi bina filmde tüm hatlarıyla görülmese de görebildiğiniz her yerine hayran kalacaksınız. Doğasıyla ve tarihi dokusuyla muazzam bir mekan seçimi olduğunu söylemeden geçmeyelim.

Son Bakış

toscana

Toskana’da aşkın yetersiz kaldığını düşünüyorum.  Sophia’nın duygularını yeterince görememiş olmak daha çok Theo’nun iç dünyası yansıtılmaya çalışıldığı için kabul edilebilir. Ancak filmin finalini Theo’nun duygularını daha çok belli etmesini umarak izledim.

Theo’nun babasına kızgınlığı, annesi ve babası ayrıldıktan sonra babasının Theo ile ilgilenmemiş olmasından kaynaklanıyor. Ama Theo ne kadar kızgın hatta kırgın olursa olsun babasının izinden gitmiş. Bu konunun daha uzun anlatılması, Theo’nun babasıyla arasındaki görünmez bağın nasıl devam ettiğinin işlenmesi çok daha keyif verici olabilirdi. Tüm bunlarla birlikte arkadaşlığın çok iyi işlendiğini düşünüyorum. Arkadaşlık için yapılan fedakarlıklar, küçük jestler filme neşeli bir hava katmış.

Theo’nun Danimarka’ya dönmeden önce babasının heykelini kırarak tüm öfkesini göstermesi çok çarpıcı bir sahneydi. Bu sahneleri izlerken Theo’nun kendisine olan öfkesini de gösterdiğini düşünebiliriz. Kırılan heykelin içinden yumurta kabukları çıkıyor. Theo çocukken babasının ona yumurta kırmayı öğretişini hatırlayarak geçmişe dönüyor.

Toskana izleyenlere duygularını takip etmelerini öğütleyen, hayatın zaman zaman sürprizler getireceğine inanmakla ilgili bir film. Theo’nun değişimi izleyenlere ilham verecek.

Toskana’ya genel bir bakış yapacak olursak; kapitalizmin her şeyi tüketen anlayışına bir başkaldırı olduğunu düşünüyorum. Çünkü büyük kazançlar yerine ve popüler olan yerine daha mütevazı kendi kendine yetebilen bir yaşam tercih ediliyor.

Toskana sizi düşündürecek ve düşündürürken acıktıracak!

Yağmur Gülerer

Sosyolog, aile danışmanı ve felsefe bölümü öğrencisiyim. Sanat sosyolojisi alanında çalışıyorum. Akdeniz Üniversitesi’nde ve Anadolu Üniversitesi’nde eğitimime devam ediyorum. Amatör olarak fotoğrafçılık ve tiyatro ile ilgileniyorum.

One thought on “Toskana: Yemeğe Davetlisiniz!

  • irem ismen

    Keyifle izlediğim bir filmdi. Güldürdü, düşündürdü, acıktırdı biraz da ağlattı 🙂

    Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir