Psikoloji

Mobbing: İş Yerindeki Şiddet

Mobbing, yani kısaca iş yerindeki şiddet günümüzde iş hayatının en hassas başlıklarından biri. Son dönemde psikoloji ve psikolojik terimlere olan ilginin farkındalık oluşmasındaki payı da yadsınamaz vaziyette. Bu artış, psikolojik kavramları sadece bu alanda çalışanların bildiği terimler olmaktan çıkartmıştır. Özellikle manipülasyon çeşitleri, psikolojik şiddet türleri ve psikolojik sağlığı etkileyen konu başlıkları çok dikkat çekmekte. Bunlardan en yayılmış olanlarından biri ise örgütsel çalışma alanlarını kapsayan mobbing kavramı. Çalışanların fiziksel sağlığı kadar olmasa da psikolojik sağlığına dair çalışmalar da ilgi görmeye başladı. Psikolojiye artan ilgi ve hassasiyet sonucunda ‘‘mobbing’’ terimi popülerleşti ve çalışanlar eskiye kıyasla bilgilendi. 

Hala yeterli ve yaygın bir bilgilendirmesi olmayan bu kavramı, çalışma hayatının psikolojik zorluklarına parmak basma ve belki de bir çoğumuzun yaşadığı deneyimleri gözden geçirme amacıyla ele almak isterim. 

Detaylara girmeden önce klasikleşmiş filmlerden biri olan ‘‘Şeytan Marka Giyer’’i örnek verebilirim. Moda endüstrisinin en güçlü patronlarından biri yeni bir ‘asistan’ işe alır. Fakat yeni asistanına çok daha kompleks ve iş tanımında olmayan sorumluluklar yükler, aşağılar ve kişisel alanına müdahale eder. Nasıl giyindiğinden nasıl konuştuğuna kadar etkisi altına alır. Tıpkı diğer çalışanlarına yaptığı gibi, kurduğu moda dünyasını asistanlarının gözünde de bir korku imparatorluğuna çevirir. Filmde işyeri tacizi komedi formuyla ele alınsa da, aslında mobbing kavramını somutlaştırmak adına bir örnek.

Filmde tutkulu bir kadın ve erkeğin imajının da farklı olduğuna değiniliyor. Tutkulu bir erkek patron başarılı ve otorite figürü. Dolayısıyla bazı hareketleri meşrulaştırılıyor, kadınlarınki ise kapris ve histeri diye anılıyor. Kadınlarınsa hayatlarının her alanında aynı titizliği sergilenmesi bekleniyor, bu da iş hayatlarına yoğun kaygı olarak dönüyor tabii. Kadın çalışan mağdur konumunda olsa bile kariyeri tehlikeye girebiliyor.

şeytan marka giyer filmi

Mobbing Kelime Kökeni

Kavramı tam olarak aktarabilmek için biraz kelime kökeni ve tarihçesini açıklayacağım. Mobbing kelimesi, 1960’lı yıllarda hayvanların gözlemlenmesi sonucu ortaya çıkmıştır. En kısa haliyle; avcı ve avlanan denkleminde avlanan hayvanların birleşip avcıya karşı oluşturduğu yıldırma davranışıdır. Özellikle kuşlarda görülmüştür. Avcı olma tehlikesi saçan canlıların rahatsız edecek şekilde etrafında hızlıca uçmaları veya yüksek sesler çıkartmaları örnek olarak verilebilir. Buraya kadarki kısım kendini savunma ve yaşama içgüdüsü gibi görülse de, bizim günümüzde kullandığımız mobbing kavramına da oldukça benzeyen örnekleri mevcut. Kolonilerin birleşerek tek başlarına av olacakları büyük hayvanların yemeklerini çalmaları, aynı şekilde bazı martıların insanları rahatsız ederken diğerlerinin yiyecekleri çalması, avcılara korku salmak gibi davranışlar da vardır. 

Kelimenin etimolojisine bakarsak zorbalık, şiddet uygulayan, çete anlamına gelen İngilizce mob sözcüğüne +ing eki getirilerek mobbing fiili üretilmiştir. Canını yakma, hakaret etme, yıldırma gibi anlamlar taşır. Türkçeye tam olarak çevirilmemiş olsa da, bezdiri veya yıldırma gibi karşılıkları vardır. Özellikle tam karşılığı olmayan İngilizce terimlerin dilimize oldukça dahil olduğu bugünlerde, çevirileri değil orijinal kelime olan mobbing kullanılıyor.

İş hayatında kullanımı ise örgütsel psikoloji alanı tarafından ortaya atılmıştır. Örgütsel çalışma ortamlarındaki bazı çalışanların işyerindeki diğer çalışanlar, patronları, çalışma ortamları vb. gibi kişiler tarafından psikolojik kaynaklı sebeplerle işlerinden uzaklaştırıldıkları gözlemlenmiştir. 

İstatistiksel Veriler

Mobbing ile ilgili ilk araştırmalar, psikolojik tacizlerden dolayı istifaların sayısının artmasıyla 1990’lı yıllarda yapılmıştır. Avrupa Birliği’nin istatistiksel verilerine göre işyerlerinde psikolojik tacizin, fiziksel şiddetin iki katı olduğu gözlemlenmiştir. Mobbing mağduru olan kişi sayısı tahmin edilenin çok üstündedir. İngiltere’nin yaptığı araştırmalara göre çalışan her iki kişiden biri mobbing mağdurudur. 

Cinsiyet açısından değerlendirirsek, istatistiksel olarak kadınlar ve erkekler birbirlerine çok yakın oranda, hatta hemen hemen eşit biçimde mobbing’e maruz kalıyor. Hatta erkek oranının kadın mağdurlardan fazla olduğu çalışmalar da mevcut. Şikayet oranlarına baktığımızda erkekler kadınlara kıyasla mobbing’den daha şikayetçi. Bu veri kadınların iş hayatı başta olmak üzere uğradığı haksız rekabetin sonuçlarından biridir. Sessiz kalmaya, bastırılmaya ve haksızlıklara alışmışlık, psikolojik tacizi bile bildirmemeye sebep olabiliyor. Kadınlar, iş hayatında deneyimleri ve bilgi seviyeleri aynı olsa dahi -genellikle- erkek çalışanlara kıyasla alt pozisyonlarda çalıştırılıyor. Bu sebeple yükselmek isteyen kadın çalışanlar, erkek çalışanlara kıyasla daha fazla emek vermek ve kendilerini ispat etmek zorunda kalıyorlar. Konuşmak ve haklarını aramak yerinde tahammül etmeye çabalıyorlar. 

Kadınları tehdit olarak algılayan bazı çalışanlar yıldırma politikası olarak mobbing uygulama eğilimi gösterebiliyor. Örgütsel alanda çalışan kadınların %80’i psikolojik taciz mağduru. Kadınlar çoğunlukla yöneticiler veya kendilerinden daha üst bir konumda bulunan erkekler tarafından mobbing’e uğrarken, erkekler daha çok çalışma arkadaşları tarafından psikolojik şiddete maruz bırakılıyor. 

Mobbing mağduru olmak genellikle işin ilk yıllarında daha yaygın. Bunun sebebinin işe ilk başlandığındaki çekingenlik, işi kaybetme korkusu, deneyimsizlik ve neyin doğru neyin yanlış olduğuna dair algının kesin olarak henüz oturmamış olması olabilir. Spesifik olarak ‘mobbing’ nezdinde bir hukuki yaptırım olmaması, işyerindeki psikolojik şiddetin somut olarak tespit edilir olmaması, çalışanlara mobbing hakkında yeterince bilgi ve eğitim verilmiyor olması bu durumun sebepleri arasında. Bunun aksine, aynı işyerinde 20 yıldır çalışan bir birey, yeni patronun hareketlerinin psikolojik tacize girip girmediğini daha rahat kavrayabilir. Ülkemizde henüz spesifik bir hukuki yaptırımı olmasa da, fiziksel ve psikolojik şiddet kapsamında değerlendirilebiliyor.

Mobbing Uygulayanların Özellikleri

Psikolojik kavramlar söz konusu olduğu zaman en önemli sorulardan biri ‘‘neden?’’dir. Psikoloji zaten insanların hangi davranışları ne sebeple yaptığına dair merak sayesinde doğmuştur. Dolayısıyla, mobbing kavramı ortaya atıldığında ilk irdelenen içeriklerden biri nereden çıktığıdır. Mobbing uygulayanların narsist, paranoid ve antisosyal kişilik özelliklerine yatkınlıkları olabileceği gözlemlenmiştir. Fakat sadece kişilik bozukluklarına veya büyük travmalara sahip kişilerin yapacağı bir eylem değildir. Kendini yetersiz hisseden bir çalışan da aşağılık kompleksiyle başarınıza karşı bir yıldırma politikası izleyebilir. Özgüven eksikliğine sahip veya kendini değersiz gören bir iş arkadaşınız içgüdüsel kıskançlığını kontrol edemeyebilir. Bu da sizi dürtüsel olarak sabote etmesi ile sonuç bulur. Bazı durumlarda ise kişi tamamen rakip olarak gördüğü bir başka çalışanı terörize ederek yerini sağlamlaştırma çabasına girebilir. 

Fakat yıldırma eyleminde bulunan kişilerin atladığı bir nokta vardır. Bir başkasının başarısızlığı sizi başarıya ulaştırmaz, karşınızdakinin özgüvensizliği sizin kendinize saygınızı arttırmaz. 

Mobbing Mağdurlarının Özellikleri

Öncelikle mobbing mağduru olmanın herhangi bir kültür, yaş, medeni durum, dış görünüş tiplemesi yoktur. Özelliklere geçmeden herkesin yaşayabileceği bir olgu olduğunu belirtmek isterim. Mobbing uygulayanların kişilik özellikleri göze alındığı zaman ise, mağdurların profillerini tahmin etmek pek zor değil. Genellikle işlerinde iyi, başarılı, psikolojik olarak nazaran daha sağlıklı, azimli kişilerdir. Kurban seçilme sebepleri zaten bu özellikleridir. Diğer kişiler tarafından tehdit olarak algılanırlar. 

Yıldırma bazen o kadar ileri giderki, oluşabilecek en kötü sonuç işsizliktense kişinin psikolojisinin bozulmasıdır. Bu da istifa etmelerine -aslında tam da istenen gibi- sebep olur. 

Peki yaşadığınız olay bir anlaşmazlık mı yoksa mobbing mi? Bunu anlayabilmeniz için size mobbing mağdurlarında görülen bazı semptomlardan bahsedeceğim. Kişisel değerlerinizi yitirmeye başladınız gibi geliyorsa, uykusuzluk, yemede düzensizlik, depresiflik gibi başka semptomlar da gözlemliyorsanız mobbing mağduru olabilirsiniz. İşe giderken ayaklarınız geri geri gitmesi, işyerinde eskiye kıyasla daha fazla gerginlik yaşıyor olmanız, iş veriminiz ve iş ortamındaki sosyal ilişkilerinizin bozulması da diğer etkileridir. Bu gibi durumlarda gözlemlerimize güvenmeliyiz.

Kabul etmemenin veya görmezden gelmenin en önemli sebeplerinden biri de çoğu insanın çatışmaya girmekten hoşlanmamasıdır. Bazen göz ardı etmek yüzleşmekten daha kolay gelebilir. Ancak bunun pek doğru bir seçenek olduğunu söyleyemem. Çünkü bu kişiler sizin sessizliğinizden cesaret alıp doğru yolda olduklarını, sizi sindirmeye başladıklarını düşünebilirler. Oysa örgütsel ortamda herkesin saygı duyması gereken sınırlar ve etik kurallar mevcuttur. 

Özellikle mobbing mağduru kadınlar, diğer taciz türlerinde de olduğu gibi mecburen sessiz kaldı. Fakat son dönemlerde güçlenen kadın hareketleri ve savunuculuğu ile kadınlar hiç olmadığı kadar kadar tacizci ifşaladı. Yukarıda belirttiğim gibi mobbing’in yaş, kültür, cinsiyet gözetmeden her birey tarafından gözlemlenebilir olduğu araştırmalarca doğrudur. Bana kalırsa, psikolojik şiddet türlerinin kadınlara da erkeklere de aynı oranda uygulandığını savunan araştırmalara ve istatistiklere vurmak, kadınların toplumsal cinsiyet eşitsizliği yaşamadığını savunmaktır. Araştırmalardaki kadın-erkek oranının yakınlığını konuşurken, kadınların sindirildiğinden ve ataerkinin kurduğu korku egemenliğinin bir yansıması olarak çoğu kadının suskun kalmasını da unutmamak gerekir. 

Peki ne yapmalı?

Mobbing kavram olarak günümüzde yeni yayılıyor olsa da yıllardır bireylerin iş yerlerinde yüzleştiği bir saldırı. Uzun zamandır gözlemlenen bu yıldırma politikasına karşı günümüz insanı çok daha bilinçli. Peki bu farkındalık ne kadar yeterli? Örneğin hala mobbing’i tespit eden, düzenleyen veya caydıran herhangi bir hukuki sistem yoktur.  Yine de bireysel veya örgütsel olarak önüne geçmek ve farkındalık kazanmak adına bazı adımlar mevcut. Çalışanların patronları veya işyerlerindeki insan hakları birimi tarafından seminerler ile bilgilendirilmesi gerekir. İşyerinde psikolojik veya fiziksel bir şiddet söz konusu ise şirketin katı kural ve yaptırımları önemlidir. Böylece uygulama potansiyeli olan kişiler caydırılır, mağdurlar ise işyerinin arkalarında olacağını bilir ve sessiz kalmazlar.

Yaptıklarının bilincinde olduğumuzu, sindirilemeyeceğimizi, çekinmediğimizi göstermek de oldukça önemlidir. Daha önce işyerinizde böyle bir durum olmuş mu? Olduysa zorbaya ve mağdura ne olmuş? İşyeri bu durumun neresinde olursa olsun bunları da öğrenmek çalıştığınız yere olan güveninizi ölçmek adına önemli. Şirketin desteğinden emin olduğunuzda ve elinizde somut bir örnek olduğunda, durumu patronunuza veya insan hakları departmanına bildirmek çok daha güvenli hissettirecektir.

Kaynakça

Cortina, L.M., Magley, V.J.,Williams, J.H. ve Langhoutt, R.D. (2001). Incivility in the workplace: Incidence and impact. Journal of Occupational Health Psychology.

Fourth European Working Conditions Survey (2005). Preventing Violence and Harassment in the Workplace. European Foundation for the Improvement of Living and Working Conditions. 

Tınaz, P. (2006). İşyerinde Psikolojik Taciz (mobbing). İstanbul: Beta Basım Yayın.

David Frankel (2006). The Devil Wears Prada. Fox 2000 Pictures.

Psk. İrem Erdoğan

Merhaba, ben Psikolog İrem Erdoğan. 22 yaşındayım. Kendimi bildim bileli psikoloji alanına duyduğum ilgi sonucu, T.C. Maltepe Üniversitesi’nde Psikoloji (İngilizce) Lisans eğitimi aldım. Onur derecesiyle mezun oldum. Bu dönem içerisinde Bilişsel Davranışçı Terapi, Cinsel Terapi başta olmak üzere birçok eğitim aldım. Şu an ise Okan Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji üzerine yüksek lisans yapmaktayım

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir