Kadın

Kalben: İsmi ile Müsemma

Kalben ile kadın köşemiz devam ediyor…

“Kalben” TDK tarafından “içten, gönülden gelerek, yürekten” şeklinde tanımlanmakta. Bilirsiniz, isimlerin kişiliklerimiz üzerinde büyük bir etkisi olduğuna dair birçok mit mevcut. Sizleri bilemem ama ben de bu mite inananlardanım. Hatta Kalben ile bu inancımın daha da sağlamlaştığını söyleyebilirim.

Eğer Kalben’in röportajlarını okur ve özellikle izleme fırsatı yakalarsanız büyük bir olasılıkla sizler de benimle aynı fikirde olacaksınız. Ağzından çıkan her kelime, her cümle adeta gönlünden dökülüyor Kalben’in. Bu da günümüz insan ilişkilerinde nadiren yakalayabildiğimiz içtenliğinden kaynaklanıyor.

Gerçekten böyle olduğunun en güzel örneklerinden biri ise kurduğu şu cümleler olsa gerek:

“Emeğime değer vermeyi, sahip çıkmayı; kendi yaptıklarımı başkası yapmış gibi göstermeden gururla sahiplenmeyi, başarıyı ataerkil sistemin dayattığı gibi değil de kendi dilediğim gibi tanımlamamı seneler içinde öğrendim.”

Kalben’in bu ifadeleri aynı zamanda bir kadın olarak yaşamında verdiği zorlu mücadelelere yönelik ipuçları da taşıyor aslında. Kendiyle ve yaşadıklarıyla barışmış bir insan olduğuna dair de…

Açıkçası Kalben hakkındaki arşivleri karıştırırken bir kadının benliğini keşfetme hikâyesi içinde buldum kendimi. Tam olarak beni büyüleyen kısım da bu oldu. Neticede hepimiz kayboluyoruz bir yerlerde, özellikle de kadınlar olarak bizler!

Çoğumuz türlü türlü nedenlerden istemediğimiz hayatları yaşıyor, hatta kimimiz daha ne istediğini bile bilmiyor, dayatılana sorgulamadan boyun eğiyor. Sorgulasa bile işin içinden çıkamıyor, akışına bırakıyor ve akıntının götürdüğü yere savruluyor öylece… Kadın; bazen özgüvenini kaybediyor, bazen doğasına yabancılaşıyor, hiç keyif almadığı bir ton oyunun içinde buluyor kendini…

Bu noktada, Kalben’in hikâyesinin kadınların nazarında önemli bir yere sahip olduğunu düşünüyorum. Gelin; Kalben’in gerçekten de ismi ile müsemma bir insan olduğunu, bir kadın olarak yaşadığı zorlukları, bunların üstesinden gelme mücadelesini ve nasıl kendini ilmek ilmek inşa ettiğini anlamak için öyküsüne yakından bakalım.

Minik Kalp Hanım

17 Ocak 1986’ya gidiyoruz bu kez. Hatay’ın İskenderun ilçesinde bir kız çocuğu geliyor dünyaya, hepimiz gibi o da yaşayacaklarından bihaber. Resim öğretmeni olan annesi Seda Hanım tarafından Kalben adı veriliyor kendisine.

Müzik alanında başarılı birçok isim gibi o da küçük yaşlarında müziğe doğuştan bir yetenekle dünyaya geliyor. Genlerinden aldığı da söylenebilir bu yeteneğini. Anlattığına göre, annesi Seda Hanım konservatuarı bir hocasıyla münakaşa sonrası terk ediyor. Fakat sanat ile bağını koparmayan anne sonrasında resim alanında devam ediyor tahsiline. Böyle olsa da evlerinde Batı müziğinden esintiler hiç eksik olmuyor.

Babası Mustafa Bey ise müzik alanında Doğuya dönüyor yüzünü. Aynı zamanda şair ruhlu ve edebiyata da pek ilgili bir adam. Fakat yaptığı meslek askerlik. İşte annesi için “resim öğretmeni olmuş bir ressam“, babası için ise “asker olmuş bir şair, şarkıcı” diyor Kalben. Bunun nedenini ise hepimizin bildiği ve belki de ortak yaramız olan şu gerçeğe dayandırıyor:

İkisi de sanatçı olmaya yönelememişlerdi, memuriyete yönelmişlerdi. Türkiye’de ayakta kalabilmek için. Yaşayabilmek için. Beni de kendi korkularıyla büyüttüler galiba.

Böyle olsa da ebeveynleri Kalben’i asla alıkoymazlar sanattan ve edebiyattan. Zaten müziğe başlaması da annesinin kendisine hediye ettiği bir blok flütle olur. Çaldığı ilk şarkı ise Fikret Kızılok’un “Bu Kalp Seni Unutur mu?” parçası. Anlayacağınız henüz küçük yaşta içli bir insan olacağına dair de sinyalleri vermiş.

Hemen belirtmem gerekir ki, Kalben’in küçüklüğüne dair sunduğum bu renkli tablo aynı zamanda birçok koyu rengi de barındırıyor içinde. Demesine göre, dargın geçen yılların ardından anca affedebilmiş babasını. “Zor” bir adammış Mustafa Bey. Aynı zamanda iki kişilikli bir insan olduğunu belirttiği babasının tehdit oluşturan bir yapısı olduğunu da ekliyor verdiği röportajlarda Kalben.

Tüm bunlara rağmen yalnızca eğrisiyle değil, doğrusuyla da süzgeçten geçirerek yaşadıklarını anne ve babasının bilinçli ebeveynler olduklarının altını çiziyor. Küçüklükten beri “tüm insanların eşit olduğu”, “zümreler ve sınıfların anlamsız olduğu”, “hakkını her daim araması gerektiği” gibi düşünceleri aşıladıklarını ve bu nedenle kendisini hiçbir zaman tipik bir kız çocuğu gibi yetiştirmediklerini vurguluyor.

Genç Kalp Hanım

kalben

Kalben’in gitarla tanışması ise 14 yaşında yine annesinden yadigâr ikinci el santana ile olur. İzmir’de lisedeyken arkadaş ortamlarında gitarını çalarmış sık sık. Öğretmeninin desteği ile okulun özel günlerinde ve çeşitli etkinliklerde sahneler de alırmış. Tabii bu yeteneğinin yanında aynı zamanda oldukça da başarılı bir öğrenci kendisi. “Tek serseriliğim gitarım” der Kalben lise zamanlarını anarken.

Lisenin ardından parlak öğrenciliğini burslu olarak kazandığı Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümüne girerek taçlandırır. Ki gönlünde yatan müzik olmasına rağmen…

Bu ülkede, bir şey doğup bambaşka bir şey olan milyonlarca insan var. Benim hangi yeteneklerle doğduğumu bilip bana gereken ortamı, enstrümanı, olanağı sağlamış olsalar da ‘Bir baltaya sap olmamdan’ yanaydı ailem.

Böyle olsa da okuduğu bölümün kendisinde bir farkındalık yarattığını da belirtir, bu da daha iyi bir dünya için “politikadan umudun kesilmesi gerektiği” der Kalben ve ekler: “Anca mikro-devrimle bir yere varabileceğimizi anladım.

Mezun olduktan sonra ise her genç gibi o da ülkenin işsizlik gerçeğinden nasibini alır. Bu nedenle üniversite yolunu tutar yine. Bu kez aynı üniversitenin Grafik Tasarım Bölümünde Medya ve Kültürel çalışmalar alanında “Anı Saklamanın Yolları ve Yadigâr” konulu teziyse yüksek lisansını tamamlar 2018’de.

Kalp Hanım Zincirlerini Kırıyor…

Kalben

Yüksek lisansını tamamladıktan sonra iş bulmak için İstanbul’a geçer Kalben. Unkapanı’nda Marka Müdürü olarak Universal Pictures’ta iş hayatına atılır. Burada çalışmanın bir kadın olarak üzerinde yarattığı etkiyi şöyle özetler:

Yürüyüşüm değişti. Bana Kalben değil, Kemal deyin.”

Bir başka yerde ise:

Yürüyüşüme, ne giydiğime dikkat etmekten Kemal adında bir erkeğe dönüşmüştüm bir ara.

Onun bu tespiti iş yaşamında her daim kendini kanıtlama mecburiyetinde kalan kadınları dönüşmeye zorlayan erkek egemen kültürün doğurduğu sonuçlardan yalnızca biri. Bilirsiniz, eğer “kadın” gibi davranır veya giyinirseniz ya “zayıf”/”yetersiz” olmakla aşağılanabilir ya da “hafif kadın” algısı yaratabilirsiniz çarpık zihinlerde.

İşte Kalben de iş yaşamının başında kuralına göre oynar oyunu ve hayatına Kemal olarak devam eder bir süre. Ki buna rağmen birçok kez psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kaldığını, bunun yanında taciz edildiğinin de altını çizer..

Bu dönemlerde bir akşam dostlarıyla gittiği caz barda arkadaşının ısrarı üzerine bir şarkı söyler sahnede. Mekan sahibinin teklifi üzerine bir süre sahne alır.

Fakat iş değişikliğinin ardından senaryo yazarlığına geçiş yapar ve yoğunluğundan dolayı müziğe ara verir. 2014 yılında ise yerel seçim kampanyasında bir partinin sosyal medya yazarlığı ve direktörlüğünü yapar. Sonra tekrardan bir reklam ajansında çalışmaya devam eder.

Ve nihayet yine bir arkadaşının ısrarı üzerine küresel ev konserler zincirinin İstanbul ayağında Galata’da o eşsiz parçasıyla sahnededir artık Kalben. Tüm içtenliği ile dudaklarından dökülen ise Sadece:

Hiçbir şey istemedim
Ne yatak, ne oda, ne de ev
Sen de bırak her şeyi, sadece beni sev

Sadece Sofar’ın dünyada en çok dinlenen ve izlenen videosu olur böylelikle. Aynı konser zincirinin Ankara ayağında ise bir kez daha sahne alır. Sadece‘ye Saçlar da eşlik eder bu kez. Ve artık Kalben kendinden emin bir şekilde istifasını verir, müzik dünyasına tam anlamıyla giriş yapar.

Özgür Kalben!

Kalben

Kodlarının tümünün erkekler tarafından yazıldığını belirten Kalben, müziği ile bu kodları baştan sona yeniler. Adını taşıyan ilk albümü “Kalben” ile 2016 yılına damga vurur. Ardından; Sonsuza Kadar (2017), Kalp Hanım (2020), Aşk Çeşmesi‘nin (2019) yanı sıra başarılı teklileri ile dinleyenleriyle buluşur: Geri Dönme, Yaşamak Var Ya, Günaydın, Robot Kozmonot, Ne Güzel Yerlerin Var, Çünkü Başka Sen Yok

İşte daha öncesinde özgüveninin düşük olduğunu, kadın bedeninde olduğunun bile farkında olmadığını, kurumların ve erkeklerin hep doğru olduğunu düşündüğünü ve büyük bir kaosun içinde olduğunu söyleyen bu kadın artık özgürdür:

Özgürlüğüm sahip olduğum en değerli şey! Sesim de özgürlüğümün narası. İkisi el ele galiba.”

Tabii unutmadan belirtmem gerekir ki aynı zamanda kendisi başarılı bir yazar da. Gündelik yaşamında kadın projelerine destek veren ve yalnızca destek vermekle yetinmeyip kendisini sahalarda da gördüğümüz Kalben yazın hayatında da kadın ve kız çocuklarını merkeze alıyor.

Bu sene yayınlanan ve aynı zamanda ilk romanı olan Eski Dünyanın Yangını ile iki çocukluk arkadaşı üzerinden kadınları ele alıyor kitabında ve şöyle söylüyor:

Erkek egemen tarihin kurumları altında ezilen, tecavüze uğrayan, öldürülen ve hatıraları saklanmayan kadınların üretimlerine, zihinlerine, mantıklarına, yeteneklerine ve davranışlarına bakmaktan keyif aldığım için romanı bu keyfin üzerine ördüm.”

Aynı zamanda iki çocuk kitabı da var Kalben’in: Lulu’nun Maceraları: Lulu Güneşi Arıyor, Lulu’nun Maceraları: Lulu Okula Başlıyor. Serinin ilkinde, annesi Kraliçe Umut’un ölmesi üzerine Lulu prenses olmak istemiyor. Böylelikle özgür ruhlu bir çocuğun hikâyesi işleniyor. İkinci seride ise Lulu okula başlıyor ve bu kez “farklı” kavramı odak alınıyor kitapta.

İyi ki Varsın Kalben…

Yazının başında belirtmiş olduğum gibi Kalben’in yaşamı ve kariyer yolculuğu aslında bir kadının var olma, benliğini keşfetme, öz saygısını kazanması, doğasına geri dönmesinin hikâyesi…

İşte onun aracılığıyla bu yazının; bugün kendini aramakta olan, henüz benliğini aramaya bile koyulamamış fakat bir gün bu yolculuğa mutlaka çıkacak olan, kendini çaresiz hisseden, hayalleri yarıda kalan, güç yaşam koşulları nedeniyle bambaşka bir kişiye dönüşmüş olan, yalnız hisseden, psikolojik ya da fiziksel şiddet gören, bedeninden nefret eden, doğasına yabancılaşan ve kendini değersiz hisseden tüm kadınlara umut ışığı olması dileğiyle.

Kaynakça

https://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hurriyet-pazar/bir-kere-bir-kadina-asik-oldum-ama-bu-ask-onun-kadin-olmasiyla-degil-o-insan-olmasiyla-ilgiliydi-41279536

Katarsis, Kalben

http://www.yavuzhakantok.com/p/bursa-niluferde-alt-bin-kisinin-onunde.html

https://kalemlik.yildizik.org/sevilen-sarkici-kalben roportaji

https://www.armanayse.com/kalben-ismim-rahmetli-annemden-yadigar/

Armağan Çağlayan, Gör Beni, Kalben

Sunay Akın ile O Çocuk | Kalben

Ahsen Kurtuluş Bilir

Felsefe ve Sosyoloji mezunuyum. Mezun olduktan sonra; Çocuklar için Felsefe (P4C), Akıl ve Zeka Oyunları Eğitmeni, İçerik Editörlüğü alanlarında sertifikalar aldım. Kendimi şöyle tanımlıyorum: Araştırıyor, Okuyor, İzliyor, Düşünüyor ve Yazıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir