Sinema

Love Death&Robots : Bambaşka Dünyalara Yolculuk

Love, Death&Robots, yetişkin animasyonu kategorisinde bulunan bir Netflix dizisi. Dizinin yapımcıları David Fincher, Jennifer Miller, Tim Miller ve Joshua Donen.

Hemen belirtmek isterim ki, yapım Google kullanıcıları tarafından %94 oranında beğenilmiş. Bu oran belki dizi hakkında izlemeyenler için bir fikir oluşturabilir. Bunu belirttikten sonra, genel hatlarıyla dizinin içeriğine bakalım. Ne anlatıyor Love, Death&Robots?

Öncelikle, insanlığın geleceğini ve sonunu görebileceğiniz bir yapım olduğunu söylemek mümkün. Evrenin farklı yerlerinde geçen bölümleri dolayısıyla ve olası gelecek senaryolarını anlattığı için, özellikle bilimkurgu sevenlerin kaçırmaması gereken bir dizi olduğunu söyleyebilirim. Birçok toplumsal konuyu ve insanlığın sınırlarını görüyoruz dizide. Yapıma bütünsel olarak baktığımızda ise şiddetin hayatlarımızın ayrılamaz bir parçası olduğu sonucuna varmak da mümkün görünmekte.

Anlaşıldığı gibi, Love, Death&Robots beşeri bilimlerin birçok konusunun işlendiği bir dizi aslında. Özellikle de bazı bölümlerin üzerine söylenecek şeyler var. Böyle olduğunu düşünerek her sezondan seçtiğim bölümlere gelin birlikte göz atalım.

Birinci Sezondan Seçmeler

Love, Death&Robots

Love, Death&Robots ilk sezonuyla 15 Mart 2019 yılında izleyici ile buluştu. 18 bölümden oluşan birinci sezonun her bölümü diğer sezonlarda olduğu gibi farklı bir hikâyeyi konu alıyor. Bölümlerin süresi ise 5 dakika ile 18 dakika aralığında değişmekte. Her bölümü çok sürükleyici olan bu sezondan dört bölümü sizler için ele aldım. Bu sezonda en beğendiğim bölüm ise sezonun son bölümü olan, Zima Mavisi oldu.

Üç Robot

Dizinin ilk bölümünde kıyamet sonrası insanlığın yok olduğunu görüyoruz. Üç robot insan iskeletleriyle dolu hayalet bir şehirde turistik geziye çıkıyor. Çeşitli insan yapımı gereçleri inceliyorlar ve bunlara anlam vermekte zorlanıyorlar.  Bölümün sonunda robotlardan biri insanlığın yok oluşunu şu sözlerle anlatıyor:

Aslında sonları kibirlerinden gelmiş. Yaradılışın merkezi oldukları inancıyla suları zehirleyip, toprağı öldürüp, göğü boğdular. Sonunda nükleer bir kışa gerek kalmadı. Özsaygılarının uzun ve pervasız bir sonbaharı yetti.

Son olarak kedileri seviyorsanız Üç Robot bölümü sizi çok eğlendirecek.

Aquila Yarığı’nın Ötesi

Bir uzay gemisinde çalışan üç kişi uzay boşluğunda gördükleri yarıktan içeriye giriyor. Prosedür gereği uyku tanklarına giriyorlar. Geminin sorumlusu Thom uyandığında karşısında daha önce tanıştığı Greta’yı görüyor. Greta, rota hatası yüzünden yüzlerce ışık yılı uzakta olduklarını söylüyor. Daha sonrasında gelişen olaylarda gerçeğin böyle olmadığını anlıyoruz.

Bu bölüm bana “kavanozdaki beyin” senaryolarını hatırlattı. İnsan vücudundan ayrılan beyin özel bir sıvı içerisinde bir tüpe konulup süper bilgisayara bağlanıyor. Süper bilgisayar bu beyne sanal bir gerçeklik oluşturuyor. Burada Matrix filmi ya da Platon’un Mağara Metaforunu anımsayabiliriz. Gerçeklikte yaşamıyoruz! Bize gösterilenler kurmaca ve kendi irademizle bu sanal dünyadan çıkma imkanımız yok. Şu an bile kavanozun içinde bir beyin olmadığımızı kanıtlayamayız.

Aquila Yarığı’nın Ötesi bölüm size gerçeklik algınızı sorgulatacak!

Balık Gecesi

Çok uzun zaman önce tüm dünya suyla kaplıydı. Şu an çöl olan alanlar bir zamanlar okyanusun bir parçasıydı ve okyanusta yaşayan canlılarla doluydu. Çölde geçirdiğiniz bir gecede daha önce okyanusta yaşayan canlıların hayaletlerini gördüğünüzü düşünün. Gökyüzünde süzülen canlılar…

Balık Gecesi bölümü bizden önce yaşamış olanlarla bağlantı kurma isteği uyandıracak!

Zima Mavisi

Zima adında muhteşem sanatçı, yaptığı yeni eserlerin tam ortasına mavi bir kare yerleştirir. Zamanla bu kare bir daireye dönüşür. En sonunda tamamen mavi bir eser yapar. Mavinin bu tonuna Zima Mavisi adı verilir.

Bu noktada, Zima Mavisi’nin varoluş ve yaşamın anlamı ilgili bir bölüm olduğunu söylemek mümkün. Varoluşçuluk ya da egzistansiyalizm göre bireyin yaşantısını ve hayatı nasıl anlamlandırması gerektiği gerçek özü oluşturur. Varoluşçuluk için “Varoluş özden önce gelir.” Bu nedenle, Zima’nın varoluşçuluk felsefesiyle yakından ilgi olduğunu düşünüyorum.

Platon’a göre hayatın anlamı “Daha çok öğrenmektir.”, Aristo’ya göre “iyi olmak” hayatın anlamıdır. Anisthetes’e göre “basit bir yaşam” sürdürmek hayatın anlamıyken, Hedonizm için hayatın anlamı “zevk”tir. Nihilizme göre ise hayatın hiçbir anlamı yoktur. Zima için hayatın anlamı o mavi karedir!

İşte, Zima Mavisi hayatın anlamının kişiye özel olduğu izleyiciye gösteren bir bölüm.

İkinci Sezondan Seçmeler

Love, Death&Robots

İkinci sezon Love, Death&Robots dizisinin en beğendiğim sezonu oldu. Sekiz bölümden oluşan bu sezonda gizem ve gerilim hâkim. Bu açıdan, 2. sezonun uzun uzun düşüneceğiniz ve gelecek için endişeleneceğiz bir sezon olduğunu söyleyebilirim.

Bu sezon içinden de 4 bölüme yer verdim. Ayrıca Nüfus Kontrol Ekibi’ni diğer bölümlere kıyasla çok beğenerek izlediğimi de belirtmek isterim.

Otomatik Müşteri Hizmetleri

Birçok işinizi sizin yerinize robotların yaptığını düşünün. Sizin yerinize köpeğinizi gezdiriyor, sizin yerinize çamaşırlarınızı katlıyor hatta sizin yerinize arabanızı kullanıyor. Love, Death&Robots’un bu bölümünde karşımızda böyle bir dünya var. Otomatik Müşteri Hizmetleri, evin temizliğinden sorumlu olan robotun bir anda ölüm makinesine dönüşmesini konu alıyor. Sık sık bilimkurgu filmlerinde işlenen insanlara yardım etmek için üretilmiş makinelerin insanlara zarar vermeye başlaması konusunu ince detaylarla bu bölümde ele alınmış.

Otomatik Müşteri Hizmetleri‘nde robotundaki tuhaflıkları fark eden ev sahibi, müşteri hizmetlerini arıyor. Ancak gerçek bir insanla saatler sonra konuşabileceğini öğreniyor. Robotu durdurmaya çalışırken evcil hayvanını feda etmesi isteniyor, tam bu kısmın bir insanın insanlığının ve yaşama verdiği değerin ölçüldüğünü düşünüyorum. Bölümün finalinde bu felaketten kurtulmak için robotu üreten firmanın tavsiyesi de bir şeyleri satmak üzerine kurulu düzenin gelebileceği noktayı bizlere gösteriyor.

Bir başka açıdan bakacak olursak şunları söylemek mümkün: Havuz başında insanların robotlar eşliğinde, hiç sosyalleşmeden, vakit geçirmeleri ya da insanlar yerine robotların tenis oynamaları Alman düşünür Karl Marx’ın yabancılaşma kavramını düşündürüyor. Yabancılaşma kapitalist toplumlarda görülen bir durum. Yabancılaşma kavramı Marx’a göre dört aşamalı, burada bahsettiğim kısım yabancılaşmanın son aşaması olan insanın “insani varoluşuna” yabancılaşması.

Buz

On altı yaşında bir gencin ailesi dahil herkes tarafından “öteki” olarak görüldüğü bir hikâyeyi izliyoruz Buz‘da. İnsanlığın bir kısmı modifiye olmuş ve bu buzla kaplı gezegene gelip koloni kurmuş. Sedgewick, 100 ışık yıllık mesafedeki modifiye edilmemiş (değiştirilmemiş) tek genç. Ötekilerin dünyasında normal kalmış ve “öteki”ye dönüşmüş.

Sedgewick ailesinin kendisiyle ilgili yaptığı konuşmayı duyduktan sonra kardeşi Fletcher ile dışarı çıkmaya karar veriyor. Dışarıdaki insanların hepsi modifiye edilmiş. Modifiye edildiklerini sıradan insanların kapasitesini aşacak hareketler yapmaları ve gözlerinin parlamasından anlıyoruz. Sedgewick’in normal bir insan olduğunu görenler hemen anlıyor. 

Fletcher’ın arkadaşlarıyla birlikte buz balinalarını görmeye gidiyorlar. Balinalar buzu kırmadan buzun üzerinde koşup güvenli yere ulaşmaları gerek. Sedgewick’in bedeni modifiye edilmişlerin bedeni gibi üstün yeteneklere sahip olmadığı için büyük bir çaba göstermesi gerekiyor. Burada antik çağ filozoflarından beri bedenin ruhun kafesi olarak görülmesine hak veriyorum, çünkü insan bedeninin yapabileceklerinden daha fazlasıdır.

Nüfus Kontrol Ekibi

İnsan öleceğini bildiği için yaşamı anlamlı kılmaya çalışır. Amerikalı sosyolog Parsons’a göre, Aristo’nun fikirlerinden hareketle, toplumun beklentisi bireylerin rolünü üstlenip yerine getirmesi ve sonucunda ölerek toplumu onurlandırmasıdır. Benzer şekilde Freud’a göre tüm yaşamın hedefi ölümdür. Nüfus Kontrol Ekip’te insanlık genç kalmanın ve dolasıyla ölümsüzlüğün sırrını çözmüş. Kimse doğal yollarla ölmediği bu dünyada nüfusu kontrol altında tutmak için yeni doğumlara müsaade edilmiyor.

Briggs nüfus kontrolünden sorumlu bir polis. İşi çocuk sahibi olmuş kişileri bulmak, onları tutuklamak ve çocukları öldürmek. İnsanlar ebeveyn olmak istemiyor, çocuk sahibi olmak isteyenleri anlayamıyor. Briggs son yaptığı işten sonra vicdanı onu rahatsız ediyor. Çocuk sahibi olan bir kadınla neden bunu yaptığını tartışıyor. Kadının verdiği cevaplardan şu çıkarılabilir ölümsüzlük sadece sonsuza kadar yaşamakla değil yaşatmakla da ilgili. Öleceğimizi bilmek sonunu göremediğimiz karanlık bir tünelde olmak gibi gelir ama aslında sonumuz bellidir, gerçek bilinmezlik ölümsüzlüktedir.

Snow Çölde

Dünya dışında başka yaşam formlarıyla birlikte farklı bir gezegende yaşayan insanlar Snow adında albino bir adamın peşinde. Snow’un testislerini almak niyetindeler sebebi ise Snow’un ölümsüz olması. Snow sadece ölümsüz değil aynı zamanda kopan uzuvları da yeniden çıkabiliyor. SnowÇöl’de bölümünde yalnızlığın ve eşsiz olmanın bir insan için ne kadar zor olabileceğini görüyoruz.

Bu gibi bilim kurgu senaryolarında insanların başka gezegenlerde karşılaştığı tüm farklı canlıların insana benzer özelliklerinin olması çok dikkat çekici; hırs, öfke, sevgi, şefkat… Snow kendisine eşlik etmek isteyen Merkezi İstihbarat’tan olan Hirald’a “Ahlak insan yapımıdır. Yapay zekâ bunu umursamaz.” diyor. Şu an bile günlük hayatımızda yapay zekâ etkilerini görüyorken gelecekte insan hayatının, değerlerin ve kültürün neye dönüşeceği büyük bir merak konusu.

Üçüncü Sezondan Seçmeler

Love, Death&Robots

Love, Death&Robots‘un yayınlanan son sezonu dokuz bölümden oluşuyor. Bu sezonun en dikkat çeken bölümü Jibaro olmasına rağmen, beni en çok etkileyen bölüm anlattıkları ve alt metni ile Makinenin Nabzı bölümüydü. Makinanın Nabzı dışında, aşağıda üç bölüme daha yer verdim.

Üç Robot: Çıkış Stratejileri

Üç Robot‘un devamı niteliğinde olan Üç Robot: Çıkış Stratejileri‘nde insanlık yok olduktan sonra turistik amaçlı dünyayı ziyarete gelen üç robotu izliyoruz. İnsanlığın yok olacağını anladığında milyonerler kendilerine denizin ortasında yaşam alanları kurmuş. Bazıları yer altına çekilmiş. Parası olmayanlarsa kendi imkânlarıyla hayatta kalmaya çalışmış. Dünyadaki sayılı zenginler ise Mars’a giderek orada medeniyet kurmaya çalışmışlar.

Üç Robot: Çıkış Stratejileri‘nde doğayı mahvetmeye devam etmemiz ve geliştirilen yapay zekâları göz önüne alırsak muhtemelen insanlığın geleceğini izliyoruz.

Makinenin Nabzı

Jüpiter’in uydularından birinde keşfe çıkan astronotlar kaza geçirir. Kazada sağ kalan astronot, ölen astronot aracılığıyla kendisiyle konuşan gezegen iletişime geçer. Makinenin Nabzı bana panteizm görüşünü anımsattı. Panteizme göre her şey Tanrı’dır.

Mason’un Fareleri

Farelerin insanlar gibi gelişip bir medeniyet kurmaya başladıklarını düşünün. Mason’un Fareleri’nde Mason çiftliğindeki fare problemi için haşere ilaçlama şirketi ile anlaşır ancak fareler ayaklanmıştır. Bu açıdan, insanların çevresindeki diğer canlılardan üstün olduğunu düşüncesini yerle bir eden bir bölüm olmuş Mason’un Fareleri.

Jibaro

Suda yaşayan ve sesiyle kendisine çeken mitolojik bir kadının güçleri sağır olan şövalye üzerinde işe yaramaz. Şövalye mitolojik kadının üzerindeki altınları almak için onu baştan çıkarır. Suda yaşayan kadının esinlendiği mitolojik yaratığın “Siren” olduğunu düşünüyorum. Çünkü Sirenler, popüler kültürdeki yeriyle denizkızları, sesleriyle denizcileri kendilerine çeker ve onlardan beslenirmiş.

Ayrıca, bu bölümde günümüzün çıkara dayalı ilişkilerinin renkli bir anlatımla işlendiğini düşünüyorum. Benzer hisleri Malefiz (Robert Stromberg) filmini izlerken de hissetmiştim. Şunu söylemeden geçmemeliyim ki özellikle dans sahneleri muazzam. Tutku, sevilme arzusu ve ihaneti işleyen bu bölümde karmaşık duygular hissedeceksiniz.

Love, Death&Robots Üzerine Son Sözler…

Anlaşıldığı gibi Love, Death&Robots fazlasıyla emek harcanmış bir yapım. Bol bol kıyamet senaryosu ve yüksek teknoloji örnekleri görüyoruz, her biri de güzel düşünülmüş. Ancak dizinin isminde geçen aşk temasının işlendiği bölüm sayısı bir, o da farklı açılardan bakarak aşk fikrinden tamamen uzaklaşabilir.

Öte yandan, hayatın birçok gerçeğini bize gösteren Love, Death&Robots’un arkadaşlık uygulamaları üzerine bir bölümünün olmaması beni hayal kırık kılığına uğrattı diyebilirim.

Ele aldığım bölümler dışında ise Yoğurt Dünyayı Ele Geçirdiğinde ve Tanık ve İyi Avlar da çok beğendiğim bölümler arasında.

Ufkunuzu açacak, sizi düşündürecek ve yorulmadan izleyeceğiniz bir dizi arıyorsanız Love, Death&Robots tam size göre!

Yağmur Gülerer

Sosyolog, aile danışmanı ve felsefe bölümü öğrencisiyim. Sanat sosyolojisi alanında çalışıyorum. Akdeniz Üniversitesi’nde ve Anadolu Üniversitesi’nde eğitimime devam ediyorum. Amatör olarak fotoğrafçılık ve tiyatro ile ilgileniyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir