Edebiyat

Sihirli Ev ve Uçan Şato: Sihirli Maceralar

Sihirli Ev ve Uçan Şato incelemesi ile kaldığımız yerden seriyi mercek altına almaya devam ettiğimiz yazımız sizlerle.

Yürüyen Şato kitabı, büyücü Howl ile Sophie’nin hikâyesini konu alıyordu. Bu büyülü hikâyede ateş cini Calcifer ile tanıştık. Sophie’nin dönüşüm hikâyesini okuduk. Sonunda Howl ile Sophie’nin mutlu sonuna şahit olduk. Bu serinin birinci kitabıydı. Ama macera sürüyor. Şimdi sıra Uçan Şato ve Sihirli Ev kitaplarında.

Serinin ikinci kitabı olan Uçan Şato da Diana Wynne Jones başrolü Abdullah’a verirken; son kitap Sihirli Ev de başrol Chairmain’a kalıyor. Yazar, karakterlere sihirli yolculuklar yaptırıyor. Bu yolculuklarda Büyücü Howl, Sophie ve Calcifer da yer alıyor. Böylelikle hem farklı karakterlerin hikâyelerine dahil oluyor hem de Sophie ve ailesinin adeta devam hikâyelerini okuyoruz. Gelin birlikte bu iki kitaba bakalım.

Uçan Şato

Sihirli Ev ve Uçan Şato

Serinin en zayıf halkası olan bu kitapta oryantalist konseptler öne çıkıyor. Karakterimiz Abdullah ve yaşadığı macerada aşk, yolculuk ve sihir iç içe.

Abdullah’ın Hayatı

Abdullah babasından servetinden faydalanamamış bir halı satıcısıdır. Çölde bir çadırda yaşar. Çadırının yanında yemek satan arkadaşı Cemal ve köpeği ile yan yana bir hayat sürmektedir. Hayalperesttir Abdullah. Hep bir prensesle tanışacağını, onunla evleneceğinin hayalini kurar. Ama bir halı satıcısı olarak bu hayaller sadece gönlünü hoş tutar. Fakat günlerden bir gün bir yabancı ona eski bir halı satar. Ve bu halının sihirli olduğunu söyler. Abdullah’ın sıradan hayatı için bulunmaz bir fırsattır bu halı.

Sihirli halıya uyanıkken bir türlü söz geçiremez. Sonra Abdullah bir gün rüyasında bir prensesle tanışır. Gece Çiçeği isimli bu prenses daha önce hiç bir erkek görmemiştir. Rüyada bile olsa bir prensesle tanışan Abdullah mutludur. Ama bir süre sonra anlar ki aslında gece uyuyunca sihirli halı onu prensesin sarayına götürüyor ve rüya sandıkları aslında hep gerçek oluyor. Abdullah prensese prens olduğunu söyler ve onunla evlenmek için en güzel halılarını satıp karşısına çıkmaya karar verir.

Cinler, Sihirli Halı ve Uçan Şato

Sihirli Ev ve Uçan Şato

Abdullah prensesin sarayına gittiğinde, gözünün önünde bir cin, prensesi kaçırır. Ama bu hikâyeye inanmayan kral, Abdullah’ı suçlar. Oysa Abdullah prensesi nasıl bulacağını düşünmektedir kara kara. Kralın Abdullah’a güvenmese bile onun canına kıymamasının sebebi bir kehanettir. Kralın kızı hakkındaki kehanetinde prensesin ilk gördüğü erkekle evleneceğinden bahsedilir. Bu yüzden kral Abdullah’a dokunmaz.

Gece Çiçeği’ni kaçıran cinin peşine düşen Abdullah türlü maceralara atılır. Yolculuğu sırasında şişede bir cinle bile karşılaşır. Yolda duyduklarına göre cinlerden Hasruel, dünyadaki prensesleri kaçırıp uçan şatosunda esir etmektedir. Abdullah çölde bir yolculuğa çıkar. Şişedeki cinin ve karşısına çıkan askerlerin yardımıyla epey yol kat eder.

Uçan Şatoya Doğru ve Sonrası

Abdullah’ın çölde atıldığı macerada karşılaştıkları arasında yanında yavrusu olan bir kedi de vardır. Bu kedi kızınca devleşir. Geceyarısı ve Zıpır isimli bu kediler aslında Sophie ve oğlu Morgan’dır. Hikâye boyunca Bayan Lettie ve Sulllivan’dan yardım alan Abdullah sihirle pek çok problemi çözecektir. Uçan Şato’ya vardıklarında yüz civarı prensesin mahsur kaldığını görür.

Başlarındaki cinlere prenseslerle birlikte bir oyun oynayıp onları bu durumdan kurtarmaya çalışacaktır. Yol boyunca şişedeki cin, Abdullah’a yardımcı olur. Sonradan şişedeki cinin Howl, uçan halının Calcifer olduğu ortaya çıkar. Düğümler tek tek çözülür ve prenseslerin tümü kurtarılır.

Oldukça hareketli olan hikâyede Abdullah oldukça yorulur. Ama sonunda Gece Çiçeği ile evlenir. Sullivan ailesi onlara şehirde bir saray veririler ve devlet görevine getirirler. Hep mutlu yaşarlar.

Sihirli Ev

Sihirli Ev ve Uçan Şato

Sihirli Ev üçlemenin son kitabı ve ülkemizde İthaki Yayınları’ndan bu sene çıkan kitapların sadece ilki Hayao Miyazaki tarafından animeleştirildi. Bununla birlikte yazar ve eseri dünya çapında tanınmış oldu. Sihirli Ev kitabıyla Howl ve Sophie’nin kurduğu aileye, oğulları Morgan’a ve kraliyetin bitmez tükenmez işlerine dahil oluyoruz.

Hikâyenin merkezinde bu sefer Chairmain isimli yetenekli ve genç büyücü yer alıyor. Kraliyetin bir sıkıntısını çözmeye çalışan bu ekibi, temposu dinmeyen bir macera bekliyor. Peki okuyana bu hikâye hangi yönüyle ulaşıyor? Şimdi kitabın içine girelim ve bir de bu maceraya tanık olalım:

Chairmain ve Sihirli Ev

Chairmain isimli kız, büyünün ailesinin bir parçası olduğunu her zaman hissediyor ama bu işlere annesinden korktuğu için hiç girmiyor. Amcasının sadece elflerin iyi edebileceği bir rahatsızlığı dolayısıyla evinden ayrılmasıyla göz kulak olması için ormandaki eve gidiyor. Çok geçmeden evin sihirli olduğunu keşfediyor. Kendi kendine idame ettirmeyi pek beceremediği hayatında sihir işini kolaylaştırıyor. Fakat sihir varsa bedeller var.

Sihirli evin bahçesinde yaşayan mavi Kobold halkı ve ormandaki tehdit Luboklarla tanışıyor. Lubokların insan ve ya Kobold bedenini konak gibi kullanıp yumurtalarını bırakması ormanda ciddi bir sorun. Charmain’in amcası da bu yüzden elflerin onu iyileştirmesi için evinden ayrılıyor.

Sonrasında, önce Chairmain sonra Peter büyücünün evine yerleşiyor. Evin büyülü olduğu kadar oldukça büyük olduğu, sürekli evde kaybolan ve hatta zaman yolculuğu yapan beceriksiz büyücü Peter bire bir deneyimliyor.

Chairman amcasının evin kurallarını anlayabilmesi için bıraktığı büyülü direktifleri uyguladıkça hayatı epey kolaylaşıyor. Ama diğer yandan amcasının kralla ilişkisini öğreniyor. Sonrasında başka sorumluluklar ediniyor. Sorumlulukları evin sınırını aşıyor, ülkenin kralı adına çalışmaya başlıyor.

Kralın Derdi

Kitapta fakirleşen ve güçsüz düşen bir kral var. Öncelikle kralın erkek varisi yok. Yaşlı kızı prensesten önce de yeğeni tahta hak sahibi. Elf soyundan gelen uzun boylu kralın yerine geçecek olan veliahtın bir Lubok olması büyük bir sorun. Ama asıl sorun kralın altınlarının çalınması oluyor.

Kral işbirliği için büyücü Howl’un sevgili eşi Sophie’yi de çağırıyor. Ama Howl çağrılmadığı için çocuk kılığında ekibe dahil oluyor. Böylece Büyücü Howl ve ailesi, Chairmain ile birlikte kaybolan altınları aramaya koyuluyorlar.

Büyücülerin dünyasında hiç bir mekan sıradan değildir. Sihirli Ev eseri mekânsal büyüler üzerine bir romandır. Sihirli Ev‘i sihirli yapan girilebilir bilinen odalarından çok bilinmeyen odalarıdır. Ve bu odalarından bazıları zamanda yolculuk yapmaya elverişlidir. Evin bu özelliği kralın altınlarını arama konusunda onlara yardımcı olacaktır.

Kızlar ve Büyüler

Chairmain ise büyü ile ilgisinin olmadığını sanırken büyüye söz geçirebildiğini fark etmesiyle dünyası değişiyor. Evde bulamadığı huzuru sihirli evde buluyor. Evde kısıtlanan özgürlüğü amcasının evine gelmesi ile genişliyor ama o oranda da sorumlulukları artıyor. Evin sorumluluğunu almak, işin içinde büyü de olsa onu zorluyor. Fakat büyüyle arasının iyi olduğunu gene bu evde keşfediyor.

Babası fırıncı olmasına rağmen, o da büyüyü işine dahil ediyor. Evde büyüden uzak olan isim annesi oluyor. Ama zamanla babası gibi büyüye yatkın olduğu anlaşılıyor. Büyü ile çevrili hayatında kralın kütüphane asistanlığı yapıyor. İş sahibi olan ve bir evi yönetme konusunda uzmanlaşan kız çocuğunun yaşadıklarını konu eden romanın ilk kitabıyla tek bağlantısı Howl ve ailesi oluyor. Evden çıkan, evin sorumluluğunu alan ve büyü konusunda uzmanlaşan bir kızın değişim hikayesini okuyoruz kitap boyunca.

Uçan Şato ve Sihirli Ev Hakkında

Uçan Şato doğu hayatını konu alan fantastik hikâyesi ile diğer kitaplardan ayrılıyor. Mekânsal olarak bakıldığında şehir ve taşrada geçen diğer hikâyelerden farklılaşıyor. Ama hikâyenin şehirde kurulan hayatla mutlu sona ermesi başka bir mesele.

Yazarın doğu hakkında kafasının içindekileri görmek açısından değinmemiz gereken bazı noktalar var. Ama öncelikle yazarın 19. yy yazarlarından olduğunu kenara koymamız ve ele aldıklarını kendi dönemi içinde değerlendirmek gerekiyor.

Doğunun kendine has kokusu ve dokusu var. Çöl yaşamından kesitler verirken tasvirlerin canlılığı adına bir çok duyudan faydalanan yazar doğuyu batıdan kokular, insanlar, hayat standartları ve hayaller olarak ayırıyor. Çöl kentinde geçen hikayede akrabalarının Abdullah’ı iki kilolu kadınla zorla evlendirmek istemeleri, prensesin erkek yüzü görmeden büyümesi, cinlerin sahtekarlıkları, Cemal’in yaptığı yemeklerin çok kokulu olması gibi konularda doğunun temsil edilişini okuyoruz. Kavuşan gençlerin ilişkiye adım atması öpüşmeleri ile olması ve bunu halledilecek bir görev gibi görmeleri de gene doğunun ilişki biçimini örneklendiriyor.

Cinlerin tasvirlerinde o iki kilolu bayanlara karşı tüm prenseslerden vazgeçen hırslı cin, arzuladığı mutluluğa kavuşmuş oluyor. Beden algısı konusunda düşündüren bu detaylar, çocuk kitapları olarak bu dönem ihtiyacına maalesef hitap etmiyor.

Kitabın orijinal ismi doğrultusunda Uçan Şato olarak Türkçeleştirilen başlığı Uçan Saray olabilirmiş. Böylece doğu konseptleri çevresinde şekillenen kitabı tamamlaması ve ayrıca Yürüyen Şato kitabının isminden farklılaşması adına okuyucuya kolaylık olabilirdi: Yürüyen Şato, Uçan Saray, Sihirli Ev

Sona Doğru

Sihirli Ev‘de kendi hayatını, aldığı sorumluluklarla zenginleştiren Chairman’ın aksine Uçan Şato‘da sevdiği kızı kurtarmaya çalışan doğulu Abdullah’ın hikâyesini okuyoruz. Sihirli Ev ve Uçan Şato kitaplarından her ikisi de sürükleyici ve sihirli bu yolculuklardan gördüğümüz öğrendiklerimiz yanımıza kâr kalıyor.

Bu kitapta detaylı işlenen sihir yapma mekanizmaları hikâyeye heyecan katıyor. Bunun yanında kralın verdiği görevlerle hayatı değişen taşra insanlarından yaşlı ve demode prenses tasviri de batıdaki eskiyen kraliyet yönetimlerine gönderme olabilir. Ama iki hikâye de kralın soylu görevlendirmeleri ile noktalanıyor. Batıdaki en üst mertebe olarak devlet görevi vurgusu da günümüzde değişenler içinde yer alıyor.

Bu haliyle o dönemden bu zamana değişen bakış açılarını görebiliyoruz. Yazarın Oxford’dan çıktığını ve J.R.R. Tolkien’in derslerine girdiği düşünülürse düşünsel zenginlik ve fantastik öğelerin kullanımı göz dolduruyor. Tek başına çocuk kitabı olamayacak kadar alt metin okuması içeren kitaplar serisi rengarenk kapak tasarımları ve kalın-ince kapak seçenekleri ile okuyucularını bekliyor.

Sihirli okumalar.

E. Nihan Acar

Multi-disiplinli bir alanda akademik arayışını sürdüren bir fenci- sosyolog olarak, peri masallarına ve bilime aynı anda inanan bir edebiyat hayranıyım. Fantastik ve bilim kurguya bayılırım. Üretkenliğimi sınadığım görsel tasarım, müzik ve sahne sanatlarından sonra edebiyat kıtasında arayışıma devam ediyorum. Kendimi bildim bileli okuyor ve yazıyorum. Online ve yazılı edebiyat platformlarında yayınlanmış kitap analizleri, inceleme ve öykülerim mevcut.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir