Sanat

Modern Sanat: Yetişkin mi, Çocuk mu?

Modern sanat üretiminin en sık sorulan sorularından biri “Modern sanat mı, çocuk mu?” sorusu. Birçok akademisyen, sanat tarihçisi ve sanatçı tarafından irdelenen bu konuyu bir de Kazan için kaynatalım.

Başlamadan önce küçük bir not:

Konu derin ve eğlenceli olmasına karşın yazının sonunda nasıl bir duyguya geçiş yapacağımızı pek kestiremiyorum. Bazen yazılarımın ruhsal sorunları varmış gibi hissetmeme de bu sebep oluyor. Dengeyi korumak adına keyifli bir şarkı açıp öyle okumaya başlamanızı tavsiye edebilirim. Hangi şarkıyı dinleyeceğine karar veremeyenler Hey, Soul Sister‘in saksafon versiyonunu açabilir. Yer yer salaklaşacağımız yer yer “e ne oldu şimdi?” diye soracağımız bir yazı hazırladım. Merak etmeyin bu yazıdaki tüm hislerimiz ortak. “Bunları bilseydim şimdi Picasso mu konuşulurdu?” diyorsanız tüm ön yargılarınızı toplayın ve okumaya başlayın.

Bitmek bilmeyen seneler boyunca aldığım sanat tarihi eğitiminden sonra hala şu soruyu sorabiliyorum: “Buna da mı sanat diyoruz?” Bu soru dünya üzerinde sanat eğitimi alan, sanat ile ilgilenen her kim varsa onun şaşkınlığını içeriyor. En profesyonel kabul edilenden, en “eh işte”sine kadar herkesin burun kıvırarak seslendirdiği bir soru. Çoraplarımızın kaybolması gibi bir evrenselliği var.

Bu konu için yazılan birçok kaynak ve inceleme var. Eğer akademik bir kariyer planlamıyorsanız sıkıcı tez incelemelerinden kaçınmanızı öneririm. Sanatın kendisi gibi, sanatın sözcüsü olan kaynakların da birçoğu kasıntı olabiliyor. Bunu nasıl aşamadığımıza çoğu zaman şaşırıyorum. Neyse ki T.Kittl, Christian Saehrendt ve Susie Hodge gibi yazarlar var da keyifli okumalar yapabiliyoruz.

Bu konuyla ilgili sevdiğim şeylerden biri de bizle baya iyi dalga geçen çevrim içi testler. 10 soruda modern sanat eserine mi, yoksa çocuklar tarafından yapılan bir resme mi baktığımızı sorgulayan birçok test var. Ne kadar okumuş olursanız olun, kafanız o kadar karışıyor ki egonuz kısa sürede tuzla buz oluyor. Bu testleri çözemeyen akademisyenler ve küratörlerin olduğunu hemen hatırlatmak isterim. Louvre’de, MoMA’da Tate’de sanatın büyük isimleriyle çalışan sanat uzmanları kafa karışıklığı yaşıyorsa, biz çiçek gibiyiz demektir.

Modern Sanat Eserlerini Neden Çocuk Resimlerine Benzetip Duruyoruz?

Modern Sanat

Modern sanat eserlerini tümüyle anlamak için bazen çok araştırmak, hiç durmadan kütüphane arşınlamak ve bol kitap okumak gerekiyor. Koca sanat akımını (!) anlamak için yaşımızın onlarca katı araştırma yaparsak, bunun neresinden zevk alacağız? Girilen bu çabanın -genellikle- sonsuz bir döngüyü beraberinde getirmesi de cabası. Ki çoğu zaman modern sanatı anlamak, tek bir sanat eserini anlamaktan daha kolay oluyor.

Bazı sanatçılar itinayla sanatlarının anlaşılmaması için uğraşıyor. Kavramsal sanat dediğimiz akımsal temalar da buradan çıkıyor zaten. Herkes cevabı olmayan bulmacayı yaratmaya çalışıyor. Kavramsal sanatla ilgili bir çalışmaya denk geldiğimde orayı terk edesim geliyor. Üzerine ne kadar kafa patlatabilirim? Neden bu kadar zor olmak zorunda? Bir müzeye sadece günlük rutinimi kırmak için gitmiş olamaz mıyım?

Kavramsal sanat size şunu vaat ediyor: Müzeye gel, eseri gör, esere yaklaş. Sonra iki adım geri git. Şimdi bekle. Beklemeye devam et. Yana doğru yarım adım at ve biraz daha bekle. Hiçbir şey anlamadığın dakikalara hoş geldin. Bakarken akşam hangi yemeği yiyeceğine karar vermeye çalıştığın pozların bittiğinde, evine gidebilirsin. Sizin için tek dileğim yemeğe karar verebilmeniz. Çoğu zaman beni kavramlardan daha çok zorlayan tek şey akşam ne yiyeceğime karar vermek oluyor. Bunun ne anlama geldiğini biliyorsunuz.

Sanatınız soyut olduğunda herkes istediği tartışmayı ortaya atabiliyor. Bu da sanatın özerkliğinden kaynaklanan bir durum. İsterseniz dünyayı kurtaracağınızı düşündüğünüz bir tartışmanın içerisine girebilirsiniz. İsterseniz de tablodaki rengin hangi ton olduğunu tartışırken geçip giden 3 saate üzülebilirsiniz.

Bu kadar kapsamlı bir tartışma alanı yaratıldığı için haliyle “kardeşim bunu ben 2 dakikada yapar, üstüne de para almam” diye övünebiliyoruz. Konunun dönüp dolaşıp “modern sanat mı çocuk mu?” sorusuna gelme sebebi de bu. Bütün mesele ego. Ben yaparım, daha iyisini yaparım, abi buna sanat diyorlar 3 saniyemi almaz…Bugüne dek bu tartışmaya girip de eserin aynısını yapmaya cesaret eden az insan gördüm. Onlar da zaten konudan hiçbir şey anlamamış olanlardı. Haliyle karşılaştığımız sonuçlar da olabildiğince yanlıştı.

Bunları Biz de Yapabilirsek, Neden Bazılarımız Sanatçı Değil?

Modern Sanat

Geldik işin cıngıllı tarafına. Mutlaka sanat ile ilgili bir konuşma esnasında veya bir sergide gezerken “bunu ben de yaparım” diyenlere gelmişsinizdir. Burada meselenin, eserin yapılabilirlik seviyesi olmadığını anlamak önemli.

Çoğu zaman duygusal tatminler yaşamak için kendimizi yüce bir yere taşıyoruz. Hırslarımızı, beklentilerimizi ve hiçliklerimizi törpülemediğimiz müddetçe anlık ve dengesiz çıkışlarımızı da durduramıyoruz. Bu çıkışlarımız genellikle noksan bıraktığımız yerlerden ansızın beliriyor. Sanatın küçümsenmesi ve kabul edilmemesi de çoğu zaman bu temele dayanıyor.

Bu arada, konunun farklı perspektiflerinin olduğunu unutmamak önemli. İzleyici (unvanlardan bağımsız, kimliksiz, dümdüz birey) ve üretici (sanatçı, küratör, sanat uzmanları) birbirini istemeseler de destekliyorlar. Yatak odasını sergi salonuna taşıyan sanatçılardan alkol masasını sanat olarak yutturan küratörlere kadar her bir özne, izleyiciyi tetiklemek için var.

İzleyicinin tetiklenmesi ise çoğunlukla yukarıda verdiğim örnek cümleler ile ortaya çıkıyor. Akış ve içerikle ilgili bilgi verilmeden sergiye davet edilen izleyici haliyle gördüğü eseri gözü kapalı yapabileceğini düşünüyor. Çoğu insanın bu şekilde düşünmesi ise sanat-ekonomi-pazarlama kelimeleriyle ilişkili. İzleyici olarak fark etmemiz gereken perspektiflerden belki de en önemlisi bu.

Sanatın romantizmi, sanat doğduğunda bitti. Üretim devam ettikçe ortaya çıkan dikey hiyerarşi, eşitsizlik ve hak ihlalleri hem sanatçıdan hem de izleyiciden çaldı. “Çaldı” diyorum çünkü sanatçı çok uzun zamandır ürettiği eserde özgür değil. İzleyiciyse esere bakıp ne düşüneceği ve ne hissedeceği konularında özerkliğini zaten yitirdi.

Durum böyle olunca sanatın ekonomik tarafı çiğ bir seviyeye düştü. Kavramsal sanat olarak bahsettiğimiz -ve hatta çoğu sanat akademisyenin de zorlandığı- konuların günümüzde bir değeri yok. Her an herhangi biri ortaya yepyeni bir kelime bırakabilir ve geriye çekilip kaosu seyredebilir. Kelimelere yüklenen anlamlar ve anlamlardan ortaya çıkan kelimelerin tamamen farklı iki kategori olduğunu bilmek gerekiyor. Kavramların üzerine yüklenen bu basitlik de günün sonunda milyonlarca para harcanan bantlı bir muza dönüşüyor. O bantlı muz anlamları yıkarken yeni bir şey başlatıyor. Biz de geride şunu düşünüyoruz, muzun kilosu 39,90 oldu.

Bunu Biz de Yapmalı mıyız?

Söyleyeceklerimizi söyledik, burnumuzu yeterince kıvırdık, gördüklerimizle eğlendik şimdi ne var sırada? Şimdi asıl sorulardan birine yönelmek gerekiyor sanırım. Çocuk işi dediğimiz ve gözümüzü kapatıp aynısını yapabileceğimize inandığımız eserleri gerçekten yapmalı mıyız? “Yapabilir miyiz” sorusu bu konunun öznesi olmayacak. Zaten yapabileceğimizin farkındayız.

Yaptığınız işin sanat olduğuna insanları ikna etmek ve onay almak istiyorsanız sergilemeyi bilmeniz gerekir. Mesela Karel Appel’in çoğu çalışması hala bulanık anlamlara sahip Art Informel akımına dayanır.  (1971) ve The Elephant (1950) eserleri anaokulundan fırlamış gibi görünür. Buna rağmen, Susan Hodge gibi isimler bu eserleri çocukların yapamayacağının altını çizer. Gerçekten yapamayacaklar mı, yoksa biz onu sanat olarak kabul etmeyecek miyiz?

karrel appel

Bir başka örnek Jean Dubuffet. Yüksek ihtimalle Dubuffet’in eserlerinden birini, bir çocuk yapsaydı öğretmeni -endişeyle- ebeveynlerini arardı. Personnageau Chapeau (1962) ve Site au Defunt (1982) gibi işler üretmek ve bunun değerli olması inanılmaz bir kafa karışıklığı yaratıyor. Alkış tutma yanlısı pek değilim ama her an büyük bir coşkuyla karşılayabilir ve sonra üzerine kusabilirim.

Jean Dubuffe

Son bir örnek daha. Richard Long’un enstalasyonlarına hiç denk geldiniz mi? Bunun için Long’a ait bir sergiye gitmenize gerek yok. İlk bakışta moloz yığını ve hatta mezarlık etkisi bırakan George Granite Line (1990) ve Red Stone Circle (1995) eserleri de büyük tartışmalara neden oldu. Verdiğim örneklerin hepsini tabii ki biz de yapabiliriz ama yapmalı mıyız?

modern sanat İnceleme

İnşaattan çaldığınız taşları bir araya getirip kırmızı bir çizgi ile etrafını çizdikten sonra bunun sanat olduğunu söyleyebilirsiniz. Herhangi bir yerde deneyin işe yarayacağından eminim.  Long gibi 200.000 dolara satamasanızda…

Savunma Mekanizması

Ortaya çıkan iş “iyi” olarak kabul edilmediğinde ya da şöyle diyelim, izleyicide bir yanıt bulunamadığında aşina olduğumuz şeyle karşılaşıyoruz. Bahane üretimi. Bu konuda herkesten daha iyi olanlar kesinlikle yaratıcı endüstriler içerisinde yer alanlardır. Yaratıcı endüstrilerin hangi noktasında sorumluluk üstlenirseniz üstlenin işinizin bir parçası mutlaka pazarlama olacak. Pazarlamaysa beraberinde bahaneleri ya da yine kırmayalım, çerçeveleri getirecek.

Dikkat çekmek istediğiniz bir şey olduğunda bunu karmaşık değil basit tutmanız gerektiğini de eriştiğiniz sanatla öğreneceksiniz. Eriştiğiniz sanatı da siz değil, yaratıcı endüstri çalışanları belirleyecek. Bu sebeple tekrar tekrar “modern sanat mı, çocuk mu” sorusuyla karşılaşacağız.

Yazımı bitirmeden önce konunun kapsamının 5 dünya kadar büyük olduğunu hatırlatmak istiyorum. Bu sebeple başta keyifli bir yazı diye belirttiğim konuyu belki de ciddi bitirmek durumunda kaldım. Ne yazık ki karşılaştığımız her şey gibi sanatta da -en azından bazen- temkinli davranmak gerekiyor. Fikre, kavrama ve soyutluğa verdiğiniz değere göre siz eriştiğiniz sanatı belirlemekte özgürsünüz. Herkesleştirmelerine izin vermeyin.

Sevgilerimle.

Nurşen Uyar

Merhaba! Ben Nurşen. Anadolu Üniversitesi Sanat Tarihi bölümünden mezun oldum. 2017 yılında Eskişehir’de kurucu üyesi olduğum Toy Gençlik Derneğinde genç ve doğa odaklı çalışmalarda yer aldım. Şimdiyse KızBaşına Sanat Galerisi ile sanatçı kadınları desteklemek ve görünür kılmak için alan açmaya ve hikayelerine ortak olmaya çalışıyoruz. Bunun yanı sıra sanatın farklı başlıklarında eğitimler veriyor ve 5 yıldır içerik yazarlığı yapıyorum. Kurcalamayı en sevdiğim konuysa sanat üretim mekanlarının dijitalleşme çalışmaları ve tabii ki genç sanatçıların görünürlüğü.

One thought on “Modern Sanat: Yetişkin mi, Çocuk mu?

  • Fırat Ağıraya

    Çok güzel bir yazı olmuş. Altını çizerek vurgulamak istediğim çokça yer var. Örneğin; “Alkış tutma yanlısı pek değilim ama her an büyük bir coşkuyla karşılayabilir ve sonra üzerine kusabilirim.” gibi. Sanata bakışın ilginç haller aldığı, insanlardan soyutlandığı ve tabii ki eskisine kıyasla kullan-at ile popüler bir dolar avcısı olduğu dönemlerdeyiz. Çıkan ürün, dolayısı ile ve doğal olarak, emeksiz soyut ve özellikle bizlerden uzak bir hal almış durumda. Edebi olarak bunu görmek beni defalarca kez çok üzdü. Süslü ve insanların anlamadığı kelimeler yada tam tersi popüler çiğliklerin satacağına inancımız büyük.
    Çok sıcak başlayıp, vermek istediğiniz karmaşayı verdiğiniz bir yazı olmuş. Tebrik ederim.

    Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir