Psikoloji

Hafıza Hataları: Günahkâr Bellek

Hafıza hataları, günlük hayatta sıklıkla karşılaştığımız bellek yanılgılarımızdır. Bu hataları işleyen ve belleğimizin sanıldığı kadar güvenilir olmadığına işaret eden yazım sizlerle.

İnsan beyni oldukça karmaşık bir yapıdır ve insanların yaşamlarını sürdürmek için çeşitli işlevlere sahiptir. Bellek, bu işlevlerden biridir ve bilginin işlenme süreçlerinde ciddi bir rolü vardır. Bellek prosesinde yer alan hipokampus, amigdala ve beyincik gibi belirli beyin bölgeleri vardır. Bunlar bilgiyi kodlama, depolama ve geri alma süreçleriyle bilgiyi korumanın psikolojik işlevini ifade eder (Colman, 2015). Ancak hafızanın dinamik yapısı her zaman kusursuz işlemez.

Bahsedilen bu süreçlerin tamamlanamaması veya yanlış tamamlanması çeşitli hatalara yol açar. Bu tür hatalar hem hafıza kaybı gibi klinik durumlarda, hem de günlük hayatta meydana gelen yanılmalar gibi klinik olmayan durumlarda ortaya çıkar. Gelin beraber yaygın hafıza hatalarına göz atalım.

Sahte Anılar

hafıza hataları

Hafıza hatalarının türü ile bilginin işlenme prosesinde tamamlanamayan sürecin arasında bir ilişki olduğu ortaya konulmuş. Bu ilişkinin incelendiği pek çok bilimsel araştırma yürütülmüş. Örneğin; bir araştırma, bilginin geri alınma/kurtarılma sürecinde belleğin yanılabildiğini bir fotoğraf deneyi ile ortaya sürmüş (Cardwell, 2016).

Bu araştırmanın hipotezi, yanlış delillerin ve yönlendirmelerin hafızanın yanılmasına yol açması yönünde. Bahsedilen hipotez üzerine inşa edilen deney, daha önce sıcak hava balonu deneyimi olmayan bir baba-oğul üzerinden yürütülüyor.

Herhangi bir delil göstermeden birkaç yıl önce sıcak hava balonunda olup olmadıkları sorulan baba ve oğul, bunu reddediyorlar. Fakat daha sonra, hava balonu içerisine fhotoshop yapılmış bir görüntüleri sunuluyor. Bunun sonucunda hızla bir anı oluşturarak balonun içinde olduklarını doğruluyorlar.

Böylece zihinlerinde “sahte anı” oluşturuyorlar. Bu bağlamda  kurtarılan bilgi gerçek bir olayın yansıması olabildiği gibi konfabülasyonun bir ürünü olabiliyor. Kısacası zihnimizde beliren ve hatırladığımıza inandığımız her olay için kesin bir gerçeklikle örtüştüğünü söyleyemiyoruz. Bu ise zihnin anıları yeniden inşa edebileceğinin önemli bir işareti.

Sahte anılar, yanlış yönlendirmelerle oluşabildiği gibi travmatik anıların kurtarılma sürecinde de sıkça rastladığımız psikolojik yanılmalardır. Bu alanda Sigmund Freud’un çeşitli araştırmalarıyla karşılaşıyoruz. Özellikle bastırılmış çocukluk yılları merkezli anılarda sahte anılar çoğunlukla ortaya çıkarlar.

Çocukluk döneminde yaşanan cinsel istismar, aile içi şiddet gibi istenmeyen anılara sahip olan bireylerde de sahte anılara sıkça rastlarız. Zihnin sahte anı üretimi, bu bağlamda savunma mekanizması görevi görür. Bireyin bilinçaltında kendini korumaya yönelik bir hareketin ürünü olarak karşımıza çıkar. Bu tarz klinik vakalarda kurtarılan anıların sahtelik payı, klinik olmayan vakalardan daha yüksektir.

Mandela Etkisi

Dahası, sahte anıların bir alt türü olan “Mandela Etkisi”ni tanıyalım. Bu, kolektif yanlış anıları veya alternatif anıları ifade eden bir etkidir. Mandela etkisi, halkın kolektif hafızası ve tarihin veri depolaması ile ilgilidir.

Günlük hayatımızda, özellikle medya alanında Mandela etkisine dair pek çok örnekle karşılaşmak mümkün. Kısaca özetlemek gerekirse; bu etki, çevremizdeki bazı detayları mevcut olmamalarına rağmen mevcutmuş gibi algılama durumudur. Posterlerde, kutu oyunlarında, logolarda gördüğümüze inandığımız ancak bütünde yer almayan görsel ögeleri kapsar.

Örneğin, ünlü çikolata markası “Kitkat”ı düşünelim. Ambalajın üzerinde Kit ve Kat kelimeleri arasında aslında olmayan bir tire veya boşluk olduğu yaygın bir algıdır. Benzer şekilde ünlü animasyon karakteri Pikaçu’yu göz önüne getirelim. Sarı küçük karakterin kuyruğunda bir siyahlık hayal ediyoruz değil mi? Ancak bu da yalnızca bir hafıza hatasından ibarettir.

Bu tür sahte anılar, bilginin sosyal olarak aktarılmasının, hafızanın çarpıtılmasının veya yanlış bilgiye maruz kalmanın bir sonucu olabilir. Herhangi bir kaynaktan yanlış bilgi alırken, sosyal aktarımın katkısıyla, bu yanlış bilgi bireyler ve gruplar içinde yayılır ve gelişir(Maswood & Rajaram, 2018).

Hafızanın Yedi Günahı

Daniel L. Schacter, yaygın hafıza hatalarını “Hafızanın Yedi Günahı” başlığı altında tanımlamıştır: geçici, psikolojik farkındalığın yokluğu, engelleme, hatalı atıf, önerilebilirlik, önyargı, kalıcılık.

Geçicilik, basit bir anlatımla zaman içerisinde belleğe erişimin azalmasıdır. Yaşlanma ile doğal olarak gerçekleşse de, bazı etkenler süreci hızlandırabilir. Hipokampus hasarı, travmatik beyin hasarı, demans gibi bozukluklar geçiciliğe neden olabilir.

Psikolojik farkındalığın yokluğunu geçicilikten ayıran, temel sebebinin belleğe erişimin azalması durumu olmamasıdır. Bilgileri hafızaya ilk aşamada kodlayamadığımızda meydana gelir. Bu günaha günlük yaşamımızdan aşinayız. Evden çıkarken almayı unuttuğumuz anahtar, bu günahın başlıca temsilcilerinden.

Tanımlanmış bir diğer günah ise, önerilebilirkiktir. Önerilebilirlik, yanlış bilgilerin, yönlendirici sorular veya aldatma yoluyla hafızaya dahil edilmesidir. Yukarıda işlenen sıcak hava balonu deneyi bu hafıza hatasına verilebilecek bir örnektir.

Sıradaki hafıza hatası, önyargıdır. Bu, kendimiz ve mevcut dünya hakkında inancımızla birlikte olan inançların, hatırlama biçimimiz üzerinde bir etkisi olma durumunu anlatır. Bazı hatıraları bilinçsiz bir şekilde, bugün sahip olduğumuz inancı yansıtmak üzere düzenleyebiliriz.

Bunun yanı sıra kalıcılık, bizi duygusal olarak en çok yıpratan hafıza hatalarındandır. Unutmak istediğimiz şeyleri daha sık hatırlamak, düşünmek istemediğimiz şeyleri daha çok düşünmek gibi. Buna güzel bir örnek verecek olursak; “Pembe Fili Düşünme“yi duyduğumuz vakit, aklımızda beliren koca pembe fili öne sürebiliriz.

Kalan iki günah olan “engelleme” ve “hatalı atıf”ı biraz daha detaylandırarak işleyeceğim.

Engelleme

hafıza hataları
Hafıza Hataları – Engelleme

Günlük hafıza hatası örneklerinden “engelleme”, bilincin içine giren ve ilişkili bir hafızanın çıkarılmasının önüne geçen bir durumdur. (Colman, 2015). Bazı bilim adamları, bu duruma “çirkin kardeş etkisi” lakabını takmış.

Hikâyesi ise Külkedisi’ne ulaşmaya çalışan ama prensesin üvey kardeşleri tarafından engellenen prensten geliyor. Engelleme, diğer ismi ile blokaj, beynin bilgileri kodlama ve geri alma aşamalarında gerçekleşir. Bu aşamada başka bir hafızanın müdahalesiyle saklanan bilgiye geçici bir süre erişim engellenir.

“Dilin ucu” fenomeni, engellenmiş hafızanın en yaygın örneklerinden biridir. Dilin ucu fenomeni, bir öğenin geri alma sürecindeyken kısa sürede erişilemezliğine verilmiş bir isimdir. (Schwartz vd., 2011). Günlük hayatımızda “dilimin ucunda ama çıkmıyor” kalıbını çok kullanırız. Bildiğimize emin olduğumuz ama hatırlayamadığımız olayları ve durumları tasvir ederiz. İşte bu sırada da belleğimizin bize bir oyun oynadığını fark ediyoruz.

Alandaki çalışmalar, 18 ila 22 yaş aralığındaki insanların “dilin ucu” fenomenini haftada bir veya iki defa yaşadıklarını öne sürmüş. Öte yandan bu sayı, yaşlılar için (65-75 yaş arası) haftada iki veya daha fazlası. Benzer şekilde kısa süre önce okudukları bir cümleyi unutmak, bir şeyi nereye koyduklarını unutmak veya yakın zamanda tanıştıkları birinin adını hatırlayamamak, bu kesimin en sık yaşadığı hafıza hatalarından (Ossher et al, 2013). 

Bu tür hataların altında yatan nedenler dikkat eksikliği, yaşlandıkça zayıflayan bilişsel ağlar ve bellekteki bilgiyi kodlamanın güvensiz süreci olarak sıralanabilir. Bir şeyi hatırlamaya çalıştığımızda, koordine beyin bölgeleri “şifrelenmiş” hafızalara erişim sağlamak üzere beraber çalışır. Yaşlandıkça ise bu erişim ağı zayıflar, kısacası anılar tozlanır. Bu ise, erişim üzerinde çeşitli engellerin oluşumuna yol açar. Engellenme ise “dilin ucu” ve benzeri hafıza hataları oluşumunda rol oynar.

Hatalı Atıf

Hatalı atıf günahında olay/durumla ilgili bir anı vardır fakat yanlış bir zaman, yer veya kişiye atıf yapılır. Üç alt tipi vardır. Birinci alt tip, kişilerin geçmiş bir deneyimden bir parça veya durumu doğru olarak hatırlayıp bunu yanlış bir kaynağa bağladığı tiptir. Örneğin, bir haberin içeriği doğru olarak hatırlanır fakat bu haber aslında televizyonda izlenmişken, gazetede okunduğu zannedilebilir.

Bununla ilgili bir vaka, bellekle ilgili çalışmalarıyla tanınan Psikolog D. Thomson’un başına gelmiştir. Tecavüz kurbanı bir kadın, tecavüzcüsünün tanımını vermiş ve tanıma çok uyan D.Thomson tecavüz ile yargılanmıştır. Daha sonrasında, tecavüz kurbanının televizyonda Thomson’un bir konuşmasını dinledikten hemen sonra tecavüze uğradığı ve kurbanın televizyondaki Thomson’un yüzünü tecavüzcünün yüzüne yanlış olarak atfettiği ortaya çıkmıştır.

İkinci tip yanlış atıfta; hatırlamayla ilgili herhangi bir subjektif deneyim yoktur. Kişi, bazen kendiliğinden bir düşünceyi kendi hayal gücüne atfeder, gerçekte ise bilinçli olarak farkında olmadan geçmiş bir deneyimini geri çağırmıştır. Yanlış atıfın üçüncü alt tipinde kişi gerçekte olmamış bir durumu veya olayı hatırlar veya tanır. Özet olarak hafıza, bazı bilgileri yanlış eşleştirebilme özelliğine sahiptir.

Hafızanın Oyunu

Toparlamak gerekirse; bellek yanıltıcı bir yapıdır ve bellekteki süreçlerle ilgili farklı nedenlerden meydana gelen ve farklı şekillerde sonuçlanan birçok hafıza hatası vardır. Yanlış bilgilerin hatırlanması, gerçekte hiç yaşanmamış anıların üretilmesi, anıların engellenmesi, hafızanın yanlış eşleştirmeleri gibi pek çok hafıza hatası mevcuttur.

Klinik vakalar altında incelenen bazı hafıza hataları vardır. Ancak yaygın hafıza hataları normaldir ve çoğunlukla bilinçsizlerdir. Beynin yapısını her ne kadar büyüleyici bulsak da; hafızamızın bize oynadığı oyunları da es geçmemek gerekir. Bazen kendimizi suçladığımız kısa süreli hafıza tıkanmalarının aslında bellek süreçlerinden kaynaklı oluştuğunu hatırlamakta fayda var. Gördüğünüz gibi hafıza da günahsız değil…

Kaynakça

Cardwell, B., Henkel, L., Garry, M., Newman, E., & Foster, J. (2016). Nonprobative photos rapidly lead people to believe claims about their own (and other people’s) pasts. Memory & Cognition, 44(6), 883-896.

Colman, A.M. (2015). Dictionary of Psychology. 5th edn. New York, USA: Oxford University Press

Maswood, R., & Rajaram, S. (2018). Social transmission of false memory in small groups and large networks. Topics in cognitive science.

Ossher, L., Flegal, K. E., & Lustig, C. (2013). Everyday memory errors in older adults. Neuropsychology, development, and cognition. Section B, Aging, neuropsychology and cognition, 20(2), 220–242. doi:10.1080/13825585.2012.690365

Psk. Zeynep Temel

İstanbul doğumluyum. University of Nottingham'ın Psikoloji bölümünden mezun oldum. Bir danışmanlık ofisinde psikolog olarak görev almaktayım. Alanda Bilişsel Davranışçı Terapi, Sanat Terapisi, Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi vb. eğitimler aldım. Okumak, yeni yerler keşfetmek ve seramik yapmak en büyük tutkularımdan. Psikoloji severleri buluşturan bu platformda yazılarım sizlerle!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir