Psikoloji

Savunma Mekanizmaları: Egoyu Korumak

Savunma mekanizmaları, bireyin kendini korumak için geliştirdiği psikolojik bir takım stratejilerdir. Freud’un öncülük ettiği psikanaliz teorisi ile ortaya atılmıştır. Zihin gerçekleri inkâr etme, kabullenmeme, çarpıtma, bastırma gibi mekanizmalarla egoyu korumaya çalışır.

Kişi bunu bilinçsizce yapar. Savunma mekanizması kullandığının farkında değildir, çünkü öz-imajını korumasının tek yolu budur. Bilinçaltı karşılaştığımız veya bizi zorlayacak durumla baş edemeyeceğimizden endişelendiğinde bu mekanizmayı çalıştırmak durumunda kalır. Bir tür sakınma, saklanma süreci de denebilir.

Başta olumlu sonuçlar doğurabilecekmiş ve mantıklı bir stratejiymiş gibi gelebilir. Ancak savunma mekanizmaları uzun vadede olumsuz sonuçlara sebep olabilirler. Kesin çözüm değillerdir. Örneğin, yas sürecindeki bir kişinin bir süre inkar içinde olması doğal karşılanan bir tepkidir. Fakat inkâr durumunun uzaması yasın diğer süreçlerini geciktirebilir ve bir gün ortaya çıkması muhtemel olan hisleri içimizde daha uzun süre tutmaya sebebiyet verir. 

Yapısal Kuram

Psikanalitik teorinin önemli yapı taşlarından biri altbenlik, benlik ve üstbenliktir. Diğer bir adıyla id, ego ve süper ego. Bu yapısal kuram, zihni id, ego ve süperego olmak üzere üçe ayırır. İd en ilkel, evrimsel olarak taşıdığımız, daha hayvani ve daha dürtüsel olan tarafımızdır. Örneğin, cinsel arzularımız.

Süper ego ise daha entelektüel olan, sosyal açıdan topluma uyum sağlamak isteyen, etik ve tinsel yanımızdır. Ego ise bir nevi id ve süper ego arasındaki köprüdür. Altbenlik ve üstbenlik arasındaki çekişmede durumsal olarak neyin daha doğru olacağı benliğin yani egonun görevidir. İd bilinçdışı (dürtüsel) iken ego bilincin kendisine, süper ego ise ön bilince denktir diyebiliriz.

İd isteklerin karşılanması için bireyi yönlendirirken, çoğunlukla id tarafından dürtülenen durum süper ego için kabul edilemez. Sosyal ve etik kuralları yok saymak üstbenlik için tartışmaya açık değildir. Dolayısıyla ego, hangi konularda id’in dürtüsel arzularının karşılanabileceği, hangi durum için etik ve ahlak kurallarının daha ağır basacağının kararını verir.

Süper egonun ağır bastığı durumlarda ise id’in baskısından kurtulmak için ego savunma mekanizmalarını çalıştırır. Bu durumda id bizim daha içten, daha hayvani, daha dürtüsel ve etik nedir ahlak nedir ilgilenmeyen yanımız olduğundan zaman zaman korunmaya ihtiyaç duyar. Sevdiği birini kaybeden bir kişi için bastırmak, tepki vermemek, görmezden gelmek id için o an daha mantıklıdır. Aynı küçük bir çocuktan kötü haberi saklamak gibi.

Böylelikle egomuz yani benliğimiz iki tarafı da dengeleyecek bir çözüm bulmuş olur. Sağlıklı bir ego için id ve süper egonun olabildiğince dengede olması önemlidir. Şimdi id ve süper ego arasında kendini korumaya çalışan benliğimizin ortaya çıkarttığı savunma mekanizmalarının türlerini inceleyelim.

Bastırma: Bilinçaltına İttirmek

En basit haliyle bastırma mekanizması, kişinin yaşadığı olayı bir daha hatırlamak istememesi ve görmezden gelerek bilinçaltına itmesidir. Süper egonun uygun bulmadığı için izin vermediği duygu ve düşüncelerimizi zaman zaman bastırmaya çalışırız.

İd’in aktardığı duyguların bastırılması oldukça yoğun bir enerji ister. Süper ego ve id arasındaki çekişmeden rahatsız olan ego ise id tarafından aktarılan tüm duygu ve dürtüleri bilinçaltının derinliklerine doğru ittirir. Dolayısıyla duygularımızı yaşamak, hissetmek yerine enerjimizi olduğu gibi onları bastırmaya harcarız. Karşılığında ise bozulmuş bir realite algısı ve tüm enerjiyi bastırmaya harcadığımızdan yorgunluk ile baş başa kalırız.

Bilinçaltı henüz yüzleşmeye hazır olmadığı durum, olay veya duyguların getirdiği kaygı ve korkuyu deneyimlemeye hazır değildir. Bu sebeple bastırmak kısa vadede mantıklı bir strateji gibi gelir. Birey böylece o istemediği duyguyu süpürebildiği kadar halının altına süpürür ve yüzleşmek zorunda kalmaz. Duygunun getirdiği korku ve kayıpları bir kutuya koyup rafa kaldırır. 

Psikanalitik yaklaşıma göre, bastırılmış duygu ve düşünceler çoğunlukla rüyalarımızda ortaya çıkar. Dalgın olduğumuzda ağzımızdan “dil sürçmesi” diye çıkıverebilir de. Çocuklarda ise kabuslar, yatak ıslatma gibi durumlar gözlenebilir.

Bilinçaltına baskılamak, kısa vadede travmatik olayın etkilerini azaltsa da bazen kişinin gerçeklik algısının bozulmasına da sebebiyet verebilmekte. Bilinçten ve realiteden bu kadar kopuk olmak ise ilerde psikolojik sağlık açısından sorun teşkil edebilir.

En Sık Kullanılan Savunma: İnkâr

İnkar, savunma mekanizmaları arasında en çok bilinen stratejidir. Kişi yaşadığı travmatik olayı veya hissettiği yoğun duyguları tamamiyle inkâr eder. Örneğin, sevdiği birini kaybeden kişi ısrarla o kişinin ölmediğini söylüyorsa, inkâr mekanizması aktiftir.

Üstüne gidilmesi, aklını yitirmiş gibi davranılması, ısrarla gerçeğe inandırmaya çalışılması pek olumlu sonuçlar vermeyebilir. Zihin olayı algılamadığından değil, henüz kabul ettiğinde gelecek yıkıma hazır olmadığından bu yolu seçer.

İnkâr ile bastırma birbirlerine benzerliklerinden ötürü zaman zaman karışabilir. Aralarındaki fark ise şudur: Bastırmada birey durumu yalanlamaz, sadece olay hakkında konuşmak veya hissetmek istemez. Görmezden gelmek ister. İnkârda ise zihin gerçekliği kabullenmekte zorluk çeker, olay hakkında konuşmak istemediği veya hislerinden çekindiğinden değil; onun için ortada konuşmaya gerek olan bir durum yoktur.

Yön Değiştirme

Savunma Mekanizmaları

Savunma mekanizmalarımızdan bir diğeri, yön değiştirme. Kişinin duygularını asıl olaya veya kişiye değil de başka bir şeye yönlendirmesi diyebiliriz. Genelde kaçınılan kişi veya olaydan ziyade duygularımızı çıkarmanın daha kolay olacağı bir yere yöneliriz. Örneğin, patronu ile kavga eden kişinin sinirini evindeki insanlara yöneltmesi gibi. Ailesinin kızgınlığıyla hiçbir bağlantısı olmamasına rağmen duyguları dışarı çıkmak için çırpınan birey, çareyi burada bulur. Daha az risklidir.

Yön değiştirme duyguların farklı bir bireye veya duruma aktarılması ile ortaya çıkabildiği gibi, bazen fobilerimiz olarak da ortaya çıkabilir. Bilinci etkileyen olayın hiçbir bağlantısı olmasa da durumun içerisindeki nesne veya olguya karşı yoğun bir korku da besleyebiliriz. Örneğin, geç kaldığımız veya erken gittiğimiz için karşılaştığımız bir olayı araba sürüş şeklimize bağlayıp şoförlük yapmaya karşın bir korku beslemeye başlayabiliriz.

Yansıtma

savunma mekanizmaları

Yansıtma mekanizmasında bilinç kendi yaptığı veya kendi hissettiği bir şeyi sanki karşısındaki yapıyormuş veya hissediyormuş gibi ona yükler. Örneğin, sınavdan kalan bir öğrencinin durumu öğretmeninin onu sevmemesine bağlaması gibi. Bu bireyler kendi yaşadıkları içsel sorunları ve güvensizlikleri karşıya aktararak suçu başkasına yüklerler. Karşıdakine sinirlenmek kendine sinirlenmekten çok daha kolay gelir.

İnsan ilişkilerinde çok karşılaşılan örneklerden biri ise kendi duygularımızı karşıdaki hissediyormuş gibi tepki vermek. İş arkadaşlarından birine karşı hisler beslemeye başlayan bir erkek, eşinin iş arkadaşlarına karşı yoğun bir kıskançlık göstermeye başlar. Sanki eşi onu iş arkadaşıyla aldatıyormuş gibi muamele gösterir. Aslında kendi hislerini eşine yansıtmaktadır.

Kendi duygu ve dürtülerini içten içe bilir ve ”ben böyle hissedebiliyorsam o da hissedebilir” diye düşünerek duygularını karşısındaki bireye mal edebilir. Bu savunma mekanizmasının özellikle bu örnekteki amacı biraz da suçluluk duygusunu bastırmak adınadır. Tek taraflı bir yanlışı veya kendi hatamızı kabul etmek yerine bazen karşımıza yansıtarak suçluluk duygusundan kurtulmaya çabalarız.

Diğer Savunma Mekanizmaları

İnkâr, yön değiştirme ve yansıtma en çok kullandığımız savunma mekanizmalarından. En az onlar kadar kullandığımız ve egomuzu korumaya yarayan bir çok başka stratejiye de sahibiz tabii. Bunları da kısaca açıklayayım.

Mantığa Bürüme (Rasyonalizasyon) ve Neden Bulma

savunma mekanizmaları

Adından da anlaşılabileceği gibi yaşanan durumu tamamen mantık çerçevesinde sunmak ve alışmak adına bir takım bilgileri kullanmak diyebiliriz. Örneğin, kişi bir yalan söylediyse ve bu yalanın sonu kötü sonuçlandıysa, kendince sebepler üretir. Yalan söylemesinin aslında çok haklı sebepleri olduğunu kendine söyler.

Neden bulma savunma mekanizması da mantığa bürümeye oldukça benzer. Neden bulmayı gün içerisinde neredeyse hepimiz küçük büyük bir çok durumda kullanırız. Durumlara mantıklı ve toplumsal onay görebilecek sebepler bulmaya çalışırız.

Özdeşleşme ve Özleştirme

savunma mekanizmaları

Özdeşleşme; genelde çocukların bir ebeveyni, öğretmeni, akranını veya ünlü birini model almasıyla başlar. Hareketlerinden düşüncelerine, konuşmalarına kadar bu kişiyi veya kişileri taklit ederler. Bunun sebebi bilinçaltında kişinin kendini ”sevilmeye değer” veya ”yeterince iyi” olmadığı endişesidir. Sevilmeme ve onay görememe ihtimalini ortadan kaldırmak için kişi zaten çevresi tarafından sevilen birini örnek alır. Böylece bilinç sevileceğine emin olur.

Özleştirme ise özdeşleşmeden daha katıdır. Kelimeden anlaşılacağı gibi birey sadece örnek almakla kalmaz, o kişiyle özleşir. Örneğin, kendi düşüncelerine taban tabana zıt da olsa özleştiği kişinin siyasi görüşünü de benimseyebilir.

Özdeşleşme mekanizmasında hali hazırda bir takım ortak noktalarımız olduğu kişiyi model seçmeye daha yatkınızdır. Özleştirmede ise sevilme ve onay görme ihtimali için başkasının kişiliğine bürünmek mantıklı bir strateji gibi gelir.

Yüceltme

Adından da anlaşılabileceği gibi olması imkansıza yakın şeylerin ”yüceltilmesi” ile ego kendini korur. Örneğin; çok aşık bir adam, aşkına karşılık bulamadığını düşünmek ve yüzleşmek yerine aşkını yüceltir. Ona şarkılar, şiirler yazar. Karşısındaki aşık olduğu da bir insan değilmiş de yüce bir varlıkmış gibi davranır. Bu kadar yüce bir varlık zaten onu neden istesin ki? Böylece asıl durumla yüzleşmek yerine yüceltmeyi seçer. Bu açıdan; bir çok şiir, şarkı ve sanat eserini savunma mekanizmalarından yüceltmeye borçluyuz da diyebiliriz.

Hayal Dünyasına Kaçma

Eğer kişi kaygı içeren bir durumdaysa hayal dünyasına dalarak bu durumdan kaçabilir. Örneğin, yarın önemli bir sınavı olan bir öğrenciyi ele alalım. Öğrenciye o an ders çalışmak ve sınavı düşünmek çok kaygı verebilir. Bunun yerine sınavını geçtiğini, istediği mesleği yaptığını, hatta mesleğinde dünyaca ünlü olduğunu düşünmek sakinleşmesi için bir stratejidir. Hayal dünyamıza sığınmak, gerçeklikten kopmadığımız sürece oldukça etkili.

Savunma mekanizmaları uzun sürmedikçe, günlük hayatımızı etkilemedikçe ve gerçeklik algımızla oynamadığı sürece egoyu korumak için bilincin ürettiği işler stratejilerdir. İd ve süper egonun arasında sıkışıp kalan ego bahsettiğim mekanizmalarla kendini korumuş olur. En önemlileri ve en çok kullandığımız savunma mekanizmaları yukarıda bahsettiklerim. Fakat bahsederek bitiremeyeceğimiz kadar savunma mekanizmamız var. Örneğin, mizah da çok sık kullandığımız bir savunma mekanizması. Özellikle günümüz sosyal medya devrinde artık ciddiyet içeren hemen hemen her şeyin mizahı da var. Bu bir kesim insan için olayların kaygısını azaltmakta.

Sonuç olarak tehditleri ve kaygıları azaltmak için kullandığımız binbir türlü başa çıkma mekanizmamız mevcut. Dozunda olduğu sürece de hepsi psikolojik sağlığımızı dengede tutmaya yardımcı, oldukça doğal mekanizmalar.

Kaynakça

Bilge, Y. (2018). Kişilik bozuklukları ve savunma mekanizmaları. Turkish Studies.

Taşkent, A. (2010). Alkol ve/veya madde bağımlıları ile bağımlılığı olmayan bireylerin savunma mekanizmaları açısından karşılaştırılması, çocukluk çağı travmaları, disosiyatif yaşantılar ve bağımlılık şiddetinin savunma mekanizmaları üzerindeki etkisinin incelenmesi (Master’s thesis, Maltepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü).

Cramer, P. (2000). Defense mechanisms in psychology today: Further processes for adaptation. American psychologist55(6), 637.

Cramer, P. (1998). Coping and defense mechanisms: What’s the difference?. Journal of personality66(6), 919-946.

Euler, S., Stalujanis, E., Allenbach, G., Kolly, S., De Roten, Y., Despland, J. N., & Kramer, U. (2019). Dialectical behavior therapy skills training affects defense mechanisms in borderline personality disorder: An integrative approach of mechanisms in psychotherapy. Psychotherapy research29(8), 1074-1085.

Psk. İrem Erdoğan

Merhaba, ben Psikolog İrem Erdoğan. 22 yaşındayım. Kendimi bildim bileli psikoloji alanına duyduğum ilgi sonucu, T.C. Maltepe Üniversitesi’nde Psikoloji (İngilizce) Lisans eğitimi aldım. Onur derecesiyle mezun oldum. Bu dönem içerisinde Bilişsel Davranışçı Terapi, Cinsel Terapi başta olmak üzere birçok eğitim aldım. Şu an ise Okan Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji üzerine yüksek lisans yapmaktayım

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir