Psikoloji

Psikoloji Tarihinde Kadınlar: Bölüm II

Psikoloji Tarihinde Kadınlar serimizin II Bölümü ile karşınızdayız.

Psikoloji tarihinde kadınlar, adlarından sıkça söz ettiren erkek düşünürler kadar önemli bir yere sahip olmalarına rağmen pek tanınmıyorlar. Hatta çoğu bilim alanında önemli fikir ve buluşlara sahip kadınların yeterince bilinirliğinin olmaması hep üzüldüğüm bir durumdu. Ben de okuyucularımıza psikoloji alanının gelişiminde ve günümüzdeki haline evrilmesinde emeği olan, fakat isimleri akademide bile nadiren geçen bu önemli kadınları anlatmak istedim. “Psikoloji Tarihinde Kadınlar: Bölüm I” başlıklı yazımda ele aldığım tarihteki önemli psikolog ve/veya düşünür kadınlara birkaç isim daha eklemek isterim.

Bir önceki yazımda Marsha Linehan, Anna Freud, Karen Horney, Melanie Klein, Mary Whiton Calkins olmak üzere beş birbirinden önemli kadından bahsetmiştim. Şimdi ise kaldığım yerden devam edip bu zeki ve cesur beş kadına yenilerini de ekleyeceğim. Gelin, çalışmalarıyla psikoloji tarihine yön veren ve bizlere ilham veren kadınları hep birlikte inceleyelim.

Margaret Floy Washburn: Hayvan Davranışı ve Motor Teorisi

psikoloji tarihinde kadın

Bir önceki yazmda, Mary Whiton Calkins’in APA’nın ilk kadın başkanı olduğundan bahsetmiştim. Washburn ise, Calkins’i takip eden tarihteki ikinci APA kadın başkanı. Üniversitede eğitim verdiği süreçte sadece kadın öğrencilerle çalışmış. Araştırma ve yazılarında özellikle öğrencisi olan kadınları yanına almış, bazılarını yazar olarak dahi eklemiştir. Yaşadığı dönemin (1871-1939) cinsiyetçiliğini de göz önünde bulundurursak sadece kadınlarla çalışması gayet anlaşılabilir. Hatta bu davranışı kadınların psikoloji bilimine dahil olma oranlarını arttırmış ve sürecini hızlandırmıştır.

Calkins ile aynı dönemde Harvard Üniversitesi’nde eğitim görmüş ve aynı Calkins’e yapıldığı gibi ona da lisans unvanı verilmesi reddedilmiştir. Bu noktada farklı bir yol izleyerek Kolombiya Üniversitesi’ne geçiş yapmış ve diplomasını almaya hak kazanmış. Calkins’in ”resmi” bir diploması olmadığını göz önünde bulundurursak, teknik olarak “doktorası olan ilk kadın psikolog” diyebiliriz Washburn için.

Dönemin koşullarında, öğretmen veya profesör olarak çalışan kadınların evlenmeleri de zormuş. Hem toplum tarafından hoş karşılanmaz, hem de akademik kariyer peşinden koşan bir kadına sıcak bakan erkek de pek var denemez. Lisans mezunu olmanın bile kadınlara çok görüldüğü bir zamanda yaşayıp yüz yıl sonra hala kendilerinden söz ettirebilmesi kadınlar için gurur verici.

Hem araştırmacı hem yazar olan Washburn, hayvanların davranışlarını incelemiş. Hayvanların davranışlarını anlamlandırmak adına zihinsel süreçlerini incelemeye başlamıştır. Diğer araştırmacılarla ters düşen bir ilgi alanıydı bu. Çünkü çoğunluk zihinsel sürecin gözlemlenebilir ve dönemin şartlarında araştırılabilir olmadığı konusunda hemfikirdi. Fakat Washburn araştırmasının peşinden gitti, tüm psikoloji ekollerini değerlendirdi ve araştırmasını sürdürdü. Sonunda bilincin onu uyaran ve engelleyen bazı motorlardan oluştuğu kanısına vardı. Bilincin davranışlarla gözlemlenebileceğini, beden dili gibi yollarla kendini gösterdiğini öne sürdü. Bilinç, duyum ve hareketler sonucu oluşuyor teorisi farklı fikirlere de ışık tuttu. Bu teori sadece düşünce veya bilişsellikle davranışın bağını açıklamakla kalmadı, bireylerin çağrışım yoluyla nasıl öğrenme sağladığını da açıklamış oldu.

Eleanor Maccoby: Stanford Üniversitesi İlk Kadın Psikoloji Bölümü Başkanı

Psikoloji tarihinde kadın

Maccoby yüksek lisans eğitimini ve doktorasını Michigan Üniversitesi’nde tamamlamış, Stanford Üniversitesi’nde akademisyenlik yapmıştır. “İlk kadın Psikoloji Lisans Bölümü Başkanı” olmasının yanında, kendisinin ”pantolonla” ders anlatabilen ilk kadın olduğunu bir konuşmasında aktarmıştır. Kadınların pantolon giyinmesinin garipsenmesine karşın, Maccoby cinsiyet rollerini araştırmak için kolları sıvamıştır. Cinsiyet ve toplumsal cinsiyet rollerini incelemiş, cinsiyet farkının psikolojisini araştırmıştır. Hatta aynı isimli günümüzde de hala kullanılan bir kitabı da vardır. İlerideki cinsiyet rolleri araştırmalarına ışık tutacak yazıları bir kısmı APA ödülü olmak üzere sayısız ödül almıştır.

Cinsiyet çalışmaları dışında gelişimsel psikoloji ile de ilgilenmiştir. Bu alandaki çalışmaları zamanında çığır açmış, APA’nın bir ödüle ”Maccoby Ödülü” adını vermesini sağlamıştır. Bu ödül sonraki dönemde de verilmekte olup, gelişimsel psikoloji ile ilgili çok önemli araştırmaları olan kişilere layık görülmektedir.

Gelişimsel Açıdan Cinsiyet Farklılıkları

Maccoby’nin cinsiyet üzerine yaptığı araştırmalarından biraz detaylı bahsetmek isterim. Öncelikle, çocukların cinsiyet rolleri hakkında tutumlarını incelemiş ve doğuştan değil sonradan öğrenilen davranışlar olup olmadığına bakmıştır. Araştırmalarının sonucunda bireysel olarak gözlemlenen çocuklarda cinsiyet bazlı davranışlardaki farklılaşmanın asgari düzeyde olduğunu görmüştür. Cinsiyet farklılıklarının sosyal durumlarda ortaya çıktığını, davranışların grupsal cinsiyet bileşimlerine göre şekillendiğini öne sürmüştür.

Kadın ve erkek zihni arasında hiçbir fark olmadığını iddia etmemiştir. Feminist akımların savunduğunun da yanlış algılandığını, bahsedilen eşitliğin haklar bazında olduğunu belirtmiştir. Erkeklerin agresyona kadınlardan daha fazla meyilli olması, kadınların erkeklerden daha manipülasyona açık olması gibi bazı farklar olduğunu aktarmıştır. Fakat bunlar ilkel farklılıklar olup, genele bakıldığında bireylerin kişilik özellikleri cinsiyete göre sistematik bir farklılık göstermemekte.

Bireylerin toplumsal ve sosyal ortamlara göre şekil aldığı ve cinsiyet rollerinin bu sebeple yanıltıcı olduğu, çocukların bireysel test edildiklerinde cinsiyet rollerinin asgari düzeyde olması ile desteklenmiştir.

Mary Ainsworth: Bağlanma Stilleri

Mary ainsworth

M. Ainsworth Toronto Üniversitesi’nde doktora eğitimine kadar tamamlamış ve daha sonrasında kendini psikolojinin araştırma kısmına bırakmıştır. Kendisi gelişimsel psikolojideki bir diğer önemli isimdir. Bağlanma stilleriyle ilgilenmiştir. Çocuk gelişiminde bağlanma stillerinin ne kadar önemli bir rol oynadığını ortaya koymuştur. Bununla yetinmeyip, çocuklukta gelişen bu bağlanma stillerinin yetişkinlik dönemindeki insan ilişkileri kurma biçimlerini etkilediğini de savunmuştur. Ainsworth’ün bu bağlanma stillerini kanıtlar nitelikte olan araştırması ise ”Yabancı Ortam Deneyi” olmuştur. Deneyi detaylıca ele almak ve uygulamalı açıklamak adına videoyu da aşağıya ekliyorum.

Yabancı Ortam Deneyi

Mary Ainsworth bebek ve bakım veren kişi arasındaki bağlanmayı gözlemlemek adına bir deney geliştirdi ve buna yabancı ortam deneyi adını verdi. Şimdi bu deneyi ve sonucunu kısaca özetleyeceğim.

Deneyde bebek ve bakım vereni (genelde annesiydi) daha önce görmedikleri bir odaya aldılar. Sonra bakım vereni bebeğin odayı keşfetmesine izin verdi. Bebeği bir süre sonra odada yalnız bırakıp, tepkileri kaydedildi. Odada tek kaldığı süreç ve bakım veren odaya geri geldiğinideki tepkisi çok önemliydi.

Deney geliştirilerek değişkenlere bir de ”yabancı yetişkin” eklendi. Bakım veren odadan çıkmadan bebeğin tanımadığı bir yetişkin odaya giriyor, bir süre sonra bebekle yalnız kalıyorlardı. Bebeğin bakım veren odadan çıktığındaki tepkisi, yabancı kişiye yaklaşımı, bakım veren geri geldiğindeki tepkisi incelendi. Bakım veren, bebek ve yabancı kişi arasında deneyin farklı versiyonları denendi ve araştırmanın sonucunda bağlanma stilleriyle ilgili bulgular ortaya çıktı. Bu bulgular, üç adet bağlanma stili olduğuydu.

Kaygılı, güvenli ve kaçından bağlanan bebekler. Kaygılı bağlanan bebeklerin anne odadayken de bağımsız dolaşmadığı, odadan çıktığında yoğun tepkisi görüldü. Anneleri geri geldiğindeyse bebeklerin sakinleşmesi uzun sürdü.

Güvenli bağlanan bebekler gözlemlenen ise anne gidince strese girdiği fakat geri geldiğinde de kolayca sakinleştiğiydi.

Üçüncü bağlanma stili olan, kaçından bebeklerse annenin odaya girip çıkmasıyla pek ilgilenmemişlerdi. Bakım verene karşı pek bir bağlılık hissetmiyor, umursamıyorlardı. Bu bebeklerin travmatik olaylara maruz kaldığı ise daha sonraki araştırmalarda ortaya çıktı. Ainsworth’ün öğrencileri deneyi genişleterek dördüncü bağlanma stili olan düzensiz stili ortaya koydular. Bu gruptaki bebekler çelişkili davranışlar sergiliyordu.

Mamie Phipps Clark: İlk Doktora Alan Siyahi Kadın

Mamie Clark

Doktor bir babanın kızı olan Clark, babasının da yönlendirmesiyle erken yaşta eğitim hayatına atılmıştır. Matematik ve fizik lisansını bitirdikten sonra eşi Kenneth Clark ile tanışmış. Eşinin psikoloji alanına yönlendirmesiyle dikkatini psikoloji bilimine çevirmiştir. Irkçılık ve özgüvene etkileri konusunda çalışmalar yapmıştır. Eşi de kendisi gibi Kolombiya Üniversitesi mezunudur fakat iş imkanları kendisi için çok daha azdır. Hem siyahi hem de kadın olmanın önüne koyduğu engellerle profesör olmaktan vazgeçmiş, araştırmacı olarak kariyerine devam etmiştir. Evsiz siyahi kız çocuklarıyla çalışmıştır.

Oyuncak Bebek Deneyi

Oyuncak Bebek Deneyi

Yapısal ırkçılığın ve çocuklarda yarattığı kendilik değerinde düşüklüğü kanıtlamak adına ”Clark Doll Test” isimli oyuncak bebek deneyini üretmiştir. Deney, siyahi çocuklara bir koyu tenli bir de açık tenli üretilmiş iki adet oyuncak bebek vermekle başlıyor. Çocuklara hangi bebekle oynamak istedikleri, hangisinin daha güzel olduğu gibi sorular soruluyor. Bilinçaltlarında çoktan siyah renge “kötü”, beyaz renge ise “saf ve temiz” anlamları yüklendiğinden çocukların çoğunluğu açık tenli bebeği seçiyor. Onu daha güzel buluyorlar. Siyahi çocuklar bile koyu ten rengini kötü bulup beğenmiyor. Hangi bebeğin kendilerine benzediği sorulduğunda ise hala çoğunluğun seçimi açık tenli bebek. Bu deney ırkçılığın aslında ne kadar küçüklükten yerleştiğini ve çocukların kendilik değerlerini nasıl alaşağı ettiğini gözler önüne sermekte.

Psikoloji Tarihinde Kadınlar ve Sonsözler

“Psikoloji Tarihinde Kadınlar” yazımla kadınların psikoloji alanındaki yerlerinin ne denli büyük olduğunu olduğunu paylaşmak benim için gurur verici. Özellikle diğer kadınlarla ilgili çalışmaları, cinsiyet rolleri üzerine araştırmaları, cinsiyetçilik ve ırkçılık gibi hassas konularda korkmadan fikir belirtmeleri… Çabalarının ve cesaretlerinin ilham vermemesi mümkün değil.

Daha fazla kadını bilim alanında görmek dileğiyle…

Kaynakça

Maccoby, E. E. (1990). Gender and relationships: A developmental account. American psychologist45(4), 513.

Haggbloom SJ, Warnick R, Warnick JE, et al. The 100 most eminent psychologists of the 20th century. Review of General Psychology. 2002;6(2):139-152. doi:10.1037/1089-2680.6.2.139

Ainsworth MD, Bell SM. Attachment, exploration, and separation: Illustrated by the behavior of one-year-olds in a strange situation. Child Dev. 1970;41(1):49-67. doi:10.2307/1127388

Psk. İrem Erdoğan

Merhaba, ben Psikolog İrem Erdoğan. 22 yaşındayım. Kendimi bildim bileli psikoloji alanına duyduğum ilgi sonucu, T.C. Maltepe Üniversitesi’nde Psikoloji (İngilizce) Lisans eğitimi aldım. Onur derecesiyle mezun oldum. Bu dönem içerisinde Bilişsel Davranışçı Terapi, Cinsel Terapi başta olmak üzere birçok eğitim aldım. Şu an ise Okan Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji üzerine yüksek lisans yapmaktayım

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir